Ney atölyesinden içeri girdiğinizde beyaz saçlı, sakallı, gözlüklü, yaşını başını almış birini görmeyi beklerken karşımıza sanki trekking’den yeni gelmiş bir sporcu çıktı! Kargo pantolon ve trekking ayakkabı giymiş, kot bir önlük takmış, saçları kısacık, üstelik çok genç bir ney ustası Gökhan Özkök... Henüz 43 yaşında ama UNESCO’nun Yaşayan İnsan Hazineleri listesine yeni giren bir isim. Adı artık tescilli. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın aday göstermesiyle bu unvanı aldı, dünya çapındaki listede ismi bulunan tek ney ustası. Onu tanıyanlar yaptığı neylerin iyi ses çıkardığını, işçiliğinin iyi olduğunu biliyor ama ya tanımayanlar? Önce biraz şaşırdıklarını söylüyor Özkök: “Atölyeme gelip ‘Gökhan Hoca ile görüşecektik’ deyip ‘Ben Gökhan’ dediğimde şaşıranlar oluyor. Türk sineması, masallar ve hikayeler neyle iştirak eden kişilerin halim selim, ak sakallı, hep dede tarzı kişiler olduğu yönünde şartladı. Ney sesiyle hep mezarlık, ölüm sahneleri bağdaştırıldı, bu da kişilerin şartlanmasına sebep oldu. Karşılarında daha modern görünümlü birini gördüklerinde bağdaştıramıyorlar herhalde ama biz bu düşünceleri biraz yıktık.”
SES ÇIKARAMAYINCA MERAK ETTİ
Gökhan Özkök’ün ney ile tanışması 16-17 yaşında oldu. Nedeni tamamen merak. Bulunduğu bir mecliste, yakın aile dostunun yanındaki neyi eline almasıyla başladı merakı. Çalmaya çalıştı ama ses çıkaramadı. Ses çıkaramayınca daha da merak uyandırdı. Kendisine ‘turistik’ diye satılan bir ney satın aldı. Yine ses çıkaramadı, bozuk olduğunu düşünüp satın aldığı yere iade etmek için götürdü. Fakat neyin bozuk olmadığı ortaya çıkınca iyice şaşırdı. Sonradan neyden hemen ses çıkarılamayacağını, bir açısı veya tekniği olduğunu öğrendi. Neyzen Ömer Erdoğdular’dan ders aldıktan sonra kendi neylerini açmaya başladı. Ney dünyasının en önemli isimlerinden Niyazi Sayın’ın öğrencisiydi aynı zamanda. O yıllarda bir şirkette çalışıyordu. Akşamları ise evindeki bir köşeyi atölye gibi kullanıyordu. Ney yapma, asıl işinin önüne geçince görevinden ayrılıp 2000 yılında kendi atölyesini açtı.
YERYÜZÜNDE PARMAK İZİ GİBİ EŞSİZ
Ney, basit bir enstrüman olarak görünüyor. Ama o basitliğin içinde o kadar çok detay barındırıyor ki... Gerek yapımında gerek icrasında. Özkök, neyi iyi tanıyor, iyi yapıyor ama hala istediği sesi çıkaramamış. Zaten bunun bir sonunun olmadığını söylüyor. Belli ki yaptığı işin heyecanı hep daha iyisi aramakta saklı: “Ney sesi, uhrevi, çok yalın. Ana ses gibi, arınmış. Ney basit görünümüne karşın içinde çok detay barındırıyor, felsefesi var. En iyi ses çıkaran kamışı bulmanın sonu yok. Herbir ney başlı başına bir karakter. Aynı kamıştan bir tane daha yok. Yeryüzünde parmak izi gibi. Her kamış farklı ses tonuna, karaktere sahip. Bu da işi makbul ve değerli kılıyor. Ben hep müşterilerime şunu söylerim: ‘Elinizdeki ney topraktan sizin için filizlendi. Aynısından bir tane daha yok!’ Dolayısıyla çok özel bir estrüman.”
"Dünyanın beş kıtasında benim sazım var"
Gökhan Özkök, yurtdışında da tanınan bir usta. Bugüna kadar yaptığı 5 bin küsur adet ney, dünyanın beş kıtasına yayılmış durumda... Singapur’dan Yeni Zelanda’ya, Fransa’dan Mısır’a her yerde onun imzasını taşıyan ney var: “Enstrümanı yapan usta kimliğini gizlese bile bir iz bırakır. Benim neylerimde imzam vardır, yapım yılı ve seri numarası yazar. Sazlar benim karakterimi taşır. Hocamdan edindiğim bir tonlama sistemim var. Malzeme seçiminde çok titiz davranırım, iyi ton çıkmadığı zaman malzemeleri kılıp atarım, kimsenin eline geçmemesi için. Perde deliklerini açmaktan budak deliklerini temizlemeye kadar benim yaptığım her iş anlaşılır.” Özkök, Türkiye’deki profesyonel neyzenlerin hemen hepsiyle çalışıyor. Ahmed Şahin, Eyüp Hamiş, Sadreddin Özçimi, Aziz Şenol Filiz, Yavuz Akalın, Ali Tüfekçi, Volkan Yılmaz, Burcu Karadağ, Kutsi Ergüner, Mercan Dede gibi...
Tasavvuf musikisi neyin değerini koruyor
NEY sesi akla hep tasavvuf musikisini getirir. Gökhan Özkök, uhrevi olan bu sazın ancak böyle değerini koruduğuna inanıyor: “Mesnevi’nin ilk beyiti ‘Dinle neyden’dir. Yani neyle başlar. Hz. Mevlana bunu söylerken ‘İnsan-ı kamili dinle’ anlamında söylemiştir. Ney, insan-ı kamili temsil eden bir enstrüman. Mevlana, Mevlevilik tarikatının ilk aşamalarında çarşıdaki bakırcıların çıkardığı çekiç sesleriyle sema etmiştir. Sonra ney, bendir ve kudumle... Bunların hepsi insan sesine yakın enstrümanlar. İnsan sesine en yakın enstrüman ney olarak bilinir. Ney, mevleviliğin sembolü haline geldiği için tasavvuf müziklerinde kullanılmıştır. İnsanların bir neyzeni ve ney ustasını daha geleneksel düşünmelerinin nedenlerinden biri de bu.”