Rusya; yeni dönemde neden, “aynen Çarlık Rusya’sı döneminde olduğu gibi valilerini asker kökenli kişilerle dizayna başvurdu” demiştik geçen ki yazıda. Kaldığım yerden devam ediyorum.
Rusya, bölgesinde hazırlanan çatışma ortamının farkındadır. Ve özerk bölgeler üzerinden Sovyetler ittifakının batışına karar veren güçlerin uyguladığı tezgâhın, Federatif Rusya’da da geçerli argüman olduğunu benimsediklerinin farkındadır.
Zaten Rusya’nın; Irak ve Suriye’nin toprak bütününe zinhar Amerika gibi bakmayacağı, bu yüzdendir. Özerk bölgelere bağımsızlık sloganının giderek Amerikan çıkarlarını benimsediğini görebiliyoruz.
Yüz sene sonrayı hesaba katan Amerika için, yeni dönemde ekonomik olarak masaya teşrif edecek bölgesel aktörlerin giderek arttığını, bu durumda dünyadaki patronajlığını oluşturan ekonomik havuzunu yeni aktörlerle de paylaşmak zorunluluğunu, savaş ortamı kurgulayarak dizayn etmek istediğini yeni terör kozu üzerinden, bize anlatmaktadır.
Bu durumda Rusya’nın, en önemli hedef haline geldiği aşikârdır.
Rusya’yı Ukrayna ile savaş ortamına itmek, hatta ileride yeni savaş mekanizmasının devreye gireceği yorumlarından da anlıyoruz ki, Rusya bu durumdan hem siyasi dilini değiştirmekle, hem de bu durumu lokalde bastıracak enstrümanlarını artırmak peşindedir.
Belarus, Moldova hattı şimdilik sakin gözükse de, buraların tekin olmayacağını Kazakistan üzerinden bir kurgu devreye gireceğini görmemiz mümkündür. Bu durum Rusya içerisine yaygınlaşmaya çalışılacak özerklikler üzerinden bağımsızlık dalgasını kıpırdatacak niteliktedir.
İşte tam da bu nedendendir ki; Rusya özerk bölgelere yeniden çekidüzen verme gayretinde. Dağıstan Başkanı Abdullatipov’un görevden emekli gerekçesiyle gönderilmesi, yerine getirilen profille ileride hangi üslubu benimsediğini bize aşikârca göstermektedir.
Küresel patronun, büyük devlet geleneği taşıyan devletleri, kendine rakip gördüğünü, bu nedenle suni kurgulanan yapılara ihtiyaç duyduğunu anlıyoruz. Yapay kurgular üzerinden, bölgelerde derin yaraların açılması ve herkesin hep kavga edeceği ortamda arabulucu olarak kendisini belirleyen Amerika’nın yeni hedefinin, özerklikler üzerinden veya etnik kavgalar üzerinden devlet geleneği olan bölgelerin fay hatlarını kıpırdatmak olduğu aşikârdır.
Rusya; bunun önünü kesme çabasında. İran’ı bu anlamda hep destekleyecektir. Zaten bu gerekçe ile de Türkiye’ye ihtiyaç duymaktadır. Tam da bu argümanlar Rusya’yı, Irak ve Suriye’de yapay yapılandırmalara sıcak bakmayacağını, hatta bunu engellemek için talip olan kim varsa, ona destek olacağını öngörebiliriz.
Türkiye ihtiyatlı ve mutedil, lakin çok akıllı adımlarını giderek daha net göstermekte bizlere! İran ile Rusya, diğer taraftan da Fransa ile görüşerek, planlı bir hamle kurguladığı net gözükmektedir. Kuzey Irak’taki Barzani’nin ısrarla gerçekleştirdiği referandumun hiç bir hukuki alt yapısı olmamasına rağmen, halen ısrarcı tavrını bir taraftan yumuşatma gayreti içindeyken, diğer taraftan Amerika - İsrail eksenli kurgunun önüne geçmek için diğer alternatif adımlarını pekiştirmektedir.
Amerika’nın alelacele “referandumu tanımıyoruz” demesinin arkasındaki esas mesele tam da budur. Bölgede, Amerika’ya rağmen başka dengelerin devreye girme ihtimali giderek artmaktadır. Ve burada Türkiye önemli ve lokomotif role soyunmaktadır.
Özerkliklere tam destek veren Rusya, Türkiye devlet aklı bu özerklikler üzerinden bağımsızlıklara kapının açılmasının iyi niyet taşımadığını, sonunda bu dalganın coğrafyanın kaderine yeni savaş ve kan yazacağını öngörmektedir.
İran’la Türkiye arasındaki refleksin, ülkelerin toprak bütününe karşı dayanışma içerisinde bulunmayı tercih etmesi, akıllıca ve dayatmayı bozacak nitelikte olduğunu da görmemiz lazım.
Bu durumda aynen Kuzey Irak’ta Barzani’nin çekildiği oyun içerisine bölgenin diğer etnik kimliklerinin de çekileceği aşikârdır. MOSSAD aklının devrede olduğu İsrail’in yeni topraklara kavuşması, enerji hattını kontrol amaçlı Amerikan dizaynı, ileride yeni çatışma ve özerklikler dalgasını pekiştirecek niteliktedir. Durum böyleyken hataya düşmemek için, şimdiden alternatifleri devreye sokmak ve dayatmalarla değil, bölgenin kendi dinamikleri çerçevesinde oluşumlara alt yapı arayışına girilmeli. Buna bölgedeki Kürtlerin kaderi de dâhil!