Futbolcu babasının da desteğiyle oyunculuğa adım atan Doruk, önümüzdeki yıllarda adından sıkça söz ettireceğe benziyor. Oyunculuk konusunda eğitim alan Doruk Çetiner’in en büyük hayali Yılmaz Erdoğan, Nuri Bilge Ceylan ve Çağan Irmak gibi ünlü yönetmenlerle birlikte çalışmak. Çetiner’in oynayacağı ilk filmi ise aksiyon ağırlıklı bir macera; Operasyon C. Bu röportajda futboldan oyunculuğa uzanan keyifli bir baba-oğul hikayesine tanık olacaksınız.
-Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?
Raşit Çetiner: Uzun yıllar süren bir spor hayatım oldu. İstanbulspor’dan yetiştim. Milli takımın her kademesinde, Göztepe’de, Kocaelispor’da, Fenerbahçe’de, Galatasaray’da oynadım. Ümit Milli ve A Milli futbol takımlarının kaptanlığını yaptım. Sonrasında antrenör oldum. Tek çocuğum var; Doruk.
BASKETBOL VE FUTBOLDA YETENEKLİYDİM Doruk Çetiner: Babam gibi iyi bir spor adamı olmaktı niyetim fakat geçirdiğim sakatlıklar sebebiyle istediğim performansı yakalayamadım. Basketbol ve futbolda kabiliyetli olduğuma inanıyorum. Lisedeki tiyatro deneyimlerim sırasında sahnede kendimi çok rahat ve mutlu hissettiğimi fark ettim. Birkaç dizi için teklif geldi. Ancak ‘Profesyonel bir eğitim almadan oyuncu olamam’ diye düşünerek kabul etmedim. Sonra bir gün aile dostumuz Ebru Kavak’tan da teklif gelince eğitim almaya başladım.
-İlk filminizin sözleşmesini imzalamışsınız.
Evet asıl heyecanım da ondan. Çok önemli isimlerle beraber kamera karşısına geçeceğim. Operasyon C adlı aksiyon macera filminin yönetmeni de önemli bir sinemacı. Ama ne yönetmeni ne de diğer oyuncuları basınla paylaşmamak üzere bir anlaşmamız var. Zamanı geldiğinde herkes öğrenecek.
-Hocalarınız kimler?
D.Ç: Teoman Kumbaracıbaşı, Fırat Topkorur ve Ebru Kavak. Dersler gerçekten çok keyifli geçiyor. Haftamın en güzel zamanları eğitim günleri oluyor. Şimdilik her şey gayet iyi gidiyor.
-Üniversite eğitimini nerede tamamladınız?
D.Ç: Bahçeşehir Üniversitesi’nde Görsel İletişim ve Görsel Sanatlar dalında eğitim gördüm. Şimdi de Açık Öğretim Fakültesi’nde tarih okuyorum.
R.Ç: Tarihi biz ailecek çok severiz. Benimde çok sevdiğim bir bilim dalıdır.
-Oğlunuzun sanatı, oyunculuğu seçmesine bir baba olarak nasıl yaklaştınız? Destek oldunuz mu?
R.Ç: Doruk çok küçük yaşlardayken bir büyüğüm onun sanata kabiliyetinin olduğunu söylemişti. Ben tabii o sıralar hiç oralı olmamıştım. Reşit olduktan sonra elbette kendi kararlarını kendisi veriyor. Bize de sadece destek olmak, arkasında durmak düşüyor.
-Doruk’ta bir yetenek görüyor muydunuz? Evde taklit yapar mıydı mesela?
R.Ç: Taklitten çıktı zaten bu yeteneği ortaya. Dehşet bir taklit yapma yeteneği var. Aksanları çok iyi kullanır. Karadeniz, Güneydoğu her türlü aksanı çok iyi kullanır. Özellikle benim çalıştığım yerlerin aksanlarını kısa bir zaman sonra çok iyi taklit etmeye başlardı.
YEŞİL SAHALARDAN SAHNEYE
-Ne zaman karar verdiniz oyuncu olmaya?
D.Ç: Klişe olacak belki ama aslında çocukluğumdan beri meraklıydım oyunculuğa. Lise zamanında yarışmalara katıldım. Lise hayatım boyunca 3-4 tane oyun sahneye koyduk arkadaşlarımla... Çok büyük keyif aldım hepsinden. Sonrasında üniversite hayatım başladı.
-Geleceğe ilişkin planlarınız var mı?
R.Ç: Planı programı olmazsa, çalışmalarını belirli bir hedef doğrultusunda yapmazsa başarılı olma şansı yok.
D.Ç: Hayatım zaten disiplin içinde geçti. Aile disiplini, spor disiplini, hayatım her zaman bir disiplin doğrultusunda devam ettiği için elbette bunu da çok dikkate alıyorum. Oyunculuk konusunda her zaman kendimi en üst seviyeye taşımayı hedefliyorum. Eğitimlerime devam ettikçe kendimi çok daha bilgiye aç ve yetersiz buluyorum. Felsefe, psikoloji, antropoloji, sosyoloji... Kısacası her alanda okuyorum. Sürekli gözlem yapıyorum. Elimden geldiğince sinemaya, festivallere gidiyorum, tiyatro oyunlarını izliyorum. Çekim senaryosu üzerinden çalıştığımız için kamera heyecanını da attım üzerimden. Hatta dizi teklifleri gelmeye başladı bile. Kısa bir süre sonra da bir tiyatro oyununda rol alacağım.
Büyük isimleri istiyorum
-Pekİ çalışmak İstedİğİniz, mutlaka bİr projesİnde yer almalıyım dedİğİniz İsİmler var mı?
D.Ç: Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Çağan Irmak, Yılmaz Erdoğan gibi yönetmelerin projelerinde yer almayı isterim. Serra Yılmaz, Demet Akbağ ve Demet Evgar gibi büyük isimlerle oynamayı elbette çok isterim. Yeni dönem isimlerden ise Özlem Conker, Merve Boluğur, Sinem Kobal gibi isimlerle oynamayı isterim. Televizyon dehası olduğuna inandığım Acun Ilıcalı’nın işlerinde yer almak da mutluluk verir.
MECBUREN FUTBOLCUYUM
-Sporla ilgileniyor musunuz?
D.Ç: Mecburen (Babasına bakıp gülüyor)! Ara sıra yeni ve eski futbolcu ağabeylerimizle maçlar yaparız. Ümit Karan, Volkan Aslan, Elvir Baliç ve Engin Baytar ile haftada iki gün maç yaparız.
Galatasaray kapının ağzında
-Raşİt Bey şu ankİ Türk futbolunun durumu İçİn neler söyleyebİlİrsİnİz?
D.Ç:Trabzon, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe başta olmak üzere takımlarımız iyi yönetilmiyor. Özellikle Trabzonspor’da daha önce hiç tanık olmadığımız düzeyde bir sirkülasyon oldu, Galatasaray’da da öyle. Fenerbahçe bu sene transfer yapmayarak akılcı davrandı. Beşiktaş da çok fazla para harcamadı. Türkiye de bir futbol mentalitesi yok. Milli takımın başarısızlığı da bu mentalite yokluğundan kaynaklanıyor biraz da. Almanya ve İngiltere altyapıya verdikleri önemin karşılıklarını aldılar ve almaya da devam edecekler. Mevcut yapıyla devam edersek hem başarı yönünden hem de mali yönden büyük sıkıntılar yaşayacağımız aşikar. Özellikle büyük takımlarımız UEFA’nın mali kriterlerine uyamadıkları için çok büyük sıkıntı yaşayabilir. Örneğin Galatasaray, kapının ağzında.