8 Mayıs 2024 Çarşamba / 1 Zilkade 1445

İhya ve inşa mevsimi Ramazan

Yüce dinimiz birlikte olmayı, kimsesizleri aramayı, gözyaşını bulmak için ağlayanların yanına varmayı emrediyor. Bizler gözyaşını belki bu tür yalnız insanların yanına varıp hâllerine muttali olarak dertlerine katılmak ve kendilerine hoş muamele etmekle bulabiliriz.

19 Mayıs 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
İhya ve inşa  mevsimi Ramazan

Şu gök kubbede hoş sadâ bırakmak, kimsesizlerin kimsesi olmaya bağlıdır. İnsanoğlunun ölümünden sonra gönüllerde yaşamasını sağlayan hususların başında kimsesiz, yalnız, yetim, yaşlı ve garipleri görmek, imkânlarını onlarla cömertçe paylaşmak gelir. Toplumu bir vücut, bir organizma; fertleri de organizmanın organ ve hücreleri gibi gören Allah Rasûlü, toplum kesimleri arasında bir uçurumun olmamasına özen gösterirdi. Allah Rasûlü fakirlik ve maddî sıkıntıyı en derin biçimde hisseden insanların yüreklerini serinletmek, karınlarını doyurmak ve rahatlatmak üzere daima ashâbını onlara karşı cömert ve diğergâm davranmaya teşvik ederdi. Nitekim Allah Rasûlü ashâbına:”İki kişilik yemeği olan üçüncü, dört kişilik yemeği olan beşinci ve altıncı... kişi olarak suffalılardan alıp evine götürsün” buyururdu. Asr-ı saadette kimsesizleri gören bu îsâr ve diğergâm tavır, manevî yükselişin adı olmuştu. Bugün bizler bu seferberliğe katılmalı, bu nebevî mesajları yeniden hayata geçirmeliyiz.

Toplumda her zaman kimsesiz ve yıkık gönüllü insanlar, savrulmuş aileler, hastalar, engelliler,yalnız yaşlılar ve sahipsiz çocuklar vardır. İşte bütün bunlar, ilâhî rahmetin nüzulüne vesile olan kimselerdir. Toplumda kimsesiz, fakir, yaşlı ve yetim gibi sokakların insafına, milletin vicdanına terk edilmiş yıkık gönüllü insanları aramak sadece devletin ve ilgili kurumların değil, bütün insanların özellikle inananların görevidir. 

Başkalarının derdini görmek ve derdiyle dertlenmek ne büyük erdemdir. Ancak sadece bakmak yetmez, görmek gerekir. Zira bakmakla görmek arasında fark vardır. Bakmaz ve görmezseniz ne kimsesiz var, ne fakir var, ne yetim var, ne acı çeken, ne de dertli insan var. O yüzden önce bakmak ve görmek gerekiyor. Gördükten sonra bunlar için çareler aramak gerekiyor. Ramazan ikliminde Allah için atılan her adım, kimsesizlere ulaşmak için gösterilen her çaba, cennet kapılarını açan, cehennem kapılarını kapatan bir feragat ve fedakârlıktır. Ramazan iklimini bu anlayışla değerlendirmek ve bunu hissederek yaşamak terfî-i derecâtımıza vesile olacaktır. 

Öyleyse gelin bu Ramazan bir yetime, bir yaşlıya, bir hastaya; kimsesiz ve engelli kardeşimize kardeşçe elimizi uzatalım, onları ziyaret edelim, ihtiyaçlarını görmeye çalışalım, onlara yüreğimizi açalım, acılarını paylaşalım. Böylece hiç kimse kimsesiz kalmasın bu Ramazan hatta hiçbir zaman.

Böylece ihya ve inşa mevsimi olan bu Ramazan iklimini önce gönüllerimizde, sonra hanelerimizde, sonra ülkemizde ve İslâm âleminde ve nihayet tüm insanlık âleminde soluk soluk yaşayalım. Ramazan iklimini, toplumun iklimi hâline getirmeye vesile ameller yapalım ki ramazanı ihya edelim, Ramazan’da bizi inşa etsin.