26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İtirafçılar doğruyu söylemiyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Külliye'de yargı mensuplarına hitap etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Şu anda içeride olanlardan çok iyi tanıdıklarım var. İtirafçı namıyla ortaya çıkıyorlar. Fakat bunlar doğru konuşmuyor. Bakın bunu açık söylüyorum. İtirafçı diyerek ortaya çıkarken bunlar, gayet iyi aldatmacayı oynuyorlar. En tehlikeli olan da bu' dedi.

AA18 Ocak 2017 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Yargıda Birlik Derneği üyelerini kabulündeki konuşmasına, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, milletin evine, bu gazi mekana hoş geldiniz." diyerek başladı.

Derneğin 2014 yılında teşekkül etmesine rağmen 9 bini aşan üye sayısı ve çoğulcu yapısıyla Türkiye'ye çok önemli hizmetler verdiğini belirten Erdoğan, derneğin kurucu, yönetici ve tüm mensuplarını tebrik etti. Erdoğan, "Yargıda Birlik Derneği gerçekten çok zorlu bir dönemden geçen Türkiye'nin yargı alanında yaşadığı sıkıntıları aşması konusunda kritik görevler yerine getirmiş bir meslek kuruluşudur. Çoğulcu yapısı ve geniş tabanıyla ülkemizde örneğine pek az rastlanacak bir mesleki temsil gücüne ulaşan derneğimize bundan sonraki çalışmalarında da başarılar diliyorum." diye konuştu.

Erdoğan, adalet kavramının insanlığın tarihiyle eş bir geçmişe sahip olduğunu ve ilk insan Hazreti Adem'in oğulları Habil ile Kabil arasındaki anlaşmazlığın temelinde de esasen hak ve hukuk tartışmasının bulunduğunu ifade ederek, peygamberler, sosyal bilimciler ve filozofların üzerinde en çok durdukları ve söz söyledikleri konuların başında da adaletin gelmesinin boşuna olmadığını söyledi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, adaletin tesis edildiği her yerde huzur, refah ve istikrarın hakim olduğunu vurgulayarak, "Buna karşılık adalet anlayışının ve sisteminin doğru kurulmadığı veya kurulamadığı her yerde de çatışmaların, dengesizliklerin, zulmün kol gezdiğini görüyoruz. Şu anda dünya bunun ağır, acı bedellerini ödüyor. Türkiye bu gerçekleri yakın tarihinde yaşadığı bir dizi acı hadiseyle ve yüksek bir maliyetle bir kez daha idrak etmiştir." dedi.

Ülke yönetimini 14 yıl önce devraldıklarında Türkiye'yi eğitim, sağlık, adalet ve emniyet olmak üzere dört temel üzerinde kalkındıracaklarını ifade ettiklerini anımsatan Erdoğan, "Gerçekten de Türkiye, tarihinin en büyük yatırımlarıyla, en büyük projeleriyle, en büyük atılımlarıyla bu dönemde tanışmıştır. Ekonomimizi üç kat büyüterek cumhuriyet tarihinde yapılanların tamamına eş ve hatta daha fazlasıyla hizmeti hayata geçirerek milletimize verdiğimiz sözleri tutmanın çabası içinde olduk." şeklinde konuştu.

Yaptıkları her işi samimiyetle, ihlasla, ülkeye ve millete hizmet aşkıyla gerçekleştirdiklerini aktaran Erdoğan, "Bu uğurda gece gündüz çalıştık, nice tuzakları boşa çıkardık, nice engelleri aştık, nice mücadelelerden galip çıktık. Rabbime bize bu imkanları sağladığı için hamdediyor, milletime bu süreçte bizlere verdiği destek için şükranlarımı sunuyorum." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Geriye dönüp baktığımızda ülkemize, milletimize ve şahsıma kurulan bazı tuzakları, oynanan bazı oyunları fark etmekte zaman zaman geç kaldığımızı görüyorum. Yargıda yaşanan sıkıntılar da bunlar arasındadır. Tabii bu sıkıntı tek taraflı ve sadece bir dönemle sınırlı değildir. Meselenin bir tarafında yargıyı milletin değil belli bir örgütün emrine sokmaya çalışanlar varken diğer tarafında da yine yargı üzerinden meşru siyasal kurumları alt etmeye çalışan bir başka vesayetçi anlayış mevcuttu." diye konuştu.

"Hukuk adına biz utandık"

Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve milli iradeye saygıyı hiçe sayan bazı çevrelerin, Başbakanlığının ilk dönemlerinde sergiledikleri "nobranlıkları" unutmasının mümkün olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"367 garabetinden, kapatma davasına kadar öyle olmadık yöntemlerle karşımıza çıkıldı ki inanın bana hukuk adına biz utandık. İşte bu sorunlu dönemde FETÖ denilen şer örgütü diğer kurumlarımızla birlikte özel önem verdiği yargının içine sızmaya başlamıştır. 40 yıllık tabii bu işin bir geçmişi var, böyle kısa sürede bu sızma hareketi veya harekatı yapılmadı. Biz hayatımızın hiçbir döneminde insanları peşin hükümle kategorize etmedik, buna göre davranmadık. Devletine, milletine, hükümetine, demokratik meşru siyasi kurumlara saygı duyan veya öyle gözüken herkese kapıları açık tuttuk. Hiç kimseye ve hiçbir gruba ne yargıyı ne de başka bir kurumu peşinen asla teslim etmiş değiliz. Fakat bu örgütün zihin dünyası ve organizasyon yapısı her türlü iyi niyeti istismara müsait olduğu için adeta saman altından su yürüterek pek çok yerde güç temerküzüne girdiklerini gördük, hep beraber yaşadık."

"Böyle bir anlayışın adalet tesis etmesi elbette mümkün değildi"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin darbecilerle, cuntacılarla, vesayet odaklarıyla mücadelesi adına yargıya verdiğimiz desteği bu örgüt kendi militanlarına yol açmak için kullanmıştır. Bu durum sadece kadroların istilasına yol açmadı, aynı zamanda darbecilerle, cuntacılarla, vesayet odaklarıyla yaptığımız mücadeleye de çok büyük zararlar vermiştir. Eğriyle doğruyu, haklıyla haksızı, suçluyla suçsuzu aynı çuvala dolduran böyle bir anlayışın adalet tesis etmesi elbette mümkün değildi. Nitekim o dönemde açılan davaların neredeyse tamamı işte bu özensizlikler ve kasıtlı saptırmalar sebebiyle neticesiz kalmıştır." değerlendirmesinde bulundu.

Bir davada tek bir masumun dahi mağdur edilmesi halinde orada adaletten söz edilemeyeceğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Birtakım tutuklamalarla, birtakım davaların gidişatıyla ilgili şahsımın o dönemde verdiği beyanatlar, gösterdiği tepkiler ortadadır. Her ne kadar vicdanen mutmain değilsek de yargının bağımsızlığına halel getirmemek için meseleye daha keskin bir şekilde müdahale etmedik, edemedik, edemezdik. Nitekim o dönemde yargı bürokrasisi içinde kritik konumlarda bulunanların örgüt emriyle bu işleri rayından çıkardığı daha sonra ortaya çıkmıştır." dedi.

Mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen Anayasa'nın 138. maddesinde, hakimlerin görevlerinde bağımsız oldukları, anayasaya ve yasalara uygun hüküm verdikleri ve mahkemelere hiçbir merci tarafından emir ve talimat verilemeyeceği hükmünün yer aldığını hatırlatan Erdoğan, "Şimdi sizlere soruyorum, FETÖ mensubu hakim ve savcılar görevlerini bu kriterlere uygun olarak mı yapıyorlardı? Kamuoyu oluşturmaya yönelik haberlerden başlayarak, kolluk güçlerinin araştırmalarına, savcıların soruşturmalarına, hakimlerin kararlarına kadar her yerde örgütün çıkarları ve talimatları esas alınmıyor muydu? Bu ülkenin yargısını, iradelerini bir terör örgütüne ve onun hiyerarşisine teslim etmiş hakim ve savcılara terk edemezdik." ifadesini kullandı.

"17/25 Aralık da bir darbe girişimidir"

17/25 Aralık operasyonunu birilerinin ısrarla "şahsi meselesi" olarak göstermeye çalıştığına dikkati çeken Erdoğan, "Halbuki 17/25 Aralık operasyonu, yargıyı ele geçirmeye çalışan bu örgütün kendini inkar edilemez bir şekilde açığa çıkarmasının adıdır. Hani eskiler 'Takke düştü, kel göründü' derler ya, 17/25 Aralık'ta işte tam da böyle olmuştur. Yargı ve emniyet teşkilatı içindeki militanlar vasıtasıyla, meşru hükümeti devirerek yönetime el koymaya çalışmanın adı, 'Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüstür', yani darbedir. 17/25 Aralık da bir darbe girişimidir. Hükümet ve siyasi kadrolar olarak gösterdiğimiz o sağlam duruş, daha da önemlisi milletimizin verdiği güçlü destek sayesinde bu darbe teşebbüsünü boşa çıkardık." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ'nün 17/25 Aralık'ta Emniyet ve yargı içindeki mensupları aracılığıyla başaramadığını 15 Temmuz'da Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki yandaşları vasıtasıyla gerçekleştirmeye çalıştığını belirtti.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hamdolsun o gecede milletimizin gösterdiği, kahramanlık, kararlılık ve fedakarlık sayesinde neticeye ulaşamamışlardır. Daha sonra elde edilen bilgiler, Gezi Olayları ve 6-8 Ekim hadiseleri gibi ülkemizi sıkıntıya sokan pek çok önemli kargaşanın büyümesinde, rayından çıkmasında aynı örgütün parmağı olduğunu göstermiştir. Hala, bu Pensilvanya'daki zat, utanmadan, sıkılmadan ne diyor biliyor musunuz? 'Bütün bunlar bir senaryodur' diyor. Biz neyin senaryo olduğunu görüyoruz, evelallah gelecek yakındır ve gelecek bunu çok daha açık ve net ortaya koyacaktır. Çünkü ben ilahi adaletin tecellisinden zerre kadar şüphe etmiyorum, bu adalet tecelli edecek."

"Er meydanının sahibi sizler olmak zorundasınız"

Yargıda Birlik Derneğinin FETÖ'nün adalet teşkilatı içinde yol açtığı tahribatın önüne geçilmesi konusunda tarihi bir misyon üstlendiğini vurgulayan Erdoğan, şu görüşlere yer verdi:

"Size, Batı'da, çok değişik yerlerde Yargıda Birlik Derneği olarak birileri ön açmayabilir, belki görüşmeyebilir, pas vermeyebilir. Hiç umursamayın. Kusura bakmayın, ağır olacak ama atalarımızın bu ifadesini kullanmam lazım, 'İt ürür kervan yürür', biz yolumuza devam edeceğiz. İstedikleri kadar ön kesmeye çalışsınlar, 17/25 Aralık darbe girişiminin hemen ardından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu tamamen ele geçirerek, yargıyı kontrolü altına almak isteyen örgüte karşı, çoğulcu ve geniş tabanlı bir hareketin temsilcisi olarak Yargıda Birlik Derneği kurulmuştur. İyi ki de kurdunuz, çok isabetli oldu, aksi takdirde meydan bunlara kalıyordu. Er meydanının sahibi sizler olmak zorundasınız. Eğer meydanı boş bırakırsanız işte birileri gelir o meydanı doldurur. Anayasaya, kanuna, hukuka uygun bir şekilde vicdani kanaatleriyle yargı görevini yerine getirmek isteyen hakim ve savcılarımız, iradesini ve yetkisini FETÖ'nün emrine veren mankurtlara karşı tarihimizde ender rastlanan bir birliktelikle hareket etmişlerdir. Hayırlı olsun. Bu sayede önce Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu örgütten kurtarılmış, ardından, teşkilatın FETÖ militanlarından temizlenmesi süreci başlatılmıştır."

Türkiye'ye yönelik saldırılar ne kadar alçakça ve ahlaksızca olursa olsun verilen mücadelenin daima hukuk devleti sınırları içinde yürütüldüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu, öyle de devam edecektir. Aksi taktirde onlardan farkımız kalmaz." dedi.

Erdoğan, cezaevindeki örgüt mensuplarından tanıdıklarının bulunduğuna işaret ederek, "İtirafçı namıyla ortaya çıkıyorlar. Fakat bunlar doğru konuşmuyor. Bakın bunu açık söylüyorum. 'İtirafçı' diyerek ortaya çıkarken bunlar gayet iyi aldatmacayı oynuyorlar, en tehlikeli olan da bu. Çünkü bunların bir kısmıyla benim zamanında başa baş görüşmelerim olmuştur, Başbakanlığım zamanda. Şimdi itirafçı olarak söyledikleriyle Başbakan olduğum zaman bana söylediklerine baktığım zaman tamamen aykırı ifadeler. Bu oyuna asla gelmemek gerekiyor." ifadesini kullandı.

"Adalet terazisini elinde tutanlar yeryüzündeki gücü elinde tutanlardır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesinde vatandaşların direnişi ve kendilerinin ortaya koyduğu liderliğin yanında yargı organlarının sağlam duruşunun çok hayati öneme sahip olduğunu vurguladı.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bana göre o 15 Temmuz'daki sağlam duruşun, bundan sonra da devamı şarttır. Bizim hiç kimseden çekinmemize gerek yok çünkü adalet terazisi sizin elinizdedir. Adalet terazisini elinde tutanlar yeryüzündeki gücü elinde tutanlardır, bunu özellikle bilmenizi isterim. Çünkü tüm halkımızın, milletimizin beklentisi de bu teraziden çıkacak olan neticedir. Darbe girişiminin anlaşılmasının ardından süratli şekilde harekete geçen ve kendi mekanizmasını işleten kurum yargımızdır. Bunun için darbenin ilk saatlerinden itibaren hainlerin gözaltına alınması, sorgulanması, tutuklanması, yargılanması konusunda fedakarlıkla ve cesaretle görev alan tüm savcılarımızı, hakimlerimizi hassaten şahsım, milletim adına tebrik ediyorum."

Bunun için tüm hakim ve savcıları ayrıca kutlayan Erdoğan, "Aslında 15 Temmuz sonrasında yargı ve emniyet başta olmak üzere tüm bürokraside gördüğümüz gerçek şudur; FETÖ'cülerin tasfiyesi, işleri zorlaştırmak bir yana kolaylaştırmış, hızlandırmış, rayına oturtmuştur. Vatandaşlarımızdan aldığımız geri dönüşler hep bu yöndedir. Bugüne kadar FETÖ'cülerin kamudan uzaklaştırılmasından dolayı aksayan bir iş, ortaya çıkan bir mağduriyet henüz görmedim, duymadım." dedi.

Yılbaşında İstanbul'da yaşanan terör saldırısının failinin yakalanmasında olduğu gibi çok zor ve takdir edilmeyi hak eden işlerin üstesinden başarıyla gelindiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu vesileyle gerek Başbakanımızı gerek İçişleri Bakanımızı gerekse tüm emniyet teşkilatımızı, polislerimizi, burada geniş bir ekiple yaklaşık bin kişiyle ülke genelinde yaptıkları bu operasyonla 17 günde bunları yakalamış olmalarını, Türk polisinin ne denli ufku olduğunu, güçlü olduğunu göstermesi bakımından da çok önemsiyorum. Demek ki bu örgütün mensupları devlet ve millet için değil sadece ve sadece bundan önce kendileri için çalışıyordu. Yoklukları hiçbir şeyi değiştirmediğine hatta işleri kolaylaştırdığına göre herhalde böyle düşünmekte haklıyız. PKK terör örgütüyle bunlar ortak çalışıyorlar, müşterek çalışıyorlar. Bugün bizim emniyet teşkilatımızın içinde bunlar var mı? Var. Silahlı Kuvvetlerimiz içinde bunlar var mı? Var. Tabii ki bunlar terör örgütlerinin işini ciddi manada kolaylaştırıyor ama her geçen gün eriyorlar, daha da eriyecekler veya terk edecekler."

Anayasa değişikliği teklifi

Mecliste ilk tur görüşmeleri tamamlanan anayasa değişikliği teklifinin, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkileri yeniden düzenlediğini anımsatan Erdoğan, Türkiye'de, her ne kadar kağıt üzerinde yasama ve yürütme farklı erkler olarak gözükse de pratikte her iki yapının da aynı siyasi gücün kontrolünde olması anlamına geldiğini ifade etti.

Aksi takdirde zaten sistemin işlemesinin mümkün olmadığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'de siyasi sistemin tıkandığı dönemlerin, bu iki gücün arasındaki uyumsuzluğun ön plana çıktığı yıllar olduğuna dikkati çekti.

Erdoğan, bir terör örgütünün yargıda kurduğu etkinliğin, bu alanda bir sorun olduğuna işaret ettiğine değinerek, şöyle konuştu:

"Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkilerin demokratik bir anlayışla yeniden belirlenmesi, Türkiye için kayıp değil tam tersine büyük bir kazançtır. Esasen bizim hayalimiz, özellikle de 2011 yılından beri ülkemizde tüm bu hususları esaslı şekilde yeni bir anayasa ile yerli yerine oturtmaktır. Maalesef bu yöndeki tüm gayretlerimize rağmen mevcut sistem içinde biz bir netice alamadık. Buna rağmen imkanlar dahilindeki arayışlarımızdan da vazgeçmedik. 2007 cumhurbaşkanlığı seçimi krizinin aşılması sırasında getirdiğimiz yeni düzenleme yani cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesi, bu yönde köklü bir değişimin ilk adımı olmuştur. 2014 seçimlerinde uygulamaya geçen yeni sistemle birlikte artık işlerin eskisi gibi yürüme imkanı zaten kalmamıştır."

"Devletin işlerliğinde bir patinaj var"

Erdoğan, gücünü halktan alan bir cumhurbaşkanının vesayetin değil milli iradenin temsilcisi olması kadar tabii bir şey olmadığını, kendisinin de görevini bu anlayışla yürüttüğünü bildirdi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cumhurbaşkanının, yeni seçim yöntemiyle gücünü halktan alan daha üst bir siyasi otorite oluşturulurken, Anayasa'nın başbakanlık hükümeti sistemini esas alan yapısı değiştirilmemiştir. Böyle olunca da her ikisi de gücünü milli iradeden alan iki başlı bir yapı ortaya çıkmıştır. Şahsımın mevcut hükümetle uyumlu bir şekilde çalışıyor olması, ortada böyle bir sorun bulunduğu gerçeğini değiştirmiyor. Aynı şekilde benden önceki halef selef olduğumuz Sayın Gül ile bizim ilişkilerimizin, bu noktada gayet iyi çalışıyor olması bir şeyi değiştirmiyor. Çünkü almamız gereken mesafe çok farklı.

Yani ben patinaj ifadesiyle hep kullandım, devletin işlerliğinde bir patinaj var. Bu patinajın ortadan kaldırılması gerekiyor. Çift başlılık işte bunu getiriyordu. Muhalefet partilerimizden Milliyetçi Hareket Partisinin bu gerçeği görmesi sayesinde anayasada yeni sisteme uygun değişikliklerin yapılabilme yolu açılmıştır. Milletim adına Milliyetçi Hareket Partisi liderine ve ekibine özellikle teşekkür ediyorum. Çünkü biz her şeyi Türkiye için düşünmek zorundayız. Cumhurbaşkanlığı ile başbakanlık gücünü birleştiren, Meclisin denetim mekanizmalarını güçlendiren yeni yönetim modelinin ülkemiz için hayırlı olacağına inanıyorum."

"Bu çoğulcu yapıdan geriye dönüş mümkün değil"

Anayasa değişikliğiyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısında da bir reform yapıldığını ifade eden Erdoğan, 2010 anayasa değişikliğiyle getirilen seçim sisteminin, hakim ve savcıları mutlu etmediğini, tam tersine ciddi hizipleşmelere ve sorunlara yol açtığını hatırlattı.

Bunun için seçim sisteminin kaldırıldığını vurgulayan Erdoğan, Mecliste ikinci tur görüşmeleri başlayacak olan değişiklikle HSYK'nın, 4'ü cumhurbaşkanı, 7'si Meclis tarafından seçilecek, 2'si de bakan ve müsteşardan oluşan 13 üyeli bir yapıya kavuşturulmasının öngörüldüğünü dile getirdi. Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Yargıda Birlik Derneği üyeleri olarak şundan emin olmanızı istiyorum, önümüzdeki dönemde de HSYK'nın çoğulcu ve geniş tabana oturan yapısı mutlaka korunacaktır. Ülke olarak, adalet teşkilatı olarak çok büyük faydasını gördüğümüz bu çoğulcu yapıdan geriye dönüş mümkün değildir. Milletimizin yarısından fazlasının desteğini alarak göreve gelecek hiçbir cumhurbaşkanının bu çoğulcu ve geniş tabanlı temsil yapısına zarar verecek bir tavır içine girmesi de söz konusu değildir.

Yargının FETÖ veya başka bir örgüt tarafından rehin alınmasına asla izin veremeyiz. Halkımızın yargıya olan güvenini tahrip edecek hiçbir adım atmayız, atılmasına da rıza göstermeyiz. Bunun yolunun da gruplaşmaları reddederek, hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını, millet adına hareket etmeyi esas alan bir sistemden geçtiğini çok iyi biliyoruz. Yeni yapı da işte bu hassasiyeti gözetecek şekilde kurulacaktır. Yargıda Birlik Derneğinin önümüzdeki dönemde de çoğulcu yapısıyla yargının işleyişini murakabe edecek, görüş bildirecek, öneri getirecek, gerektiğinde eleştirecek bir meslek kuruluşu olarak daha etkin bir şekilde çalışmalarını sürdüreceğine inanıyorum."