24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Dijitalde tüketici konumundayız

Dijital Psikolojik Devrim kitabının yazarları Dr. Murat Dağıtmaç ve Nöropsikolog Şehadet Ekmen, yazdıkları bu önemli kitapla dijital dünyanın çok güvenli olmadığını ve bugüne kadarki yanlış kullanımının artık sonlanması gerektiği konusunda uyarılarda bulundu.

ALİ DEMİRTAŞ9 Mart 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Dijitalde tüketici konumundayız

Dijital devrim hayatımızı başdöndürücü bir hızla değiştirip dönüştürüyor. Karşı karşıya kaldığımız bu yeni dünyada varolabilmek, bize yönelen tehditlerin farkında olarak tedbir almak hayati önem taşıyor. 

Yakın zamanda yayınlanan Dijital Psikolojik Devrim bu anlamda oldukça zihin açıcı. Kitabın yazarları Dr. Murat Dağıtmaç ve Nöropsikolog Şehadet Ekmen. 10 yıldan beri dünyayı etkileyen dijital dönüşümün aslında sadece teknolojik bir gelişme olmadığını göstermeyi amaçlayan Dağıtmaç ve Ekmen şöyle diyor: “Endüstri devrimlerini en başından ele alarak, bugüne kadar gelen süreçte insanlığın geçirdiği sosyolojik süreci irdelemek istedik. Yakın gelecekte yapay zekânın da devreye girmesiyle bizden toplanan büyük veriler kullanılarak algımızı istedikleri gibi değiştirecekler. Bu kitap dijital dünyayı kötülemek için yazılmadı. Bilakis bu dönemin en büyük silahının dijital dünya olduğunu ve gençlerimize bu mecrayı mantıklı bir şekilde değerlendirip daha verimli kullanılmaları gerektiğini anlatmaya çalıştık. Dijital köle, dijital zombi olmaktan öte insanlığı yönlendiren influencer olmalarını tavsiye ediyoruz. Dijital tüketim değil dijital üretim yapan bir nesil yetiştirmemiz gerektiğiniz izah etmeye çalıştık. Dijital dünyanın çok güvenli olmadığı ve bugüne kadarki yanlış kullanımının artık sonlanması gerektiği konusunda doneleri ortaya çıkardık. Buradaki en büyük kanıt, tüm WhatsApp yazışmalarının kayıt altına alınması ve Facebook’un kullanıcılarının ses kaydını kayıt etmesi olduğunu gösterdik. Bu teknolojiler sayesinde tüm mahrem olan ve ülke için önemli verilere ulaşılabiliyor. Bu bilgileri onlar almıyor biz veriyoruz. Bizim bu araştırmayı paylaşmaktaki amacımız hem bu gelişmelere karşı daha duyarlı olmak hem de birey, aile ve devlet bünyesinde üretime katkı sağlayacak çalışmalara farkındalık kazandırmaktır.”

DİJİTALİ YÖNETMEK İÇİN ÜRETMEK GEREKİR 

Kitapta da sık sık yer alan “Endüstri 4.0” nedir ve biz bu endüstride yönetenler olabilir miyiz? “Endüstriyi yönetebilme seviyesinde olabilmek onu üretmekten geçer.” diyen Dr. Dağıtmaç, sözlerine şöyle devam ediyor: 

“Ne kadar üretiyoruz ve ürettiğimiz ürünün ne kadar alıcısı var? Bunun için Endüstri 4.0’dan önce ilk sanayi devrimine ve toplumların bu süreçteki değişim ve dönüşümlerine bakmak gerekmekte. Sanayi Devrimi ilk 18 ve 19. yüzyıllarda Avrupa’da ortaya çıktı, ilk sanayi devrimiyle beraber yeni buluşların da ortaya çıkmasıyla, endüstri 2.0, 3.0 ve şu an da 4.0 a geldik. Endüstri 4.0 da Avrupa değil Amerika daha etkin rol oynamaktadır. İleriki dönemlerde, diğer ülkeler de gün geçtikte teknolojilerini geliştirmeye devam edecekler. Burada asıl sorulması gereken soru; Türkiye bu endüstri devrimlerinin neresinde duruyor? Şu anda tüketici konumundayız ama hem yazılımsal hem de endüstri anlamında daha çok üretim yapmaya başladığımız takdirde Endüstri Devrimi 5.0’ın yapı taşlarını kurgulayan ülkeler arasında olma ihtimalimiz devam ediyor. Bu dönemde özellikle gençlerimiz endüstri ve dijital üretim konusunda teşvik ediliyorlar ama bu teşviklerin ve yönlendirmelerin daha arttırılması ülkemize hızlı bir ilerleme kaydettirecektir.” 

ROBOTLARIN HÜKÜM SÜRMESİ OLAĞAN  

Peki, gelecek zamanda robotlar tamamen insanların yerini mi alacak? Kitabın yazarlarına göre robotların insanların yerini alması zaten süregelen bir olay. Şu anda endüstriyel iş alanlarında artık 300-400 kişinin yapacağı bir işi 1 makine yapabilmekte ve gelecekte bunun daha da artması söz konusu. Tüm bunlar gerçekleşirken biz toplum olarak zihinsel dönüşüme hazır mıyız? Dağıtmaç ve Ekmen’e göre gelişmelere adapte sorunumuz olmayacak. Çünkü özellikle dijital çağda doğan çocuklar yani “dijital yerli“ dediğimiz bir grup zaten buna doğuştan hazır durumda: 

“Gençlerimiz şu anda dijital dünyanın içerisindeler ve hazırlar fakat yalnız kaldıklarından dolayı ne yapacaklarını pek bilmiyorlar. İlköğretimden itibaren gelen eğitim sistemimizin içerisine bu konuları dâhil ettiğimiz takdirde çok hızlı bir dönüşüm ve gelişim gösterebiliriz.” 

ÇOCUKLARIMIZ İNTERNET FENOMENİ OLMAK İSTİYOR 

Bütün bu süreçlerden ülke sosyolojimiz nasıl etkileniyor peki? Nöropsikolog Şehadet Ekmen şöyle diyor: “Çok eski tarihlerden beri gençlerin hedef aldığı belirli meslek grupları vardı. 

Ne kadar haylaz veya tembel olursa olsun hemen hemen tüm öğrenciler doktor, pilot, asker, öğretmen vs. olmak isterdi. Şu anda çocuklarımızla konuştuğumuzda olmak istedikleri meslek “fenomenlik“. Farkında değiliz ama kırılım bu kadar şiddetli oluyor. Gösteriş yapmak kültürümüzde negatif görülürken, sosyal medyada ne kadar gösterişliysen o kadar itibarlı olmaya başladık. Gençlerimizi dijital ortamda yalnız başına bıraktığımız için fenomenlerin sözlerini dinliyorlar. 

Aileleriyle, öğretmenleriyle geçirdiği vakitten daha fazla vakit geçiriyorlar. Haliyle de sosyal medya fenomenlerinin gençlerimiz üzerinde etkisi çok daha fazla oluyor.”