24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

'Ebru sanatı tasarım anlamında el değmemiş bir alan'

Ebru sanatının dinamiklerinden kimsenin haberi olmadığını söyleyen Garip Ay, “Özel, spesifik bir çalışma yaptığımı düşünmüyorum. Öyle kalıpların dışına çıkıyorum gibi bir tanımlamayı kabul etmiyorum. Ben sadece mantığı olmayan kısıtlamaları dikkate almıyorum. Kendimi ebru sanatçısı olarak tanımlamıyorum. Ebrunun üzerine stilize edilmiş formlar yapma arzum yok. Ebruyu resim ve video ile birleştirip hep daha iyi olmanın peşindeyim. Çok yetenekli de değilim. Ebru benim için bir aracı. Bu sanatı icra edenler başka şeyler denemediği için ben ön plana çıkıyorum. Ebru sanatçılarının kafasında engeller var. ” diyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ4 Mayıs 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
'Ebru sanatı tasarım anlamında el değmemiş bir alan'

Konuşmak kadar çizmek de bir iletişim aracı. Çocukken resim yapmayı kendine bir iletişim biçimi olarak seçen Garip Ay’ın Siirt’in bir köyünden dünyaya açılan başarılı bir hayat hikâyesi var. Ortaokula giderken okula gelen rehberlik hocası sayesinde güzel sanatlar lisesinin varlığından haberdar olan Ay, ileride ne yapmak istediğine o zaman karar veriyor. “O dönemden sonra benim için okul dönemi bitmişti. Çünkü resim yapmak benim kendime ayırdığım vakit gibiydi. Bu dönemde her gün okula zorla giden bir öğrenci değil de okuldan zorla çıkartılan bir hayat yaşadım. Her zaman hayallerimin peşinden gittim. Birşeyler çizmek, ortaya bir eser çıkarmak benim için bir oyun gibi.” diyen Garip Ay ile sanat yolculuğunu konuştuk. Van Gogh’un Yıldızlı Gece’sini ebru sanatıyla yapan ve Stranger Things, Narcos, The Crown gibi yapımlara hazırladığı çalışmaları ile adından söz ettiren Garip Ay ile sohbetimizden başlıklar… 

Ebru’yu nasıl öğrendiniz? 

İlk sanat eğitimimi Diyarbakır Güzel Sanat Lisesi’nde Resim Bölümü’nde aldım. Daha sonra Marmara Üniversitesi Resim Bölümü’ne girdim. Okulu yarıda bıraktım. 2005’te Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Hat Bölümü’nü kazandım. Buranın bana uygun olmadığını anlayıp eğitimimi yarıda bıraktım. Hat sanatının çok fazla sınırı vardı. Artık konunun tasarım serüveninden çıktığını ve bir ritüel olarak algılandığını farkettim. O dönem bir ebru sanatçısına resim yapıyordum. Suluboya ile çalışmalar yaparken kağıdın üzerinde dağıttığım renklere bir çeşit figür koymaya çalışırken ebru sanatının da aynı özellikleri olduğunu farkettim. Bu anlamda bir ders anlamadım. Tesadüfen ebru yapmaya başladım aslında. Ebruda önemli olan malzemelerin nasıl hazırlandığını bilmek. Ondan sonra elinizde bir entrümanınız var ve siz onu istediğiniz şekilde yapıyorsunuz. Ebru bu anlamda çok daha renkli ve özgür hareket imkanı veriyordu. Ancak sonra anladımki onun da belli sınırları var. Tâ ki video ile buluşana dek. O zaman ebru ile ilgili bambaşka bir kapı aralandı. Öyle kalıpların dışına çıkıyorum gibi bir tanımlamayı kabul etmiyorum. Ben sadece mantığı olmayan kısıtlamaları dikkate almıyorum. Ebru ile video sanatının bir araya gelmesi ile çok farklı şeyler denemeye başladım. 

BAZI ŞEYLERİ SUYA BIRAKMAK LAZIM 

Video ile ebru sanatı ortaklığı nasıl başladı?

Video benim aklımda olan bir şey değildi. 2011 yılında eğitim için Chicago’ya gitmiştim. Orada bir okulda ebru dersleri vermeye başladım. Ancak kimse gelmiyordu derse. Ben de okul yönetimi ile konuştum ve ebrunun ne olduğunu özetleyen bir video çektik. Bir ayda sadece 2 bin izlendi. Daha sonra İstanbul’a geri döndüm. Aradan belli bir zaman geçti. Oslo’dan bir müzik klibi için aradılar. Orada bir çalışma yaptım. Daha sonra New York’tan bir yönetmen aradı beni. İnternetteki videoları görmüş. Water Show yapıyorlarmış, benimle de çekim yapmak istediler. İstanbul’a geldiler. Basit stilize hallerle, çizgilerle figürler yaptım. Daha sonra TRT’den bana ulaştılar. En başta Ramazan programı için benden içerik istediler. Onlara ebru sanatı ile ilgili çizimler yaptım. Bu devam etti sonraki günlerde. 180 bölüm belgesel çektik. Bu süreçte bir sürü deneme yapma fırsatı yakaladım. Netflix ortaklığıyla Stranger Things, The Crown ve Narcos dizilerinda ebru çalışması yaptım. Bu sırada ebrunun imkânlarını zorladım. Bu çalışmalardan sonra dünyanın farklı coğrafyalarında farkedilir oldum. 

Aklınızda bir tasarım ile mi suyun başına gidiyorsunuz?  

Ebruyu yaparken asla ara vememek gerekiyor. Çünkü boyların su yüzeyinde durma kabiliyeti kısıtlı. Değişken ve sürekli dönüşen bir tarafı var. Sizin o zaman dağarcığında değişimlerden haberdar olarak hamlelerinizi yapmanız gerekiyor. Yani koyduğunuz bir nokta boyanın bir zaman sonra ne olacağını bilmeniz gerekiyor. Zamanla bunun kontrolünü sağlıyorsunuz. Bu yüzden hiçbir şekilde kafamda bu var deyip gitmiyorum suya. Biliyorumki yolda değişen birşeyler olacak. Biraz su size uyum sağlıyor, biraz da siz ona. Bazı şeyleri suya bırakmak lazım. Su ile kavga ederseniz eğer daha kötü şeyler ortaya çıkar. 

EMEĞİN DEĞERİ HER YERDE AYNIDIR 

Bir ebrunun aynısını tekrarlayamazsınız derler... Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? 

Ebrunun dinamiklerinden kimsenin haberi yok. Herkes aynı şeyi söylüyor. “Aynı işi bir kez daha yapamazsın.” Bence ebru sanatı için bu durumun övünülecek bir yeri yok. Rastgele bir duvara bir fırça darbesi atın 100 milyon kere deneseniz yine onun aynısını yapamazsınız. Kimse ebrunun imkânlarının farkında değil. Ebru bizde hakettiği değeri görmüyor bence.  

Ebrunun manevi bir yanı var mı?  

Emek sarf edip, ter dökdüğünüz her işin manevi bir yanı olduğunu düşünüyorum. Marangoz da olsanız , ekmek de yapsanız, çoban da olsanız Peygamber mesleği yaparsanız. Bir taşı kaldırıp başka bir taşın üzerine koymanın bile manevi bir yanı vardır. Emeğin değeri her yerde aynıdır. 

Neden bir sergi açmıyorsunuz? 

Sergi açmayı düşünmüyorum. Çok gerekli değil. Yaptığım videolar ve sahne performansları ile zaten dünyadaki herkese ulaşıyorum. Herkese kapımız açık. İsteyen herkes ile bir araya geliyorum. Bana göre sergi eski bir adet sadece.   

VAN GOGH ESERİ DÖNÜM NOKTASIYDI 

Asıl kırılma noktanız neydi? 

Kırılma noktam Van Gogh eserim oldu. 2016 yılında mail aldım. Orijinal olmayan Van Gogh’un iç mekan sergisi için bir davet gelmişti. Çin’in Şangay şehrinde yapılacak bir program idi. Bu etkinlik için daha önce hiç olmadığı kadar çalıştım. Van Gogh’un meşhur tablosu ‘Yıldızlı Gece’yi ebruyla resmettim. Bu konuya bu kadar çok eğilmemin sebebi ise aslında benim aklımda çok önceden olan bir proje olması idi. TRT’ye belgesel yaparken aslında dünyaca ünlü 30 sanatçının ve onların en temel eserlerini ebru ile yapmayı teklif ettim. Ben çizecektim birileride sanatçılar ile ilgili bilgileri anlatacaktı. Bu proje içinde tabiki Van Gogh’ta vardı. Çünkü Van Gogh, ebruya çok yakışıyor. Ancak sonradan bir haber geldi ve benimle çalışmaktan vazgeçtiklerini söylediler. Ben de Van Gogh çalışmamın videosunu sosyal medyada paylaştım. Ciddi oranda izlendi bu çalışmam ve absürd bir ilgi oldu. Dünyanın en alakasız yerlerinde pop star muamelesi görmeye başladım. Dünyada farklı bir bakış açısı yakaladım. Köy hayatında başlayan hayalperestliğim farklılıklaştı. Ebru ile dünyanın birçok noktasına yolculuk yaptım. 

İşlerinizle ebruyu dünyaya duyurduğunuzu söyleyebilir miyiz?

Ebru sanatını uluslararası alanda tanıtmak gibi bir misyon üstlenmiyorum. Sadece bir iş yapıyorum ve benimle birlikte heyecanlanan kişilerle bir araya geliyorum. Bu yolda ilerleyen, ömrünü buna adayan sanatçılar var tabi. Ama ben henüz o kadar büyümedim. Ebruyu güncel sanat dilleri ile buluşturuyorum. Bunu yaparken video sanatını da kullanıyorum. Türkiye’de böyle bir çalışma olmadı hiç. Dünya çapında gelen talepler üzerine hem sahne performansları hem reklam çekimlerinde hem de farklı organizasyonlarda yer alıyorum. Önümüzdeki hafta Çin’e gideceğim orada bir gıda markası için video çalışması yapacağız. 

EBRU SANATÇILARININ KAFALARINDA ENGELLER VAR  

Siz her ne kadar kabul etmeseniz de farklı bir tarzınız var aslında… 

Hiçbir alanda uzmanlaşmak gibi bir derdim olmadı. Güzel sanatlarda her alan ile ilgili teknik bilgileri kapsayan bir müfredat var. Bundan dolayı lise yıllarında heykel, grafik, kaligrafi ve birçok sanat dalının temel eğitimini gördük. Bugün de eserlerimi icra ederken ya da video gösterileri sunarken disiplinlerden yararlanıyorum. Bu dalların hiçbiri birbirinden bağımsız değil. Bunu bilerek yapmıyorum ama. Benim hayatıma ebru ile birlikte montaj, kurgu hatta bu işin senaryosu girdi. Ebru, tasarımsal olarak el değmemiş bir alan. İlk yaptığım denemeler bile resim zannedilecek kadar farklı bir alana kaçmıştı. Farklı bir tarzım var demiyorum. Sadece temel sanatlar alanındaki pratiğimi de yansıtıyorum. Neden temel sanat eğitimi alan isimler ebrucu olmuyor? Aslında benim tarzımdan ziyaden bunu konuşmak lâzım. İstanbul’da ressamdan daha çok ebrucu var. Ancak bu ebrucular bahsettiğim temelden gelmiyor. Neden bilgililer ilgisiz, bilgisizler ilgili. Burada öne çıkan neden ötekileştirme ve mahalle baskısı. İnsanlar sizi bazı tanımlamalarla sınırlandırıyor.  Aynı zamanda ebrucu, hat sanatçısı ya da ressam olamıyorsunuz. Her iki tarafa ait olamama problemi yaşarsınız oysaki temel problem her iki tarafa da ait olmanız. Bu eleştiriyi ben de çok alıyorum. “Siz ressamsınız neden ebru yapıyorsunuz?” ya da “Ebrunun değerlerine aykırı şeyler yapıyorsunuz” diyorlar. Ama ben bu konulara çok takılmıyorum. Bu söylemler gereksiz. Sanat hayalperestliğin ürünüdür ve bir yere ait olmak için yapılmaz. Bu yüzden bugün ebru yapıyor olmam yarın sinemacı olamayacağım anlamına gelmez. Bu kavramları insanlar kutsallaştırıyor. Halbuki bunların hepsi insan hayatı gibi gelip, geçici şeyler. Bunlar sadece bir araç ve ifade biçimi. Bana ‘siz yeni bir şey yapıyorsunuz’ diyenlere ekstra bir şey yapmadığımı söylüyorum. Problem aslında şu tanımlamalara takılan kişilerin zihimlerindeki engeller. Bence daha iyi iş yapmalarını engelliyor. Temel eğitimi alan herkes bu işi güzel yapabilir.