16 Nisan 2024 Salı / 8 Sevval 1445

Necip Fazıl hikaye-roman ödülü’nün bu yılki sahibi Necip Tosun: Darbeciler yolumu kesti Necip Fazıl’a gidemedim

“Ben lisede okurken, Üstad konferans için Kırıkkale’ye gelmişti; Salon hınca hınç dolmuş, içeri girememiştim. Sonra, onunla tanışabilmek için İstanbul’a doğru yola çıktım lakin 12 Eylül darbesi olduğu için yarı yoldan, Bursa’dan döndürülmüştüm.”

BEDİR ACAR12 Ekim 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Necip Fazıl hikaye-roman ödülü’nün bu yılki sahibi Necip Tosun: Darbeciler yolumu kesti Necip Fazıl’a gidemedim

Necip Tosun öyle bir isim ki, adı öykü ile hikaye ile özdeşleşmiştir. Üstelik O, evladına dahi Öykü adını vermiş bir babadır. Dikkat ederseniz bu söyleşimizin manşetinde bile yaşanmış bir hikayeden söz eder.                           

Zaman zaman bir fotoğraf paylaşır Necip Tosun; sararmış, silik eski bir fotoğraf karesidir bu. Zayıfça, fakat gümrah saçlı, eşofmanlı bir genç gazete kağıtları üzerinde yer sofrası hazırlamaktadır. Benzer bir başka solgun fotoğraftaysa aynı genç çay demlerken görülmektedir. Etrafındaysa birkaç kişi… O fotoğraf karelerinde yer alanlar günümüzün ünlü yazarları, edebiyatçılarıdır. Demek ki yolu baştan çizilmiş Necip Tosun’un; Edebiyatla, sanatla iç içe bir yaşam… Muhtemelen daha lise yıllarında çekilen o fotoğraflardan bugüne, koskocaman bir edebiyat havzası mayaladı Necip. Öyküleri kadar öykü kuramı üzerine yazdığı kitaplarla büyük bir yükü hakkıyla omuzladı. Dostluklarla, kitaplarla dolu bu havza oluşurken, nesillerin üstadı Necip Fazıl etkisini konuştuk kendisiyle.

- Necip Fazıl sizin dünyanızda nasıl bir yere tekabül ediyor?

Necip Fazıl ile aynı dönemde yaşamış olmamıza rağmen ne yazık ki bir kez bile karşılaşmamak beni üzen bir durumdur. Onunla tanışmak için tüm girişimlerim sonuçsuz kaldı. Lise yıllarımda Kırıkkale’ye bir sinemaya gelmişti konferans için. O kadar kalabalıktı ki içeri girememiştim. Daha sonra onunla görüşmek, tanışmak için İstanbul’a yola çıkmış ama 12 Eylül darbesi olduğu için yarı yoldan Bursa’dan döndürülmüştüm. 

- Üstat şiirden öyküye, romandan tarih konularına kadar pek çok alanda eser verdi. Bu üretkenliği neye bağlıyorsunuz?

Yazarlık serüveninde kendine bir “dava adamı” pozisyonu çizmişti Necip Fazıl. Bu yüzden eksik gördüğü her alana koşmuş, ürünler vermiş, düşünceler üretmişti. Şiire, tiyatroya, romana tümüyle bu perspektiften bakmıştı. Hep gündemde olmuş bir aksiyon adamıydı. Bir MTTB’li olarak üstat fikir ve sanat önderlerimizdendi. Bizim için “surda bir gedik açan” büyük üstadımızdı. 

- Necip Fazıl adına verilen ödülleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Star Gazetesi’nin başlattığı Necip Fazıl Ödülleri sanat-edebiyat dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bu yıla kadar oldukça isabetli ödülleri, iyi organizasyonu ve değerli jüri üyeleriyle güven veren, saygın bir yere oturdu. Eğer ödül veren kurum, kuruluş, kamuda itibarlı, ödül bilinen bir ödül, saygın ve itibarlı ise o vakit öncelikle yazarının okur tarafından tanınması ve kitabın da satış şansının artırılması gibi bir etkisi olacaktır.  Ödüller tek başlarına eserin değerine ilişkin bir ölçü olamazlar. Ödül olsa olsa o eserin okura ulaşmasına katkıda bulunur, yazarına şevk ve memnuniyet hissi verir. Çünkü ödül, eserin dışında cereyan eden bir durumdur ve eser tarihsel serüveninde kendi kaderini yaşar.

- Ödülün size tevdi edilmesi hakkında neler söylersiniz? 

Necip Fazıl adına düzenlenen bir ödülde teveccühe mazhar olmak benim için onurdur. Ödüller yazara şevk ve heyecan verir. Yazdıklarının boşa gitmediğini, emeklerinin karşılık bulduğunu somut olarak hissettir. Çünkü ülkemizde yazının geri dönüşü pek yoktur. İnsan bazen böyle durumlarda kendisini yazar olarak hissediyor.

Mezarlıkta Üstad’a ne diyeceğimi şaşırdım

“Bu gün arkadaşlardan ayrıldım, Eyüp’e geçtim. Eyüp mezarlığında Necip Fazıl’ın mezarını buldum, Necip Fazıl’ın o bildik imzasının karşısına geçip oturdum. Yaşarken uğrayamamıştım üstada, yolumu 12 Eylül darbesi kesmişti. Karşılaşmak bu güne nasipmiş. Mezarlıkta ne yapacağımı, üstada ne diyeceğimi şaşırdım. Bir süre mezarın başında bekledim, dua ettim. Mezar bakımsızdı. Etrafındaki tüm çalı çırpıyı, yabani otları temizlemeye başladım. Bir süre sonra mezar iyice ortaya çıktı. Haliç’e bakarken sanki bir minnet borcunu ödemişim gibi geldi.”

PORTRE

Necip Tosun 1960 Kırıkkale doğumlu. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini bitirdi. 1988’den beri bir kamu kurumunda görev yapıyor. Ankara’da yaşıyor, evli ve iki çocuk babası. İlk öyküsü “Yangın” 1983’te Aylık Dergi’de yayımlandı. Öykü, eleştiri ve sinema yazıları çeşitli dergilerde yayınlandı. Öykü kitapları ve öykü inceleme eserleri ödüller aldı. Küller ve Uçurumlar, Otuzüçüncü Peron, Ansızın Hayat, Emanet Hikayeler öykü kitaplarından bazıları. İnceleme eserleri arasında ise Türk Öykücülüğünde Rasim Özdenören, Modern Öykü Kuramı, Günümüz Öyküsü, Öykümüzün Sınır Taşları gibi eserler bulunuyor.