9 Mayıs 2024 Perşembe / 2 Zilkade 1445

Sinema eleştirmeni ve yazar Dorsay: Okumadan iyi yazmak bir hayal

Sinema eleştirmeni Dorsay, 'Yeterince okumadan iyi bir Türkçe edineceklerini sananlar varsa çok aldanıyorlar. Çünkü dile hakim olmak, gerçekten onu iyi kullanmak gerekir.' dedi.

AA27 Kasım 2017 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Sinema eleştirmeni ve yazar Dorsay: Okumadan iyi yazmak bir hayal

Sinema eleştirmeni ve yazar Atilla Dorsay, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı iş birliğiyle bu yıl 9'uncusu düzenlenen, "İstanbul Edebiyat Festivali"nin konuğu oldu. 

AA Kültür Sanat Haberleri Editörü Bünyamin Yılmaz'ın yönetiminde, Sultanahmet'teki Kızlarağası Medresesi'nde gerçekleşen, "Benim Filmlerim" konulu panele katılan Dorsay, okuma sevdasının daha küçük bir çocukken başladığını belirterek, "Yeterince okumadan iyi bir Türkçe edineceklerini sananlar varsa çok aldanıyorlar. Çünkü dile hakim olmak, gerçekten onu iyi kullanmak gerekir. Dil, bir araçtır, enstrümandır. Bildiğiniz, çalıştığınız ve prova yaptığınız ölçüde ona hakim olabilirsiniz. Okumadan iyi yazmak bir hayal." diye konuştu.

"Ailem ve dostlarım arasındaki ismim Atlıhan oldu"

Dorsay, okuduğu kitaplar arasında Aptullah (Abdullah) Ziya Kozanoğlu'nun "Atlıhan" adlı kitabının da bulunduğunu kaydederek, şu bilgileri verdi:

"Atlıhan romanını o kadar sevmiştim ki bunu fark eden annem, babam, evde beni 'Atlıhan' diye çağırmaya başladı. Ailem ve dostlarım arasındaki ismim Atlıhan oldu. Bunu hiçbir yerde yazmamıştım bugüne kadar. Anılarıma saklıyordum ama kısmet sizinmiş. Önce size açıklıyorum. Gel Atlıhan, git Atlıhan diye büyüdüm. Bu lakabı da Aptullah Ziya Kozanoğlu'na borçluyum."

"Senaryo yazmayı çok istedim"

Atilla Dorsay, yönetmen olmayı hiç istemediğini dile getirerek, şunları söyledi:

"Sinema yazarlığımın ilk yıllarında setleri ziyaret ederdim. Mesela, Atıf Yılmaz'ın 'Asiye Nasıl Kurtulur' filminin Unkapanı Çarşısı'ndaki çekimlerine gittim. Atıf Abi o kadar rahattı ki şaşırdım. Ortalığı tanzim ediyordu. Yardımcılarına komutlar veriyordu. Kendisi de şezlong gibi bir şeye uzanıyordu ve film neredeyse kendi kendine çekiliyordu. Buna rağmen, ne kadar sinirlenip öfkelendiğini, olmuyor diyerek, yerinden fırladığını, 5 dakikalık sahne için bütün gün uğraştıklarını hatırlıyorum. Ben bunu yapamam dedim. Yoksa film çekmek aklımdan geçmedi değil. Ama bunu yapmak bir yana, senaryo bile yazmadım. Senaryo yazmayı çok istedim çünkü benim bir tutkum yazarlık. Niçin bir senaryo yazmayayım. O da işkolik olmaktan olmadı. Çünkü sürekli çalıştım."