Servet-i Fünun nerede doğdu? Sakal-ı Şerif Odası olan yalı kimindi? Hangileri ahşap olarak kaldı?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., Boğaz’ın iki yakasına dizilen en ünlü 100 yalıyı bir kitapta topladı. Şehrin kültür envanterini gün yüzüne çıkarmak amacıyla hazırlanan İstanbul’un Yüzleri Serisi kapsamında araştırmacı yazar Mahmut Sami Şimşek tarafından kaleme alınan İstanbul’un 100 Yalısı’nda, yalıların tarihi serüvenleri, mimari özellikleri ve yalı sakinlerine ait birbirinden ilginç hikayeler yer alıyor. Eminönü’nden başlayıp Sarıyer’e uzanan, Beykoz-Üsküdar arasında bir rota takip eden kitap, yapı ve tarih meraklılarının yanı sıra Boğaz gezisi yapan yerli ve yabancı turistler için de rehber niteliğinde.
Kitapta ayrıca ‘yalı’ ve ‘köşk’ün her ne kadar birbirine benzetilse de aslında ne kadar farklı olduğu anlatılıyor. Buna göre bir yapıya yalı denilebilmesi için mutlaka suyla bağlantısı olmalı. Suyla irtibatı olmayan malikanelere de köşk deniliyor. Gündelik dilde ‘yalı’ deyip geçtiğimiz malikaneler de kendi aralarında farklı isimlerle biliniyor. Örneğin, yalının boyutu küçükse sahilhane, orta büyüklükteyse yalı, saray büyüklüğündeyse sahilsaray deniliyor.
YA KURALLAR YA SÜRGÜN
Kitapta önemli olduğu kadar şaşırtıcı bilgiler de var. Lale Devri’nde yapılan sahilsarayların adının hep ‘abad’ ile bittiğini biliyor muydunuz? Padişah III. Ahmed için yapılan sarayın ismi Sa’dabad’... Fındıklı’da Emnabad, Defterdar’da Neşetabad, Beşiktaş’ta Ferahabad, Ortaköy’de Gülşenabad, Bebek’te Hümayunabad, Çubuklu’da Feyzabad, Kanlıca’da Mihrabad, Beylerbeyi’nde Şevkabad, Üsküdar’da Şerefabad ve Arnavutköy’de de İzzetabad kasırları yapılmış. (‘Abad’ın kelime anlamı mazlum. Lale Devri’nde Boğaziçi’nin ‘abad’ olduğundan bu şekilde isim verildiği belirtiliyor.)
İstanbul’un 100 Yalısı adlı kitap, belli bir rota takip edilerek anlatılmış. Yalı sakinlerinin statülerine göre semt tercihi yaptıklarını da görüyoruz, kitabın sayfalarında... Şehzade, sultan ve hanedan mensupları istedikleri yerde yalı veya köşk yaptırabiliyor. En çok tercih ettikleri yerler; Beşiktaş, Ortaköy ve Kuruçeşme sahilleri. Sadrazamlar ve divan üyeleri Bebek’te; ilmiye sınıfı Rumeli Hisarı’nda; Hıristiyanlar ve Yahudiler Arnavutköy ve Kuzguncuk’ta; zengin Rumlar, Avrupalı diplomatlar ve Ermeniler Yeniköy, Tarabya ve Büyükdere’de; din adamları ve ilim adamları Beylerbeyi’nde ikamet etmiş. Kişilerin statülerine göre de yalıların rengi farklı. ‘Aşı rengi’ denilen kırmızı renkli yalılar devlet mensuplarının, açık renkli yalılar Müslümanların, gri ve tonlarındaki yalılar gayrimüslimlerinmiş. Bu kurallara uymayanların yalılarına el konulur, kendileri de sürgüne gönderilirmiş.
YILANLI YALI
Sultan III. Selim zamanında inşa edilmiş olan yalının ilk sahibi ‘Tavukçu Reis’ lakaplı Reisülküttab Mustafa Efendi. Reisülküttab Mustafa Efendi’nin ardından Kepçe Nazırı Mustafa Efendi’nin, Raşid Efendi’nin ve nihayet Yahya Efendi Dergâhı Postnişi Mehmed Nuri Şemseddin Efendi’nin mülkiyetine geçti. Ondan da bölümler halinde varislerine kaldı. Yalının çok ilginç bir de hikayesi var. Bir Boğaz gezisi esnasında bu yalıyı çok beğenip satın almak isteyen Sultan II. Mahmud, Musahip Said Efendi’ye yalının kime ait olduğunu sormuş. Yalıda gözü olan Musahip Said Efendi, “Sultanım o yalı yılan kayalıklarının üzerine yapılmış. Bu yüzden sürekli yılan çıkmakta yalıda” diye bir yalan uydurup padişahı vazgeçirmiş. Bu yalandan sonra Musahip Said Efendi’nin de alamadığı yalının ismi ‘Yılanlı Yalı’ olarak kalmış. Yalının bir başka özelliği de en üst katında Sakal-ı Şerif odasının bulunması. Oda eskiden Ramazan aylarında, kandillerde ve bayramlarda ziyaret edilirmiş.
ARAPZADELER VE BAŞTIMAR YALILARI
Sırtını Fethi Paşa Korusu’na yaslamış bu iki güzel yalıdan güneyde yer alanı Arapzadeler Yalısı, kuzeydeki ise Baştımar Yalısı. Bulundukları konum itibariyle çok kıymetli olan bu iki yalı, ahşap kalmayı başarabilmiş. Arapzadeler Yalısı, Şeyhülislam Ataullah Efendi’ye, Baştımar ise II. Abdülhamid döneminde Yunanistan’la yapılan Dömeke Savaşı kumandanlarından Gazi Edhem Paşa’nın soyundan gelen bir aileye aitmiş.
AHMED RASİM PAŞA YALISI
Kanlıca’nın en büyük yalılarından. Şimdiki yalı, harabe olan yalının yerine yapılan üçüncü bina. Ahmed Rasim Paşa, Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid dönemlerinde Trablusgarp Valiliği yapmış bir vezirdi. 1897’de vefat etti. Aynı yıl yalı tamamen yandı.
HATİCE SULTAN YALISI
Günümüze kadar sağlam olarak gelebilen tek hanım sultan yalısı olan Hatice Sultan Yalısı, ilk sahibi Ali Saib Paşa’nın vefatı üzerine, Sultan II. Abdülhamid tarafından satın alınmış ve V. Murad’ın en büyük kızı Hatice Sultan’a düğün hediyesi olarak verilmiş. Hanedanın sürgüne gönderilmesinden sonra ise yetimhane, ilkokul ve spor kulübü olarak kullanılmış.
RECAİZADE MAHMUD EKREM YALISI
Devrinin en meşhur ve kıymetli ediplerinin toplandığı, edebiyat meclislerinin kurulduğu bu yalı, Servet-i Fünun Edebiyatı’nın doğuşuna ev sahipliği yapmış. Yeniköy yalı sırasının en başında, kahverengi ahşap üç ayrı binadan oluşan bu yalı, Servet-i Fünun ekolünün karargahı haline getirildiğinden, yirminci asrın başlarında ‘Yazarlar Yalısı’ olarak bilinmeye başlanmış.