15 Aralık 2024 Pazar / 14 CemaziyelAhir 1446

Atalarımıza gönül borcumuzu ilahi söyleyerek ödedik

Klasik Batı müziği eğitimi alan ve ‘senfonik ilahiler’ konserleriyle dikkat çeken tenor Berk Özbek, yapımcı-süpervizör Mustafa Tahir Öztürk ile yepyeni bir projeye imza attı: Türkiye’nin Tenoru. Single’da Yunus Emre’nin Eğer Aşkı Seversen ilahisi de yer alıyor. Müzisyenler bir ay içinde çıkacak projeyi anlattı.

MERVE GENÇ/[email protected]13 Ekim 2012 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Atalarımıza gönül borcumuzu ilahi söyleyerek ödedik

-Türkiye’nin Tenoru projesini hayata geçirme fikri ne zaman ortaya çıktı?

MUSTAFA TAHİR ÖZTÜRK: Berk Özbek ile 15 senedir dostuz. Böyle bir albüm fikri çok uzun süredir vardı. Fakat işin niteliğinin ne olacağı, 10 seneye yakın bir süreç içerisinde kafamızda şekillendi. Berk, üniversite eğitiminden bu yana kariyerine profesyonel şarkıcı olarak devam etmiş. Kendisine birçok albüm teklifi oldu. Ama daha popüler nitelikte, farklı tınılara sahip projelerdi. Biz de ‘Ne yapabilir de ortaya bir fark koyarız?’ diye düşündük. Öyle bir şey yapmalıydık ki hem talep görsün hem uluslararası anlamda bir farklılık barındırsın. Geleneksel mirasımızın üzerine bina edilecek bir projenin en doğru yol olduğuna karar verdik.

-Eser seçimine gelirsek... Eğer Aşkı Seversen’in seçilmesinin nedeni nedir?

M.T.Ö: Tercihimizi dini musiki başlığıyla yaptık. Müzik tarihinde büyük isimlerin dini kişiliklerin ön planda olmasına vurgu yapmak istedik. Tercih ettiğimiz Eğer Aşkı Seversen merhum Prof. Dr. Selahattin İçli’nin, Yunus Emre Müzikali için kürdili hicazkar makamında bestelediği bir ilahi.

-Bir müzisyen olarak böyle bir eseri bu şekilde yorumlamak nasıldı?

BERK ÖZBEK: Özellikle repertuar seçiminde Mustafa ile ilk oturup konuştuğumuzda onun bana önerdiği bu ilahiyi bundan yıllar önce ilk olarak Yunus Emre Müzikali’nde duymuştum. Çok etkilenmiştim. Mustafa bunu single projesi olarak bana önerince onun sıcaklığı bana yine geçti. Projeye başlarken en önemli prensibimiz gerçekten içselleştiremediğimiz, benim seslendiremeyeceğim hiçbir şeyi yapmamaktı. Mustafa ses rengimi, neler yapabileceğimi ve müzikal yeteneğimi de göz önünde bulundurarak bana tekliflerde bulunuyor. Repertuarla ilgili Mehmet Safa Yeprem bana aynı şekilde tavsiyelerde bulundu. Eğer Aşkı Seversen ilahisi için, ilk çıkış eseri olarak bence bundan daha dokunaklısı olamazdı. Müzikal anlamda iyi çok göreceli bir kavram ama bu eser benim yüreğime çok dokundu. Bu proje milli manevi köklerimize de bağlı olan musikimizin bir görünümü olacak. Türk müziği çatısında türkü, şarkı ve ilahilerimizi seslendirmek atalarımıza gönül borcumuz.

-‘Türkiye’nin Tenoru’ Türkçe mi söylemeli?

M.T.Ö: Evet. Çünkü ana gövdeniz Türk Müziği olduğuna göre Türk müziğinin dili  Türkçedir. Eğer dünyada kendinize saygı duyulmasını istiyorsanız öncelikle ne olduğunuzu ortaya koymanız lazım. Sunum konusunda yanlış bir yola girildiğinin ısrarla altını çiziyoruz. Viyana’da insanlara vals çalmamızı bir yerden sonra anlamsız buluyorum. Ama onun yerine Dede Efendi’nin bir Mevlevi ayinini seslendirdiğinizde insanların gözleri açılıyor. Çünkü o sizsiniz.

-Bundan sonrası için bir albüm projesi var mı?

M.T.Ö:  Tepkileri görmek için bir süre bekleyeceğiz. Ama bundan sonraki albümün repertuar çalışmalarına başladık. Muhtemelen en az dört parçadan oluşan bir maksi single olacak.

-Yine sadece ilahiden mi oluşacak, yoksa Türk musikisinden başka örnekler de yer alacak mı?

B.Ö: Maksi single repertuarının içinde belki yine bir ilahi olabilir. Ses rengi olarak da tenor ve aynı zamanda klasik icrasında da devlet çatısı altında çalışmış bir şarkıcı olarak şunu özellikle belirtmek istiyorum ki uluslararası klasik müzik kültürü içinde tenorların, özellikle dini musiki çatısı altında seslendirdikleri dini eserler vardır. İlahimizi, atalarımıza da yaraşır biçimde özünü bozmadan yeni bir düzenleme ve anlayışıyla ama melodik yapısına hiç dokunmadan icra etmekten de geri durmayacağız. Operada çalıştığım süreçte Ave Maria da Requiem de seslendirdim. Neden kendi ilahilerimizi söylemeyelim?

Albümün ismi biraz gıdıklayıcı

-Projenin bu iddialı ismine nasıl karar verildi?

MUSTAFA TAHİR ÖZTÜRK: Eğitim itibariyle Türk müziğinden geliyorum. Konservatuar yıllarım boyunca bu alanda usta isimlerle çalışma imkanım oldu. Türk müziği üzerine bir şey yapılması gerektiği fikri bizde ağır bastı. Berk’in ses rengi ve tenor oluşunu da düşününce bu isim ortaya çıktı. Bu ismi özellikle koyduk. İşin albenisini öne çıkaran, merak uyandıran özellikle seçilmiş bir isim.

-Neden?

M.T.Ö: Çünkü maalesef Türk müziği mirası için yapılması gerekenler pek itinalı bir şekilde olmadı. Türk müziği adına uluslararası arenada yapılan üretimler iki şekilde sunuldu. Ya Müslüman mahallesinde salyangoz satmak ya da tereciye tere satmak şeklinde. Biraz tarihi sürece girmek gerekiyor. Zira işin felsefi, sosyolojik ve tarihi tarafını vermeden bu projeyi bu hale nasıl getirdiğimiz yönünde net bir fikir ortaya koyamayız. Türkiye Cumhuriyeti kurulur kurulmaz her alanda devrimsel nitelikte çalışmalar yapıldı. Bundan nasibini müzik de aldı. İyi niyetle yola çıkıldı ve değerli genç müzisyenler yurtdışına gönderildi. Fakat işin siyasi tarafı devreye girdi ‘kraldan çok kralcı’ bir ekip bu yeni müzik anlayışını halka adeta dayattı. Herhangi bir canlıya zorla bir şey yaptıramazsın, bu tabiatın kuralı. Halk, kimyasına uymayan ve dayatma şeklinde verilen bu yapıyı kabul etmedi. Biz buradaki yanlışları biliyoruz. Yapılması gerekenin ne olduğu konusunda bir analiz yaptık ve bu analiz bağlamında böyle bir proje koyduk ortaya. Yahya Kemal’in dediği gibi ‘Eski musikiden anlamayan, bizden bir şey anlayamaz.’ Bizim temel düsturumuz bu, çünkü genetik kodumuz burada saklı. Türk müziğinin çağın idrakiyle seslendirişinin peşindeyiz.

-Türkiye’nin Tenoru biraz iddialı bir isim. Tepki toplar mı sizce?

M.T.Ö:  Biraz gıdıklayıcı bir isim. Spekülasyon olur mu olmaz mı tartışmalarını yaptık. Bizim açımızdan sorun yok ama ne kadar doğru yolda olduğumuzun göstergesi şu an popüler olan birtakım isimlerin seneler sonra yine Türk müziği kulvarına girmesi. Bir sorun çıkmayacaktır. Çünkü iyi niyetle samimiyetle yapılan işler her zaman için iyi niyetle karşılanır.