Önce, bir gazeteci olarak umutsuzlukla yüklü ruh halimi paylaşayım: Benim tanık olduğum son 40 yıl içinde, yılbaşı kutlamasıyla Hıristiyanlar’ın kutsal günü Noel arasında bir bağ olmadığını bu ülkeye anlatmaya çalışıyoruz, başarılı olamadık. Bir daha yazayım. 24-25 Aralık akşamı (Katolik) bir masanın ortasına konulan hindinin etrafında toplanırsanız, ya da 7 Ocak akşamı (Ortodoks) aynı işi yaparsanız bir Hıristiyan kutlamasına katılmış olursunuz. Yılbaşı, dinler üstüdür. Neden?
Çünkü, bilimsel ölçümler çerçevesinde dünyanın güneş etrafında 365 gün 6 saatte döndüğünü biliyoruz, bu nedenle dört yıl da bir Şubat 29 gün... Kainattaki zaman boyutu fiziki bir gerçek değil, bir kavram, bu kavramı adlandıracak sistemlere ihtiyacımız var, biz de güneş etrafında bir dönüşümüze bir yıl demişiz, hepsi bu...
Her dinden insanlar bu nedenle yeni bir yıla girişi, geleceğe umut yüklü mesajlarla kutluyor, bunun, Hıristiyan gelenekleriyle de bir alakası yok, anlatamadık...
Ayrıca, Hıristiyanların Noel’de çam süslemeleri Türk-Hun şaman geleneğinden alınmıştır, Noel Baba kavramı ise Türk mitolojisinde soğuğu temsil eden Ayaz Ata’nın devamından başka bi’şey değildir. Ayaz Ata da, ayın çok berrak görüldüğü soğuk Orta Asya akşamlarında üşüyen çocuklara hediyeler dağıtarak onları ısıtan bir şaman figür olarak kabul edilirdi...
Bugünün Noel Baba kıyafeti ve tüketime sevk edici yapısı ise Coca Cola’nın ürünüdür!.. Bugünkü şekliyle Noel Baba’yı bu firma 1920’lerden bu yana kullanmıştır, öncesinde de Hıristiyan aleminde bir Santa Claus inancı vardır ama bugünkü görüntü kapitalizmin bir ürünüdür... Kırmızı-beyaz giyinen Noel Baba karakterini de Fin-İsveç asıllı Amerikalı ressam Haddon Sundblom (1899-1976) yaratmıştır...
Bütün bunları neden anlatıyorum? Çünkü yarım-yamalak bilgilerle tartışıyoruz, bu tartışmalar kısa bir süre içinde büyük bela yaratıyor, bizleri hedef alan küresel güçler için saldırı zemini oluşturuyor...
Nitekim, Reina’da o katliamı gerçekleştiren alçaklar, Noel Baba kıyafetindeydi ama, kendilerini bir Hıristiyan kutlamasını basan gerçek Müslümanlar olarak göstermenin gayretindeydiler...
Müslüman falan değil, açıkça katildirler... Yaptıkları, dinimize, özellikle, 600 asır boyunca bütün dinleri kucaklayarak büyük bir uyum içinde yaşamalarını sağlamış Osmanlı dedelerimize de büyük bir saldırıdır...
Asırlar boyu Hıristiyan ve Yahudiler Osmanlı coğrafyasında dini bayramlarını özgürlük içinde idrak etmşlerdir, sürekli Osmanlı geçmişimizle övünüyoruz, o geçmişte esas bu vardır.
Küresel saldırıyla karşılaştık...
Önce, bir konuda anlaşalım: Reina’da yaşanılan katliamın kendi içimizdeki suni tartışmalarla bir ilgisi yoktur. Bu ülkede insanlar her zaman kendi meşreplerine göre hareket eder fakat ötekini katledecek öfkeyi içlerinde asla barındırmazlar...
Saldırı, esas olarak, 130 masum insanın yaşamını kaybettiği Kasım, 2015 Paris saldırısına benzemektedir, büyük bir olasılıkla, Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında büyük yenilgiler alan DEAŞ’ın eylemi olarak çıkacaktır...
DEAŞ’ın, bir takım istihbarat örgütlerinin siyasi laboratuvarlarında üretilmiş ebola virüsü gibi bir örgüt olduğunu artık biliyoruz...
Bu nedenle, küresel bir saldırıyla karşılaştığımızı kabul ederek yolumuza devam etmeliyiz...
DEAŞ ve arkasındakiler belli ki, Türkiye’nin hassas fay hatları üzerinden bir oyun oynamaktadırlar. Bu kez yüklendikleri nokta muhafazakar-laik hattıdır.
Boş bir çaba, başarılı olamazlar... Unuttukları nokta, 15 Temmuz işgal amaçlı darbenin, sokağa inen muhafazakar ağırlıklı halk ile, darbecilerle karargahlarda çatışan ve genel olarak “Kemalist” olarak adlandırılan subayların kendiliğinden doğan ittifakı sayesinde püskürtüldüğüdür...
Net olarak söylüyorum: Reina saldırısı hepimize yapılmıştır...
Reina... Halk otobüsü... Meydanlar... Cihangir veya Sultangazi... Terör nerede saldırıyorsa, hiç fark etmez... Çünkü küresel terör saldırılarının asıl hedefi millettir, hepimiziz...
Kanlı bir terör saldırısını ölenlerin kimliği ile değil, arkasındaki gerçek güçlerin hedefleriyle değerlendireceğimiz çok hassas bir dönemden geçiyoruz...
Çünkü küresel terörün patronları açısından hepimiz hedefiz... Ülkem açısından çok ama çok üzgünüm...
Bu ölçüde alçak, vahşi ve barbar bir saldırıyla karşılaştığı için...
Dik durun... Yenilmeyin...