26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Bir başkadır İstanbul'da Ramazan

Ramazan ayını ihya ettiğimiz şu günlerde, 7’den 70’e herkes bu özel zaman dilimini bambaşka duygular ve heyecanlarla yaşıyor. Kimi için belki biraz zahmetli ama orucun yaşattığı huzur paha biçilmez. İftar sofralarının sair zamanlarda bir araya gelemeyen aile fertlerini buluşturması da ayrı bir güzellik. Peki ya bundan mahrum olanlar? Mesela ülkemize misafir olan ailesinden uzak gurbetçiler Ramazan’ı nasıl geçiriyor? Türkiye’de eğitim gören uluslararası öğrencilere Ramazan’ı Türkiye’de ve İstanbul’da nasıl yaşadıklarını sorduk…  

ALİ DEMİRTAŞ18 Mayıs 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Bir başkadır İstanbul'da Ramazan

Müslümanlar için Ramazan sadece bir ibadet ayı değil bir iklim. Sadece bizim coğrafyamızda değil, Müslümanların yaşadığı her yerde bu coşku, bu güzellik varlığını hissettiriyor. Uykudan feragat edip yapılan sahurlar ve heyecanla beklenen iftarlar… Geldi, geliyor derken yarıladık Ramazan’ı… Sadece aç kalmak veya doymaktan ibaret değil, Ramazan. Bir anlayış, arınış ve empati meselesi… Herkesin yaşayışı, algılayışı, idrak edişi farklı tabii… Sadece biyolojik açıdan değil, pek çok açıdan. Bizler şanslıyız, kendi yurdumuzda, kendi soframızda, ailemizin yanında açıyoruz oruçlarımızı; iftarlarımızı, sahurlarımızı sevdiklerimizle birlikte yapıyoruz. Peki, hiç düşündünüz mü yurdundan, ailesinden, kendi sofrasından, arkadaşlarından uzakta olanlar Ramazan’ı nasıl geçiriyor? Soruma cevap bulmak için Türkiye’de eğitim gören yabancı öğrencileri misafir eden Bab-ı Âlem ve Sefire-i Âlem derneklerinin kapısını çaldım ve sordum; nasılsınız? Ramazan nasıl geçiyor? ‘

AFGANİSTANLI EMAMUDDİN ÂMİN: AİLEMLE ORUÇ TUTMAK EN ÇOK ÖZLEDİĞİM ŞEY 

2013 yılından beri İstanbul’da yaşıyorum. Türkçe’yi İstanbul’da öğrendim. Şu an İstanbul Üniversitesi’nde İş Sağlığı ve Güvenliği alanında yüksek lisans yapıyorum. Çocukluğumdan beri Türkiye’yi çok seviyordum ve televizyondan takip ediyordum. Türkiye’ye karşı hep bir ilgim vardı bu nedenle buraya geldim. İstanbul’da Ramazan çok güzel ve keyifli geçiyor. Buradaki atmosfer hem dini hem de kültürel anlamda bizim kültürümüze benziyor. Camilerdeki insanları ve mahyaları görüyorum ve bu bana çok iyi bir his veriyor. Ramazan ayına özel programlar oluyor ve bunlar çok güzel. Ramazan ayını hem daha iyi yaşıyoruz hem de dolu dolu geçiyor. Ramazan’da Türk arkadaşlarımla birlikte iftar ve sahur programı yapıyoruz. Afganistan’da da Ramazan oldukça güzel geçer. Ailecek iftar yaparız akrabalarımızı veya aynı sokakta yaşadığımız insanları iftara davet ederiz. Evin erkekleri teravihe gider. Ailemle beraber oruç açmak en özlediğim şey. 2012’den beri bunu yapamadım. 

AFGANİSTAN’DAKİ ORTAMA HENÜZ HAZIR DEĞİLİM 

Savaşın yaşandığı ve hâlâ devam ettiği birçok ülke var. Buralarda milyonlarca insan aç durumda. Oruç ile onların halini daha iyi anlıyorum. Keşke elimden gelse de bir kişi bile olsa yardım edebilsem. Bu nedenle okuyor ve çok çalışıyorum. İlerde Afganistan veya Türkiye fark etmez nerede olursam olayım insanlığa hizmet etmek istiyorum. Dünyada aç insan kalmasın ve savaş olmasın. Ben savaşta büyüdüm. Savaş olmayan barış olan bir dünya umut ediyorum. Herkes bunun sorumlusu ve herkes elinden geldiği kadar bu konuda ne yapabiliyorsa yapmalı. Türkiye’de olmaktan çok mutluyum. Buradakiler gerçekten çok iyi insanlar. Burada olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. İyi ki Türkiye’ye gelmişim. Türkler yabancılara karşı hoşgörülü. Türk arkadaşlarım bir sıkıntım olduğunda bana yardımcı oluyor. Her yerde iyi veya kötü insanlar var, bu olabilir. Örneğin kaçak yolla Türkiye’ye gelen Afganlar var. Burada kötü şeyler yapabiliyorlar. Ama bizler öğrenciyiz. İnsanlar bu ayrımı bazen yapamıyor. Genellemeye maruz kalabiliyoruz. Hedefim kendi memleketime gitmek ama oradaki ortama kendimi hazır hissetmiyorum. Orada evden çıktığınızda tekrar eve gelebileceğinizin bir garantisi yok. Gelecekte oradaki insanlara hizmet etmeyi çok istiyorum. 

ENDONEZYALI YUNİ RAMAYANTİ: ORUÇLU İKEN KENDİMİ ALLAH’A YAKIN HİSSEDİYORUM

Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümü’nde okuyorum. Liseden beri yurtdışında okumak istemiştim. Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra yüksek lisans yapmak istiyorum. Daha sonra ülkeme dönüp bilgilerimi orada faaliyete dökmek istiyorum. Türkiye’ye İHH’nın aracılığıyla 2011 yılında geldim. Türkiye’de olmaktan mutluyum. Çok uzun yıllardır buradayım ve Türkiye’ye alıştım. Ama İstanbul’da yaşam biraz zor. Standartları benim ülkeme göre daha farklı. Hayat biraz pahalı. Endonezya’da yaşam biraz daha ucuz. Öte yandan Ramazan’ı İstanbul’da yaşamaktan dolayı mutluyum. Ülkemle arasında çok farklılıklar yok. Ramazan İstanbul’da güzel ama saat açısından biraz zor. Endonezya’da 12 saat iken burada 17 saat oruç tutuyoruz. Yemeklerimiz de çok farklı. Damak tatlarımız uymuyor. Endonezya’da bazı özlediğim lezzetler var. Türkiye’de onları bulamıyorum. Teravih namazını da özledim. Burada da kılınıyor ama orada daha farklı bir atmosfer hâkim. Oruca gelince, oruç tutarken niyet ediyoruz, bu niyete göre açlık hissiyatımız diğer zamanlara göre farklılık gösteriyor. Beden bu duruma farklı bir tepki veriyor. Oruçlu olduğumda kendimi Allah’a yakın hissediyorum. 

NİJERYALI MUHAMMED YUSUF YAHYA: SOKAK İFTARLARINI SEVİYORUM

Türkiye’ye 2012 yılında geldim. Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde İşletme alanında yüksek lisans yapıyorum. İstanbul’da Ramazan güzel geçiyor, havalar da güzel. Uzun saatler oruçlu olmamıza rağmen ben çok zorlanmıyorum. Ancak burada dışarda yemek yiyen insanlar görüyorum. Bu benim hiç alışık olmadığım bir şey. Nijerya’da Ramazan ayında asla böyle bir şey görmeyiz. Sanırım bu biraz saygıyla ilgili. Türkiye’de sokak iftarlarını çok seviyorum, bu çok güzel bir kültür. Bizim ülkemizde de Ramazan güzel geçer. Genelde mahallemizde sabahları daha sakin geceleri ise çok hareketli olur. Özellikle bizim yaşadığımız şehirde kendinizi Umre’de gibi hissedebilirsiniz. Sofra paylaşım kültürü de çok olur. Sokaklarda insanlar toplanıp sofra kurarak iftar veya sahur yapar. Bu bazı yerlerde düzenli olarak yapılır. Ülkemde en çok teheccüd yani gece namazını özlüyorum. Burada da var ama her yerde yapılmıyor. Ayrıca soframızı da özlüyorum. Bizim kabile soframız çok büyük ve zengin olur. Burada pek fazla yabancılık çekmiyoruz ama okulumu bitirdikten sonra Nijerya’ya geri dönmek istiyorum. Çünkü ne olursa olsun insan kendi ülkesinde daha özgür olur. Oruç dinin temelidir. Bir Müslüman olarak oruç tutmak zorundayım ve bunu bir söz olarak görüyorum. Ayrıca bu bir gelenek aynı zamanda. Öyle bir evde büyüyorsun ki herkes oruç tutuyor. Tabii ki sen de tutmak istiyorsun. 

KAZAKİSTANLI AKERKE KİRBAYEVA: DİNİMİ TÜRKİYE’DE ÖĞRENDİM

Türkiye’ye 2014 yılında geldim. Uluslararası Pendik Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’ni bitirdim. İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’nde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler okuyorum. Kazakistan’da sadece medrese var ve orada sadece din eğitimi verilir. Türkiye’de olduğu gibi din eğitimi ile normal bilim eğitiminin aynı anda verildiği bir okul yok. Bu nedenle Türkiye’ye geldim. Ramazan burada gerçekten çok güzel geçiyor. Birçok etkinlikler oluyor. Uluslararası öğrencilerle bir araya geliyoruz. Kazakistan’da sahurda davul çalma kültürü yok ve ben bunu Türkiye’de gördüm, çok sevdim. Camilerdeki mahya yazıları da beni çok etkiliyor. Oruç tutmayan bir insan bile o sözlerden etkilenir ve o sözleri okuduktan sonra oruç tutmak ister. Kazakistan’da oruç tutmayan arkadaşlarım buraya geldiklerinde oruç tutmak istiyorlar. Türk halkı bunu çok güzel oturtmuş. Ben dinimi Türkiye’ye geldikten sonra öğrendim. Türkiye’ye geldiğimde yeniden doğmuş gibi hissettim. Türkiye’de hiç kötü bir muameleye maruz kalmadım. Bana hâlâ misafir öğrenci diyorlar. Beş yıldır buradayım hâlbuki misafirlik üç gün olur. Kazakistan’a ziyarete gittiğimde Türkiye’den “bizim oralar” diye bahsediyorum. O kadar ki alıştım buraya. Her yıl Ramazan ayında Türkiye’den Kazakistan’a gelen Türkler ve belediyeler oluyor. Orada büyük restoranlarda iftar veriyorlar. Ayrıca geçen yıl Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı Kur’an’ın Kazakça çevirisini dağıttılar. Gerçekten orucu Kazakistanlı insanlara sevdiriyorlar. Kazakistan’daki ezan sesini de özledim. Burada da var ama orada daha değişik. Kimisi sağlık açısından kimisi de zorunluluk için oruç tutar. Sadece Müslüman olduğum için değil aynı zamanda yılda bir kez olan bir şey bu. Allah’a olan bir borç. Bunu yapmazsam sanki bir şey kaçıracakmışım gibi hissediyorum. Allah’a olan teşekkürü ve şükrü gösteriyorsun ve nefsimizi de bu ay da terbiye etme fırsatına sahip oluyoruz.