19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

TBMM'de 23 Nisan özel oturumu

TBMM Genel Kurulu, Meclisin açılışının 99. yıl dönümü ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplandı.

AA23 Nisan 2019 Salı 07:00 - Güncelleme:

Genel Kurul, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un başkanlığında açıldı. İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Şentop konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da izlediği Genel Kurul'a, liderlerden ilk olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geldi.

Erdoğan'ı locaya gelişinde AK Parti Grubu ayakta alkışlarken, MHP Grubu da ayakta karşıladı.

TBMM BAŞKANI ŞENTOP'UN AÇIKLAMALARI

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Türkiye için sivil siyasetin dışında zemin, demokrasiden başka çare, diyalog içermeyen bir söylem arayışında olmanın, ülkenin geleceğini baltalamak olduğunu belirterek, "Hangi düzeyde olursa olsun, neyi amaçlarsa amaçlasın, ne tür bir kisveye bürünürse bürünsün fikirlerini hakim kılmak veya rakiplerini zayıf düşürmek için şiddeti bir yöntem olarak benimseyenler, şiddet ile arasına mesafe koyamayanlar, bu ülkenin ve milletin aleyhine çalışmaktadırlar." dedi.

Şentop, TBMM'nin açılışının 99. yıl dönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan Meclis Genel Kurulunda konuştu.

Çatısı altında gururla bulundukları bu yapının, yalnızca bir bina olmadığına işaret eden Şentop, bu çatının altında yankılanan, işgal teşebbüsüne karşı istiklal iradesinin, istilacılara karşı hürriyet mücadelesinin ve bütün bunları milletle birlikte yapma ısrarının gür sesi olduğunu söyledi.

Şentop, bu Meclisin, mirası istiklal, mizacı hürriyet, temeli milli irade olan bir yüce abide olduğunu ifade ederek, "Zira, milletin ve vatanın en zor günlerinde teşekkül etmiş, Türkiye’yi istiklale taşıyan milli mücadele iradesinin merkezi olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün tarihi önderliğinde milletimiz, o güne kadarki kahramanlıklarının özeti, o günden sonraki cesaretinin önsözü sayılacak bir dirençle kurtuluşunu elde etmiştir. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, mesai ve silah arkadaşlarını, Birinci Meclis'in her biri şeref numunesi üyelerini ve kurtuluşa yüreklerini koyan aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla yad ediyorum." diye konuştu.

- "İHANETE GEÇİT VERMEDİLER"

Şentop, bu Meclis yüce ve mukaddes olduğu için 15 Temmuz gecesi, milleti bizar ve demokrasiyi tarumar etmek isteyen hain darbe girişimine, milli iradenin tecelli ettiği TBMM'yi bombalayacak kadar alçalmış darbecilere karşı milletin ve Meclisin kahraman üyelerinin direndiğini, o ihanete geçit vermediğini anımsattı.

15 Temmuz'da girişilen darbe teşebbüsüne karşı eşine az rastlanır bir liderlik sergileyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarını sunan Şentop, o gece şehit olan vatan evlatlarını rahmet, gazileri minnetle andı.

- "TÜRKİYE'NİN GİTTİKÇE ARTAN BİR ETKİNLİĞE SAHİP OLMASI TESADÜFİ DEĞİLDİR"

TBMM Başkanı Şentop, dünyanın büyük dönüşümler yaşadığı, köklü değişimlere şahit olduğu bir dönemden geçtiğine işaret ederek, bu büyük dönüşüm ve değişimin, hem tarihi mirası hem de coğrafi konumu sebebiyle Türkiye'ye büyük görevler yüklediğini vurguladı.

Dünyanın en çok komşuya sahip ülkelerinden birisi olarak Türkiye'nin, bölgesinde ve dünyada olup bitenlere geçmişte hiç rastlanmadığı ölçüde müdahil olduğunu, iddialarını ve iradesini her fırsatta, her zeminde ısrarlı bir biçimde dile getirdiğini anlatan Şentop, "Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada gittikçe artan bir etkinliğe sahip olması tesadüfi değildir. Türkiye bu güce, gayretli milleti, basiretli idaresi, yerli ve milli politikaları ve en önemlisi de köklü demokrasi geleneği sayesinde ulaşmıştır." dedi.

Şentop, kuruluşunun 99. yıl dönümünü coşkuyla kutladıkları ve istiklal gayretiyle milli mücadeleyi yürüten Birinci Meclis'in, bugün olduğu gibi milletin bütün renklerini zenginlik olarak bünyesinde barındıran bir yapıya sahip olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Farklı kökenlere ve kimliklere sahip birçok isim, memleketin bir kısmı işgal edilmişken Ankara'da bir araya gelmişti. Hepsinin ortak idealiyse, esaret altında değil, bu cennet vatanın üstünde bağımsız bir şekilde yaşamaktı. Birinci Meclisten devraldığımız mirasın önemli bir parçası da işte bu istek ve iradedir. Bu vesileyle bir daha tekrar etmekte fayda görüyorum ki Türkiye ancak farklılıklarını çatışma bahanesi değil, zenginleşme imkanı olarak gören bir anlayışla ilerleyebilir. Dar ve daraltıcı bir bakış açısıyla bu ülkeye bakmak, geçmişte acısını çektiğimiz bir illettir. 1920 ruhundan bize miras kalan anlayış, farklılıklarımıza rağmen Türkiye'den yana olmayı, aynı bayrak altında eşit vatandaşlar olarak yaşama iradesini zorunlu kılmaktadır.

Köklü bir seçim ve parlamento geleneğine sahip bir ülke olarak Türkiye için sivil siyasetin dışında zemin, demokrasiden başka çare, diyalog içermeyen bir söylem arayışında olmak, bu ülkenin geleceğini baltalamaktır. Bu sebeple, hangi düzeyde olursa olsun, neyi amaçlarsa amaçlasın, ne tür bir kisveye bürünürse bürünsün fikirlerini hakim kılmak veya rakiplerini zayıf düşürmek için şiddeti bir yöntem olarak benimseyenler, şiddet ile arasına mesafe koyamayanlar, bu ülkenin ve milletin aleyhine çalışmaktadırlar."

- "TÜRKİYE İLE SAĞLIKLI VE VERİMLİ İLİŞKİ KURMANIN TEK YOLU..."

TBMM Başkanı Şentop, yüce Meclisin Türkiye'nin zor günlerden çıkışına rehberlik etmiş bir kurum olduğunu dile getirdi.

Milli mücadele döneminde top sesleri Polatlı'dan duyulurken ya da işgalin karanlığı her ufku bürümüşken "Ya İstiklal, ya ölüm" şiarını yükselten, Mehmet Akif'in "Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal" mısrasıyla tamamlanan İstiklal Marşı'nı defalarca ayakta alkışlayan Gazi Meclisin ruhu neyse, şu an kendilerini bir araya getiren Meclisin ruhunun da o olduğunu vurgulayan Şentop, bu ruhun, bu istiklal arzusunun, en büyük iftihar tabloları olduğunu, bu sebeple Türkiye'nin büyük bir ülke ve milletin yeryüzünün en mümtaz topluluklarından olduğunu söyledi.

Türkiye'nin, nereden geldiğini de nereye ilerleyeceğini de çok iyi bildiğini belirten Şentop, şunları kaydetti: "Tarihin bütün karmaşık ve bunalımlı dönemeçlerinde öne çıkıp düzen sağlayan bir topluluk olarak milletimiz, bugün de insanlık değerlerinin safında, her türlü haksızlığın ve zulmün karşısındadır. İnsanlık değerlerinin safında olmayı erdem, haksızlığa karşı çıkmayı vazife bilen aziz milletimizin temsilcileri de bu yüce Mecliste aynı tavrı takınmaktadır. Bunun en son örneği, 15 Mart'ta Yeni Zelanda'da gerçekleşen katliam karşısında Mecliste grubu bulunan bütün partilerimizin ortak bir bildiriye imza atmalarıdır. Bütün parti gruplarımıza gösterdikleri bu tavır dolayısıyla teşekkür ediyorum.

Bugün Batıda İslam'a, Müslümanlara ve genel olarak yabancılara karşı hastalıklı bir düşmanlık yükselmektedir. Bu tehlikeli tırmanış, uluslararası camianın ve özellikle de Batılı hükümetlerin ve karar alıcıların ciddiyetle üzerinde durması gereken bir boyuta ulaşmıştır. Dahası, İslam karşıtlığının giderek Türk düşmanlığına evrildiğini teessüfle görmekteyiz. Bazı Batılı hükümetler, İslam dünyasına ve Türkiye'ye yönelik bu düşmanlığın ne kadar büyük bir tehlike olduğunu görmek bir yana, kimi zaman Türkiye'ye karşı dostlukla bağdaşmayan tavırlar sergilemektedirler. Bu sonuçsuz kalmaya mahkum, adil ve dostane olmaktan uzak, Türkiye'nin özgül ağırlığını hesaplayamamaktan kaynaklanan tavrın gözden geçirilmesi, bir an evvel karşılıklı saygıya ve menfaate dayalı ilişki tarzının benimsenmesi gerekir.

En zor şartlar altında bile harici müdahalelere boyun eğmeyen Türkiye'nin bugün eriştiği güç görmezden gelinerek dayatmacı politikalara mecbur bırakılmak istenmesi, bu ülkenin ruhunu ve önemini kavrama eksikliğinden kaynaklanmaktadır ve büyük bir hatadır. Hele de Türkiye'ye yönelik dayatmaların bir parçası olmak üzere terörün ve teröre müzahir yapıların desteklenmesi, başarılı olmak bir yana, Türkiye'nin haklı öfkesini celbetmektedir. Türkiye, haritaları cetvelle çizilmiş, anayasaları cebren yapılmış, idarecileri özel olarak yetiştirilmiş, köksüz ve hedefsiz nev-zuhur devletlere benzemez. Bu yüzden, Türkiye ile sağlıklı ve verimli ilişki kurmanın tek yolu, bu ülkenin ve milletimizin hassasiyetlerini kavramaktan, samimi bir yaklaşım geliştirmekten geçer."

- "ÇOCUKLARA YÖNELİK SUÇLARDA KATI, TAVİZSİZ VE HIZLI SÜREÇLER YÜRÜTÜLMELİ"

Mustafa Şentop, bugünün sadece Milli Egemenlik Bayramı değil, aynı zamanda çocukların bayramı olduğuna işaret ederek, milletin ve vatanın istikbali olan çocukları daima bir kıymet olarak hayatlarının, gelecek planlarının en hayati kısmına yerleştirmeleri gerektiğini bildirdi.

Çocuklarına ve gençlerine önem vermeyen bir milletin, yok olmanın eşiğinde olduğunu ifade eden Şentop, bu yüzden çocukları ve gençleri milli ve manevi değerlerlerle donatıp, kendi ayakları üzerinde duran, istiklal ve hürriyet aşığı, çağın gerektirdiği donanıma ve niteliklere sahip fertler olarak yetiştirmeleri gerektiğini söyledi.

Şentop, çocuklarla ilgili çabalarını, modern hayatın ve dijital dönüşümlerin doğurduğu yeni sonuçları göz önüne alarak güncellemeleri gerektiğini dile getirerek, "Ayrıca çocuk suçluluğunda ve çocukları hedef alan suçlarda bir artış görülmektedir. Bu hususlarda, özellikle çocuklara yönelik suçlarda TBMM başta olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlarımız daha etkin bir çalışma yapmalıdır. Çocuklara yönelik suçlarda katı, tavizsiz ve hızlı süreçler yürütülmelidir. Çünkü çocuklar bize geleceğin ve Allah’ın emanetleridir." dedi.

- "BUGÜNÜMÜZÜ İSTİKLAL İÇİN GAYRET GÖSTERENLERE BORÇLUYUZ"

"Bugün bu vatanda ve bu bayrağın altında yaşayan hür bir millet, bölgesel ve küresel anlamda sözüne kulak verilen güçlü bir devlet isek, bunu istiklal, hürriyet ve aziz milletimiz için gayret göstermiş kimselere borçluyuz." diyen Şentop, başta ilk Meclis Başkanı, milli mücadelenin lideri ve Cumhuriyetin banisi Gazi Mustafa Kemal ve Birinci Meclis'te kurtuluş mücadelesine omuz veren bütün milletvekilleri olmak üzere Meclis çatısı altında görev yapan, vatan, millet, bayrak ve devlet uğruna şehit düşen, gazi olan, 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimine karşı dururken makamların en yücesine ulaşan her bir vatan evladını rahmetle, minnetle, şükranla andığını ifade etti.

Halkın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlayan Şentop, her geçen yılın demokrasinin kökleşmesine, milletin refah ve selametine, devletin kudretine, yeniden büyük Türkiye davasının muzafferiyetine katkı yapması temennisinde bulundu.

- "ŞİDDET YOLUYLA SİYASİ NETİCE ELDE ETMEYE ÇALIŞMAK..."

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanvekili Levent Gök ve bazı milletvekillerine yönelik Ankara'nın Çubuk ilçesinde müessif bir saldırı gerçekleştiğini belirterek, bu saldırıyı kınadı, geçmiş olsun dileklerini iletti. Şentop, bir daha bu tür olayların yaşanmamasının en büyük temennileri olduğunu söyledi.

Şiddet yoluyla siyasi netice elde etmeye çalışmanın, şiddeti meşrulaştırmak veya desteklemenin kabul edilemeyecek bir tavır olduğunu vurgulayan Şentop, bunun Türkiye'ye yakışmadığını kaydetti.

Şentop'un konuşmasından sonra söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç da Kılıçdaroğlu'na linç girişiminde bulunulduğunu belirterek, ellerindeki görüntüler ve tanık ifadelerinin bu gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğunu söyledi. Özkoç, şöyle dedi: "Bugün siyasetin ortak olması, lincin hesabının sorulması gereken gündür. İtidal çağrısı yapılıyorsa, Sayın Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu, Türk siyasetinin gördüğü en itidalli, en soğukkanlı, barış ve kardeşlikten yana iradesini en açık şekilde ortaya koyan liderdir. Şehidimiz bir parti, bir hane için değil vatanımız için canını ortaya koymuş evladımızdır, hepimizin evladıdır. Bir şehidimizin acısında ortak olamayacaksak, millet olarak hiçbir noktada yan yana gelemeyiz. Biz şehit cenazelerine böyle bakıyoruz. Şehit, bizim şehidimizdir, hepimizin şehididir. Evladını bayrağımıza sarılı tabutuyla kucaklayan her ailenin yanında olacağız. Bu linç girişimini, şehit aileleriyle, bir toplumsal tepkiyle ilişkilendirmeye çalışanları kınıyor, vicdan ve sağduyuya davet ediyoruz. Linç girişimiyle ilgili hukuki sürecin sonuna kadar takipçisi olacağız."

AK PARTİ GRUP BAŞKANVEKİLİ NACİ BOSTANCI KONUŞTU
 
AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı, Meclisin açılışının 99. yıl dönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Cumhuriyet'in temellerinin atıldığı günü anmak, bugün ve yarına sonuçlar çıkarmak için toplandıklarını belirtti.

Meclisin açıldığı 23 Nisan 1920'den kalan tarihi mirasın en başında "Milletin istikbalini yine milletin azim ve kararı kurtaracak" ilkesinin bulunduğunu söyleyen Bostancı, şöyle konuştu: "Bu, üstünde hangi kıyafet olursa olsun mandacılığı, 'Acaba bu tür hamiliklerden siyasi fayda sağlar mıyım?' diye bir an dahi düşünmeksizin reddetmek anlamına gelir. Büyük güçler dahil tüm ülkelerle ilişkiler kurulurken karşılıklı saygı ve çıkar esasını savunmak, her tür dayatmaya karşı ortak davranmak, şu Meclisin atmosferinde soluklanan her nefes sahibinin kaçınılmaz tarihi sorumluluğudur. Ortak kaderimiz ve geleceğimiz için takip edilen milli politikaların sonu mutlaka selamete ve felaha kavuşacaktır. Bu yolda maruz kalınan çeşitli meydan okumalar karşısında toplumsal hayata karşılık gelen hassasiyetleri iç siyasetin rekabet konusu yapmamak, ortak sathı tahkim etmek Kuvayı Milliye ruhunun ve 23 Nisan'da açılan bu Meclisin onurudur, görevidir."

Türk milletinin, en zorlu yoksulluk ve yokluk şartlarında imkansızı mümküne çeviren bir ruha, vefakarlığa ve dayanışma bilincine sahip olduğunu söyleyen Bostancı, "Bunu dün göstermiştir, bugün de o insanların torunları aynı çizgidedir. Bu millet, ışıltısını yitirse de bir imparatorluğun, bir dünya gücünün çocuklarıdır. Arkalarındaki tarihi miras bir yük değil, bir imkandır. O tarihi çizgiyi muhakkak en gerçekçi şekilde kararlılıkla geleceğe uzatacaklardır." dedi.

- "MECLİSİN SÖZÜ MİLLETİN NİHAİ SÖZÜDÜR"

Bostancı, 99 yıl önce Mecliste kalpaklılar, fesliler ve sarıklıların bulunduğunu hatırlatarak "Onlar bütün o sembollerin ima ettiği farklılıkları aşmış, ortak bir dayanışma ruhunda bir araya gelmiş, her türlü tartışma ve müzakereyi, milletin kurtuluş ve yeniden ayağa kalkması istikametinde yapmışlardır. Bize bırakılan miras, siyasi rekabeti aynı şekilde yapmak ancak Türkiye'nin ortak kaderi ve geleceğini her türlü mülahazanın ötesinde bir üst değer olarak tutmaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Ortak kader ve gelecek için hassasiyet ve siyasetin Türkiye'nin kurumlarında kayıtlı olduğunu dile getiren Bostancı, şöyle devam etti: "O yüzden temel kurumlara karşı dikkatli ve itinalı bir dil gerekir. Bu kurumlardan biri olarak Meclis, millet iradesinin tecelli yeridir. Meclisin çeşitli müzakerelerle aldığı kararları eleştirmek elbette mümkündür fakat kurumsal itibarına halel getirecek şekilde kimi kararlarını 'darbe' olarak tanımlamak asla kabul edilemez. Unutulmasın ki Meclisin sözü milletin nihai sözüdür. Kararının demokrasi dışı eleştirisi doğrudan milletimize, onun karar ve tercihlerine karşı söylemiş bir söz hükmündedir. Bugün bizi burada özel oturumda bir araya getiren, Meclise karşı duyduğumuz ortak saygı değil midir? Bu saygı, eleştirel dilin ötesinde milletin kader birlikteliğinin tecelli yeri olarak burayı görmemizin neticesi değil midir? Tam da buna inandığımız, bir kez daha 99. yılda bunu ifade etmek istediğimiz için burada değil miyiz?"

- "İKTİDAR MEŞRUİYETİ DAHA BÜYÜK BİR TOPLUMSAL ONAYA BAĞLANMIŞTIR"

Cumhuriyet ve demokrasilerde kuralın belli olduğunu, yöneticileri halkın seçtiğini veya geri çağırdığını ifade eden Bostancı, tüm seçimli makamların kimseye mülk olmadığını belirtti.

Seçim sonuçlarına hukukun imkanları ölçüsünde itiraz yollarının bulunduğuna, bunları kullanmaktan dolayı kimsenin suçlanamayacağına dikkati çeken Bostancı, şunları söyledi: "Bir oyla dahi olsa seçimi kazanmak hukukunda şüphesiz ki 'altın oy' yoktur. Bütün oylar eşittir ve kural, her bir oyun hakkını korumak ahlakında kayıtlıdır. Tüm makamlar seçimle el değiştirmeye açıkken siyasi rekabet tartışmalarını 'otoriterlik', 'totaliterlik', 'diktatörlük' kavramlarıyla yürütmek kendi içinde bir çelişkidir. Diktatörlüklerde seçimlerin bir önemi yoktur, bizde önemi var. Diktatörlüklerde makamlar el değiştiremez, bizde değiştirir. Diktatörlüklerde göstermelik seçimlerin hukuka ihtiyacı yoktur, bizde hukuk yolları herkes için ihtiyaçtır. Diktatörlüklerde muhalefet ya yoktur ya da haşmetmeaplarının muhalefetidir. Bizde herhalde herkes teyit eder ki ne haşmetmeap vardır ne de onun kaçınılmaz sonucu haşmetmeapların muhalefeti vardır. Diktatörlüklerde muhalefetin iktidar tasavvuru olmaz. Bizde muhalefetin her zaman böyle bir tasavvuru ve yol haritası olmuştur, olacaktır."

Bostancı, Türkiye'nin, 16 Nisan referandumuyla sistemi değiştirdiğini artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yürürlükte olduğunu dile getirdi.

Yeni sistemin, farklı kesimlerin iş birliklerine imkan vermesi bakımından toplumsal açıdan bütünleştirici olduğunu söyleyen Bostancı, "Ortadoğu coğrafyasındaki küresel hayaletin, toplumsal fay hatlarına tahrik eden siyaseti dikkate alındığında bu çok önemli bir işlevdir. İktidar meşruiyeti daha büyük bir toplumsal onaya bağlanmıştır. Yasama ve yürütmenin teorideki ayrılığı, pratikteki birlikteliği yeni sistemle daha net, daha gerçekçi bir ayrılmaya tabi tutulmuştur." diye konuştu.

- "CUMHURBAŞKANI, MİLLETİN BİRLİĞİ VE DİRLİĞİNİN SEMBOLÜDÜR"

Meclisin, yasaların yegane kaynağı olduğunu vurgulayan Bostancı, şöyle konuştu: "Toplumun sinir uçlarını temsil eden niteliği, bu görevi en yüksek vasıfta yapmasına imkan vermektedir. Her yeni sistem süreç içinde herkesin görüş ve eleştirileriyle tekemmül eder. Pratiği olmayan bir reddiyecilik yerine Cumhuriyet ve demokrasimizi kanatlandıracak, Meclis dahil her demokratik kurumun gücünü artıracak bir çizgide sürece pozitif katkı vermek önemlidir. Cumhurbaşkanı, milletin birliği ve dirliğinin sembolüdür. Bugün Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanıdır, yarın bu ülkenin başka evlatları bu göreve gelecektir. Sistem değişikliği sebebiyle kazandığı siyasi mahiyet, hepimiz için ortak değerdeki makama karşı ölçüsüz bir dilin kullanılabileceği anlamında gelmez. Süreç içinde muhalefetteki kimi siyasi kişiliklerin, Cumhurbaşkanlığı kurumuna karşı uygun dil ve tutumları şüphesiz aynı şekilde gördükleri mukabele kanaatimce genel bir memnuniyet yaratmıştır."

- "ÇUBUK'TA MEYDANA GELEN MÜESSİF OLAY ASLA KABUL EDİLEMEZ"

Berat Gecesi, 4 askerin teröristler tarafından şehit edilmesinin üzüntüye neden olduğunu aktaran Bostancı, şehitlere Allah'tan rahmet, Türk milletine baş sağlığı diledi.

Naci Bostancı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, şehit Yener Kırıkcı'nın Çubuk'taki cenazesinde saldırıya uğramasına ilişkin "Çubuk'ta şehidimizin cenaze töreninde meydana gelen müessif olay asla kabul edilemez. Sayın Genel Başkan'a ve CHP temsilcilerine bir kez daha 'Geçmiş olsun' diyorum." dedi. Bostancı, şu değerlendirmeyi yaptı: "Sayın Cumhurbaşkanımızın 'Türkiye ittifakı' ve 'kızgın demiri soğutmak' sözleriyle siyasi iklimin normalleşmesine çağrıda bulunduğu siyasi atmosferde bu olayın yaşanması ayrıca dikkate değerdir. Türkiye'nin her tür gerilimi akıl ve sorumluluk çizgisinde aşmaya, beyanların bu istikamette oluşmasına ihtiyacı vardır. Öte yandan toplumsal kutuplaşma yerine kucaklaşmanın yolu, kurumları ortak değer çizgisinde tutmaktan, siyasal dilin kollarını uzatmaktan geçer. Biz bu ülkenin ortak aklından, fikrinden her zaman faydalandık. Her tür eleştiri ve teklifin kışkırtıcılıktan, itham ve isnatlardan uzak olması, asabiyet duygusuna seslenmek yerine tüm toplumun vicdanında karşılık bulması önemlidir."

- "BİR ELİ AVRUPA'DA DİĞER ELİ ASYA'DA OLAN ÜLKEMİZİN YÜZÜ HERKESE DÖNÜK"

Küresel ölçekteki insani dramlar, haksızlıklar ve adaletsizlikler karşısında Türkiye'nin yükselen sesinin, herkesin onur kaynağı olduğuna dikkati çeken Bostancı, şunları kaydetti: "Bir eli Avrupa'da diğer eli Asya'da olan ülkemizin yüzü herkese dönüktür. Sırtımız ise hiç kimseye dönük değildir. Türkiye modernleşiyor, şehirleşiyor, dünyayla daha fazla temas kuruyor. Yolculuğumuzun istikameti kesinlikle modern dünyadır. Bizim de saygın müktesebatımızla katıldığımız, evrensel değerleri dikkate alan bir milliliktir. Mevlana'nın pergeli gibi olduğumuzu her daim hatırlıyoruz. Avrupa merkezli olmak üzere küresel ölçekteki yabancı düşmanlığı, İslamofobia ve Sri Lanka'daki kilise saldırıları gibi gelişmeler izleri endişelendiriyor. Dünyadaki egemen merkez siyasetlerin husumetin doğurduğu popülerlikten pay kapmaya çalışmaları endişemizi daha da artırıyor. Diğer yandan Avusturalya'daki katliamın ardından ortaya konulan haysiyetli insani tavır ise ümitlendiriyor. Yerimiz küresel ölçekte insanlığın, adaletin ve hakkaniyetin safıdır. Tarihi önemdeki bu ülkenin siyasi yolculuğunun hayırlara vesile olmasını diliyorum. Elbette bu dileğin failleri kendilerine düşen sorumluluklarıyla birlikte hepimiziz."