Türkiye’nin Milli Güvenlik Kurulu toplantısının 22 Eylül’e çekilmesi, Cumhurbaşkanı’nın açık bir dille bu durumun “Kuzey Irak yönetiminin referandum ısrarı üzerine geliştiğini” ifade etmesi, Türkiye’nin vazgeçilmezleri için kararlı adımlar atacağının sinyali oldu.
Barzani’nin BBC röportajında; “zor günlerinde ona sırtını çevirmeyen, en ağır günlerinde elinden tutan bir ülkeye yönelik” ifadeleri, muhtemeldir ki siyaseten cevabını bulacaktır!
Türkiye; Irak’ın üniter yapısının asla ve asla bölünmesine yanaşmayacağını, yıllardır ifade etmekte.
Kuzey Irak’ın bölgesel gelişmesi için de elinden geleni yapmaktaydı.
Barzani’nin siyaseten varlığına, Türkiye ile iyi ilişkiler tablosu, önemli katkı sunmuştu. Bunu en fazla bilmesi gereken kişi idi Barzani!
Erbil’deki kazanımlarına bakarak, Kerkük gibi Türk yurdu olan bir şehri de, kendi hayalleri içerisinde değerlendirmeye alması, Barzani’nin siyaseten körlüğünün ve İsrail’in desteğinin onu çılgına döndürmesinin göstergesi olarak aklımda kaldı.
Türkler ile Kürtlerin kader birliği o kadar derin, manevi, sosyal ve tarihsel alt yapısı öyle bir tohuma bağlıdır ki; Barzani’nin son zamanlardaki yolunu şaşırması bunu etkileyemez!
İsrail’in uzun yıllardır Kürt kozunu kendinin bölgesel ve küresel çıkarları için hammadde olarak gördüğü sır değil!
PKK-YPG gibi sözde Kürtleri temsil eden terör örgütlerinin, Müslüman Kürtlere yönelik cellatlığının altında yatan şeyin ne olduğuna dikkat etmemiz lazım.
Neden, Türkler kadar Müslüman olan Kürtler, hep hedeftedir hiç düşündünüz mü?
Coğrafyada öldürülen bunca Müslüman Kürtlerin öldürülme nedeni, acaba coğrafyadaki öldürülen ve öldürtülen Müslümanların nedenleri ile aynı değil mi?
Bu coğrafyada İslami alt yapının ve dokusunun fay hatlarının değiştirilme çabasını, sadece FETÖ yapılanmasına bakarak anlamadık mı?
İşte tam da bu nedenle; Kürt-Türk, Kürt-Arap çatışması üzerine kurgusunu kuran, özellikle İsrail hedeflerini ve İngilizlerin bölgedeki çıkarlarından ayrı okumamız, yanlışlık olur!
Evet, şimdilik İngiltere ve Amerika, bu referanduma karşı gözükmekte!
Lakin esas meselelerinin ne olduğuna odaklanmadan yorum yapamayız.
Bu dayatmanın Türkiye-İran-Irak hatta Suriye arasında dayanışma motifi oluşturacağı ihtimali, İngiltere-Amerika-İsrail üçlüsünü korkutan bir durumdur. İşte “referandumun zamanı değil” ifadesinin altında yatan şey budur.
Bölgenin şimdiki haliyle kalması, kontrol edilir unsurların devrede olması gerekmektedir. Referandum kararı ve sonuçları, farklı boyutların devreye girmesi anlamına geliyor elbet.
Türkiye’nin; Kerkük başta olmakla, kendi milli hinterlandı gördüğü bölgelerden ve oradaki akrabalarından ve dindaşlarından vazgeçmeyeceği aşikârdır. Kerkük’ten çıkan feryatlara kulak tıkama hali olmadığını da, bundan önceki tüm adımlarıyla teyit etmiş durumda. Barzani’nin bu tutumunun İsrail’e nasıl bir alt yapı oluşturduğunu, İsrail’in büyük topraklara sahip olma gayretine nasıl hizmet ettiğini ve Kürtlerin çıkarları ile bu referandum dayatmasının hiçbir alakası olmadığını Barzani kapatmaya gayret etse de, herkesçe görülecektir. “Amerika isterse olur, İngiltere isterse olur, İsrail isterse olur” ifadeleri ile toplumu yanlışa itme çabası, yetti artık! Ben de diyorum ki; “Türkiye istemezse olmaz...”