19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

'Anaların ahını alanlar iflah olmazlar'

“Araştırmalarıma ve tanıkların (Eski PKK’lıların) anlatımlarına göre 35 yılda 20 bin civarında 18 yaş altı çocuk dağa çıktı/çıkarıldı. Bu çocukların çoğu çatışmalarda öldürüldü. Çatışma bir gün bittiğinde dağdan hiç dönemeyecek olan çocuklar var. O yüzden annelerin dağa yeni çıkmış/çıkarılmış çocuklarını istemesi çok önemlidir, diğerleri öldü bari sağ olanlarını verin diyorlar.” 

GÜLCAN TEZCAN 7 Eylül 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
'Anaların ahını alanlar iflah olmazlar'

“Sol mahallede insan hakları, geçmişle yüzleşme, hafıza ve toplumsal bellek çalışmaları yapan sivil örgütler, örgüt mağdurları için neden çalışma yapmıyorlar? Kimden korkuyorlar, devletten çekinmedikleri kesin.” diyor yazar Aytekin Yılmaz. PKK’yı iyi tanıyan bir isim. PKK ve sol örgütlerin karanlık yüzünü deşifre eden kitaplar yazıyor. Dağa kaçırılan çocukların ailelerine de yıllardır direnmeleri için çağrıda bulunuyor. Onlar Daha Çocuktu adlı kitabı ile PKK’nın çocuk savaşçıları gerçeğini bütün çıplaklığı ile ortaya koyuyor. Aytekin Yılmaz’a PKK’nın çocuk savaşçı politikasını sordum. 

PKK sadece masum sivillerin değil zorla saflarına kattığı yüzlerce çocuğun da ölümüne yol açtı. Ne zaman yüzleştiniz bu gerçekle?  

İlk defa 1990’lı yıllarda hapishanedeyken tanıdım bu çocukları, koğuşlarımızda yaşı küçük olanlar vardı. Onlara “Gençler”, “Civanlar” derdik. PKK’de “çocuk savaşçı, çocuk militan” argümanları kullanılmıyordu. Dışarıda öğrendim 18 yaşından küçüklerin çocuk sayıldıklarını. 90’lı yıllarda ilginç biçimde devlet de tutuklanan 16-17 yaşındaki çocukları yetişkinlerin koğuşuna veriyordu. Normalde çocuk hapishanelerine konulmaları gerekiyordu. Örgütün de işine geliyordu, bu çocuklar örgütün eğitim toplantılarında militanlaşıp dışarı çıkınca da dağa gidiyorlardı. 

PKK ne zamandır ‘çocuk’ ları ve gençleri dağa kaçırıyor?  

Bu konuyu PKK yayınlarından araştırdım. PKK’nin sivillere yönelik eylemleri 1986’da başlıyor. “Zorunlu askerlik yasası” adıyla her Kürt ailesinden bir çocuğun gerillaya katılması istenmiş. Bu, bazı yerlerde zorla yapılmış. Bu konuda sivillere yönelik infazlar yapılmış. Korucu köylere ve ailelere yönelik saldırılar olmuş. PKK’nin sivil, kadın ve çocukları öldürdüğünü KCK yöneticisi Murat Karayılan’ın “Bir Savaşın Anatomisi” adlı kitabından öğreniyoruz. PKK, sivillere yönelik eylemlerini en çok 1987-1994 arası gerçekleştirmiş. Çocuklar da en çok yine bu yıllarda dağa çıkarılmış.

Dağda örgüt içi infazlara kurban edilen tespit edebildiğiniz kaç çocuk ve genç var?  

İllegal bir örgütte ve dağlarda gerçekleşmiş örgüt infazlarını tespit etmek kolay değildir. Hapishanedekilerin bir kısmını tespit edip kitabımda belgeledim. 1990-2000 yılları arasında PKK ve radikal sol örgütler 40 taraftarını koğuşlarda infaz etmişler. Bu sayının daha fazla olduğu söyleniyor. Sadece 1994 yılında PKK saldırılarında 34 çocuk öldürülmüş. Bunların arasında 1 yaşında, 3 yaşında 10 yaşında çocuklar da var. 1990-2000 yılları arasında öldürülen 300’e yakın çocuğun ismine ulaştım, kitapta var bu bilgiler. Bu çocuklardan bazıları devlet operasyonlarında, bazıları da PKK baskınlarında öldürülmüşler. Bir de dağlarda örgütün infaz ettiği çocuklar var. Bunun sayısını tam olarak bilemiyoruz. A. Öcalan’ın İmralı’da yaptığı bir açıklamada 17 bin iç infazdan söz ettiği söyleniyor. Araştırmalarıma ve tanıkların (Eski PKK’lilerin) anlatımlarına göre 35 yılda 20 bin civarında 18 yaş altı çocuk dağa çıktı/çıkarıldı. Bu çocukların çoğu çatışmalarda öldürüldü. Çatışma bir gün bittiğinde dağdan hiç dönemeyecek olan çocuklar var. O yüzden annelerin dağa yeni çıkmış/çıkarılmış çocuklarını istemesi çok önemlidir, diğerleri öldü bari sağ olanları verin diyorlar. 

Dağa kaç yaşındaki çocuklar kaçırılıyor?  

Eskiden beri PKK’nin asıl savaşçı gücü 16-20 yaş arasıdır. 14-15 yaşlarında çocukların sayısı da az değildir. Savaşçı alımında yaş yerine fizik yapısının daha öncelikli olduğunu söylemek abartı olmaz. Bunları nereden biliyoruz? Öncelikle PKK yayınlarından. PKK yayın organlarında ölüm duyurusu yaptığı militanların bazılarının yaşını yazmazlar. Eskiden 15-16 yaşlarında da olsa yazıyorlardı. Rojava’da öldürülenlerin resimlerini yayınladıklarında çocuk olduklarını anlıyorsunuz. 

Rojava’da durum nasıldır? 

Yukarıda konuştuklarımızdan farklı olduğunu sanmıyorum. Bir örnek vereyim gerisini tahmin edersiniz. YPG de işe, her Kürt aileden birinin çocuğunu askere almakla başlamış. Bunu zorunlu hale getirmiş. Basına yansıyan haber ve görüntülere bakılırsa YPG’nin de savaşçı dinamik gücü çocuk savaşçılar. Biz ancak bize anlatılan ve görünenler üzerinden yorum yapabiliyoruz. Kontrol dışı, kayıt dışı bir yapıyı denetlemek kolay değildir. 

“Cumartesi Aileleri, devletten korkmazken, haklı olarak çocuklarının akıbetini sorarken, Cumartesi’si olmayan örgüt mağduru bu aileler, öldürülmüş, kaybedilmiş çocuklarının akıbetini neden merak etmemektedirler, kimlerden korkmaktadırlar?” diyorsunuz. Aynı soruyu sorayım. Kimlerden korkuyorlar? 

Çünkü örgüt mağduru ailelerin destekçisi yok. Devlet mağduru olduğunuzda destekçiniz çok oluyor. Kitabımda örgüt mağdurlarını konu ediyorum. Normalde bu çocukların ailelerinin bana destek olmaları gerekir, ama olmuyorlar. Çünkü kimse sol ve Kürt mahallesinde “hain” yakını olmak istemiyor. Örgüt mağduru ailelerin çoğu başka mahallelere başka şehirlere göç ettiler. Devlet mağduru aileler AHİM’lere kadar haklarını aradılar. Örgüt mağdurlarının baş vurabileceği hiçbir merci yok. İnsan hakları örgütlerinin yanına bile yaklaşamıyorlar. Bu ailelerden bazılarına dedim ki, çocuğunuz hapishanede devletin güvencesindeydi ve örgüt tarafından öldürüldü. Eğer devleti dava ederseniz davayı kazanırsınız. Hiç biri dava açamadı örgütlerden korktuğu için.  

Neler yaşıyor bu aileler?

Bu insanların çoğu Kürt ve sol mahallelerde kalıyorlar. Hem bu mahallelerde kalıp hem de polise gidip “Benim oğlum-kızım dağa çıktı” demek hiç kolay olmasa gerek. Eğer o mahallede kalmak istiyorsanız susmanız gerekir. 

Dağda infaz edilen çocukların mezarları bile olmadığını söylüyorsunuz... 

Bu savaşın en korkunç yanı da dağlarda öldürülmüş, bir mezarları bile olmayanların hikayesidir. Dağda örgüt tarafından infaz edilenlerin bir mezarı yok. “Hain” olarak öldürüldüğü için ailelerine haber verilmiyor. Bu mezarsız ölülerin sayısını bilemiyoruz. Bütün bunlar bittiğinde bile konuldukları çukurları bilen olmayacak, çünkü o dönemden infazlarda yer alan kimse kalmayacak. 

PKK mağduru olmanın hiçbir getirisi yok! 

PKK mağduru olmanın hiçbir getirisi yok bu toplumda. Devlet mağduru olduğunuzda sahiplenenleriniz çok oluyor. Misal İHD olmazsa, aydın, sanatçı ve siyasetçi desteği olmazsa Cumartesi anneleri yine de eylemlerini sürdürürler mi? Başka ülkelerde bu eylemi “Geçmişle yüzleşme” bağlamında yaptılar. Haklı ve doğru bir girişimdir. Ama ne hikmetse geçmişle yüzleşmek isteyenler örgüt mağdurlarını bu kategoriye almıyorlar. O zaman soralım; sol mahallede insan hakları, geçmişle yüzleşme, hafıza ve toplumsal bellek çalışmaları yapan sivil örgütler, örgüt mağdurları için neden çalışma yapmıyorlar? Kimden korkuyorlar, devletten çekinmedikleri kesin.

ANNELER CESURCA DAVRANIYOR

Anneler HDP Diyarbakır il merkezinde çocukları için  eylem yapıyorlar. Onların hikâyelerini en iyi bilenlerden biri olarak siz ne düşünüyorsunuz?  

Bu anneler çok haklı ve cesurca bir girişim içindeler. Bir ananın dağa çıkmış çocuğunu istemesinden daha haklı ve değerli ne olabilir? HDP’liler bu aileleri devlet gönderiyor diyor. Var sayalım ki öyle, bu asıl gerçeği değiştirmez ki. HDP daha önce maruz kaldığı, eleştirdiği tutumu sergiliyor. Devlet de eskiden Cumartesi annelerine diyordu, bunları örgüt gönderiyor diye. İki tutum da yanlış. Keşke bu anneleri kapı önünde bekletmeseler de, içeri alıp PKK’ye birlikte çağrı yapsalar. Anaların ahını alanlar iflah olmazlar. İnsanlar savaşarak, insan öldürerek ve ölerek hiçbir kazanım elde etmemelidirler, ölümlerden sonra özgürlük değil, mezarlık gelir. 

DEVRİMCİ ŞİDDETİN BÜYÜSÜ BOZULMADI

PKK’nın çocuk askerleri konusunda neden herkes susuyor?   

Kırk yılda üç kuşak eskitti bu çatışma. Bu bir toplum için korkunç bir şeydir ama bir adım ötesi de şiddet bağımlılığı. Ve ne yazık ki normalleşiyor. Uzun süren bu şiddet sarmalı sol mahallelerde aydın/siyasetçi entelektüel kesimlerde de bir bağımlılığa ve heyecana yol açtı. Devletin şiddetini eleştiren aydın ve yazarlar, insan hakları savunucuları PKK şiddetine tepkisiz kaldılar. Dahası PKK şiddetinin olası sonuçlarından bir beklentileri var. PKK şiddetinin toplumu ve özellikle de Kürtleri özgürleştireceği inancı bu kesimlerde her daim oldu. Şiddetin önüne “devrimci” kelimesi konulunca can yakan şiddet birden büyülü hale geliyor.Kürt dağında “devrimci şiddetin” büyüsü henüz bozulmadı. Bunun için daha kaç insanın ölmesi kaç köyün yıkılması gerekiyor. Sol mahalle henüz buralarda bir yerde değil ne yazık ki.