27 Nisan 2024 Cumartesi / 19 Sevval 1445

Balık ruhun gıdasıdır

Türkiye’de kişi başına düşen balık tüketimi 7 kilogram yani Avrupa’daki tüketim oranının yalnızca üçte biri! Oysa içeriğindeki iyot, D vitamini, Omega 3, protein ve aminoasitlerle bedenin tüm ihtiyacını karşılayan deniz mahsulleri başta depresyon olmak üzere pek çok hastalığın devası, yani bir nevi balık ruhun gıdası.

BÜŞRA UĞRAŞ23 Eylül 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Balık ruhun gıdasıdır

Malumunuz balık sezonu açıldı. Mis gibi balık kokusunu takip ederken yolumuz sağlıklı beslenme, deniz ürünleri güvenliği ve sürdürülebilir balıkçılık konusunda kapsamlı çalışmalara imza atan Norveç Deniz Ürünleri Konseyi’nin, Norveçli ve Türk beslenme uzmanlarını bir araya getirdiği keyifli bir atölye çalışmasına düştü. Norveç Ulusal Beslenme ve Deniz Ürünleri Araştırmaları Enstitüsü (NIFES) Gıda Güvenliği ve Beslenme Bölümü Uzmanı Lisa Kolden Midtbø’dan balığın beslenme alışkanlığı için önemini, içindeki vitaminleri, doğru yetiştirme ve tüketme yöntemlerini dinledik. Norveç Deniz Ürünleri Konseyi Türkiye Direktörü Maria Kivijarvi Heggen ise sürdürülebilir balıkçılığın dünya için öneminden söz etti. Sofralarını balıkla donatmayı sevenlerin ayrı ‘Balık yemem’ diyenlerin ayrı dikkatle okuması gereken notlar aldık.

PETROL TÜKENİR AMA OKYANUS KURUMAZ

“Bakanlığımız başta somon olmak üzere balık yetiştiriciliğini sürdürülebilir kılmak için çalışmalar yürütüyor. Bu ülkemiz için çok önemli çünkü balıkçılık ekonomimizin temel taşını oluşturuyor. Şu an 13 ülkeye ihracat yapıyoruz ve Çin’den sonra gelen lider ülkeyiz. Çin ile Norveç’in yüz ölçümü ve nüfus popülasyonunu düşünürseniz ne dediğimi daha iyi anlarsınız” sözleriyle Norveç’in balıkçılık çalışmalarını özetleyen Norveç Deniz Ürünleri Konseyi Türkiye Direktörü Maria K. Heggen vurguluyor: Sürdürülebilir balıkçılık yalnızca bizim değil tüm dünya için önemli. Deniz ürünlerini bilinçli bir şekilde üretmek ve tüketmek dünyanın geleceğini de garanti altına almak demek. Neden mi? Çünkü karada gıda üretebilmek çok masraflı ve her geçen gün kaynaklar tükeniyor. Şöyle düşünün; 1 kilo kırmızı et alabilmek için hayvanınızın 8 kilogram yem ile beslemesi gerekir. Yem üretimi için de ekstra bir kaynak bulmalısınız. Oysa biz 1 kilo balık için yalnızca 1 kilo yem harcarız. Dünya olarak deniz ürünlerini sürdürülebilir kılmayı başarabilir ve tüketimini arttırırsak kara temelli gıdalardan çok daha karlı bir iş yapmış olacağız. Bu nedenle Birleşmiş Milletler’in kalkınma hedefleri arasında da denizden daha fazla protein çıkarmak var. Okyanus kendini yenileyebilir petrol gibi tükenme riski yok! Eğer biz onu kirletmez, ırklara zarar vermez ve sağlıklı bir şekilde üremelerine izin verirsek elimizde sonsuza kadar beslenebileceğimiz bir kaynağımız olur. 
ÜRETİM VE TÜKETİM DENGESİ KORUNMALI “Denizlerle çevrili bir ülke olmanız ya da dünyanın 4’te 3’nün denizlerle kaplı olması önemli değil. Önemli olan bir Aqua kültürü oluşturabilmek ve balık çiftliklerinin sayısını arttırabilmek. Dünyamızın yüzde 70’i denizlerden oluşmasına karşın besin tedariğinin sadece yüzde 2’si denizlerden karşılanıyor. Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü’ne (FAO) göre mevcut nüfus artışı hızı göz önüne alındığında yakın gelecekte daha fazla Aqua kültür ürününe ihtiyacımız olacak. Biz geçimini balıkçılıkla sağlayan bir ülke olarak tüm dünya ülkelerinin bunu yaptığını görmeyi umuyoruz. Çünkü sürdürülebilir balıkçılığı takip etmezsek bazı balık türleri kaybolabilir. Mavi tuna balığı kaybolma riski yaşayan türlerden biri. Aşırı avlanmanın önüne geçmek, deniz canlılarının soylarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesini desteklemek çok önemli. Norveç’te yayınlanan bir liste var; yeşil, sarı ve kırmızı. Yalnızca yeşil listedeki balıkların özgürce avlanmasına izin veriliyor. Belirlenen dönemlerde de sarı listedeki türleri avlayabiliyoruz. Ancak kırmızı listedeki tüm balıklar koruma altında. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) bu konuda çalışmaları var, Türkiye için hazırladıkları bir liste olduğunu da biliyoruz. Dünyada tüketim konusunda zaten bir dengesizlik olduğu gerçek. Biliyoruz ki bugün bir milyara yakın insan açlıkla savaşırken bir o kadar insan da obezitenin pençesinde. Balıkçılık için de benzer bir durum söz konusu. Aşırı tüketim yerine üretim-tüketim dengesini korumalıyız.” 

ZEKAYA DOPİNG DEPRESYONA İLAÇ

Norveç Ulusal Beslenme ve Deniz Ürünleri Araştırmaları Enstitüsü (NIFES) Gıda Güvenliği ve Beslenme Bölümü Uzmanı Lisa K. Midtbø “Mottomuz daha sağlıklı bir toplum için daha sağlıklı balık” diyor ve bunun için gerekli kaliteli yem, kaliteli balık, doğru servis adımlarını izlediklerini anlatıyor. Balık yetiştiriciliğinde kademeli olarak antibiyotik kullanımını azalttıklarını ve son 10 yıldır üretilen balıklarda eser miktarda dahi antibiyotik kullanılmadığını anlatan Midtbø yerine insan sağlığına zarar vermeyen ve balık ırklarının sağlıklı üremesini destekleyen aşılar kullandıklarından söz ediyor. Midtbø ardından balık tüketiminin önemini açıklamaya koyuluyor: Deniz ürünleri insan sağlığı için gerekli birçok besinin bir arada bulunduğu eşsiz bir gıda. Zihinsel rahatsızlıklar, beyin gelişimi, davranış, depresyon ve şeker hastalıkları üzerinde de olumlu etkisi olduğuna dair araştırmalar var. Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili ve birçok balık çeşidi var, bunlar da daha çok tüketilmeli. Sağlık Bakanlığımız her yaş grubundan kişiler için haftada 3-4 kez minimum 200 gr. yağlı balık tüketilmesini öneriyor. Yetişkinlerin 300-450 gr. balık tüketmesi ise en ideali. Özellikle hamilelerin bu konuya çok daha dikkat etmesi gerekiyor. Yaptığımız araştırmalar hamilelikte haftada üçten fazla balık tüketen kadınların gebelik sonrası depresyon yaşamadığını, çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişiminin de daha sağlıklı olduğunu gösteriyor. 

Metabolizma ve beyin gelişimi için çok önemli bir besin olan iyot seviyesinin, özellikle hamileler ve çocuklarda olmak üzere Türkiye genelinde yetersiz seviyede olduğu görülüyor. Bizim NIFES’te yürüttüğümüz araştırmada da benzer sonuçlar çıkıyor. Sonuçlara göre hamileler ve yetişme çağındaki gençler yetkili kurumlar tarafından önerilen miktarların çok daha altında deniz ürünü tüketiyorlar. Bu da Omega-3, D vitamini ve iyot gibi insan sağlığı ve gelişimi için çok önemli besinlerin de daha az alınmasına neden oluyor. 

YAĞLI MI OLSUN YAĞSIZ MI  

D vitamini eksikliğinin önüne geçmek için ringa, halibut (okyanus dil balığı), somon, alabalık, uskumru, morina tüketilmesi çok önemli. Bu balıklardan haftada en az iki kez tüketmek sizin bir haftalık D vitamini ihtiyacınızı karşılar. Yine ringa, halibut, somon, uskumru ve pisibalığı Omega 3 açısından en zengin balık türleri. Her hafta bunlardan birini tüketmeye çok dikkat edilmeli. İyot ihtiyacınızı gidermenin en iyi yolu da yağsız balıkları tüketmekten geçiyor. Yağsız balıkların protein oranı yağlıya oranla düşük olsa da iyot oranları çok daha yüksektir. Bu nedenle yağsız balıkları da sofralarınızdan eksik etmeyin. Balık, protein ve aminoasitler açısından da son derece zengindir. Bu nedenle beslenme alışkanlıklarınız içinde mutlaka yer edinmeli.

Çocuklarınıza sevdirin, yedirin 

Balık tüketimi dünya ekolojik sistemini korumak ve ekonomi için çok daha faydalı desek de ne yazık ki yaptığımız araştırmalar balık tüketiminin her geçen gün azaldığını gösteriyor. Norveç’ten örnek verelim; orta yaş ve üzeri haftada 3-4 gün balık tüketirken genç nüfus ve çocuklarda bu sayı haftada 1-2 güne düşüyor. Şu an Norveç’te yılda kişi başı 17 kg aile başı ise 40 kilo balık tüketiliyor. Türkiye ise kişi başı 7 kilo balık tüketiyor ki sizin Norveçlileri kıskandıracak seviyede sebze-meyveniz ve güzel yemekleriniz olsa da siz de bizim gibi deniz kültürü ile yetişen bir toplumsunuz. Buna rağmen Türkiye’deki deniz ürünü tüketimi AB ortalamalarının üçte biri kadar. Giderek azalan balık tüketiminin önüne geçebilmek için anaokullarında bu konuyu işlediğimiz etkinlikler düzenlemeye, çocuklara küçük yaşta balık tüketimini sevdirmeye çalışıyoruz. Balık tüketiminin toplum sağlığı açısından çok önemli olduğunu aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.