FAZLA kilolarından şikayet edenlere az yemesi, bol bol hareket etmesi önerilir. Ancak bunları yapsanız da bazen başarıya ulaşamazsınız ya da kısa sürede verdiğiniz kiloları fazlasıyla geri alırsınız. Hatta kimi zaman karşınızdakiler sizi iradesizlikle bile suçlar. Oysa psikolog Zaza Yurtseven’e göre şişmanlığın en büyük nedeni diyet yapmanız!
Korkma Ye adlı kitabında yemek yeme alışkanlıklarınızı değiştirerek nasıl kilo verebileceğinizi anlatan Yurtseven, obeziteye yol açan en önemli nedenlerden birinin insanların üzerindeki zayıflama baskısı olduğunu söylüyor: “Tüm dünyada obezite büyük bir problem. Araştırdığımda gördüm ki söz konusu olan sorun fiziksel değil psikolojik. İnsanlar sorunun psikolojik olduğunu bilmedikleri için o diyetisyen senin, bu diyetisyen benim dolaşıp duruyor. Sürekli yeni metotlar çıkıyor ama sonuçta kimse zayıflayamıyor. Hatta “İraden zayıf, ondan kilo veremiyorsun” diyenler bile çıkıyor. Oysa burada tartışılması gereken iradeniz değil uygulanan metotlar. Çünkü diyet şişmanlatır.”
Vücuda makine muamelesi yapan hiçbir sistemin başarıya ulaşamayacağını iddia eden Yurtseven diyetlerdeki mantık hatasının da bu noktada başladığını belirtiyor: “Zayıflamak için az ye, spor yap’ deniliyor. Ancak çevremize baktığımızda bir tepsi baklava yiyip hiç hareket etmediği halde kilo almayanlar var. Kilo alanlar ise genelde az yiyenler. Siz diyetteyken, vücutta kıtlık psikoloijisinde... 20 kilo verdiniz, normal yemeye başlayınca tekrar şişmanlıyorsunuz. Çünkü vücut kıtlığa hazırlanıyor. Derken 80 kilodan 60’a inip 85’e; 85’ten 60’a inip 90’a çıkıyorsunuz. Yoyo efekti böyle ortaya çıkıyor. Yapılan araştırmalara göre diyet yapan 200 kişiden sadece biri kalıcı zayıflıyor. O da diyet kısır döngüsüne girmemiş biri... Aslında buradaki asıl mevzu yemekle olan ilişkinin bozulması.”
KİLO HAYAL KIRIKLIĞINDAN KORUYOR
Şişmanlığa süreç itibariyle psikolojik bir problem diyebileceğimizi belirten Yurtseven insanların psikolojileri bozulduğu için fazla yemek yediği görüşünde: “Bazı insanlar kendilerini kötü hissettiğinde alkol alır, sigara içer. Bazıları da yemek yer. Korktuğunda, sinirlendiğinde, yalnız hissettiğinde, öfkelendiğinde... Örneğin sevgilisi kadını en yakın arkadaşıyla aldatıyor. Bu hayatla ilgili yaşayabileceğiniz sert deneyimlerden biri. Kadın depresyona giriyor. Sonra bir şeyler yediğinde kendini iyi hissettiğini fark ediyor. Çünkü fazla yemek beyinde mutluluk veren, iyi hissetmenizi sağlayan bazı hormonları harekete geçiriyor. Sonra şişmanlamaya başlıyor. Bir süre sonra zayıflamak istese de kilo veremiyor çünkü o kilolar kadını yeni bir aşk ilişkisinden, kalp kırıklığından da koruyor. Şişmanladığında kendini korumaya almış oluyorsun. Hayal kırıklığı yaşamışsınız, bilinçaltın tekrar aynısını yaşamak istemiyor. Bunlarla yüzleşmediğiniz sürece zayıflayamıyorsunuz. Ya da doğumda alınan kilolara bakalım. Kadının evlenmesindeki tek amaç çocuk yapmak, aslında adamı istemiyor. Aldığı kilolar onu adama karşı koruyor.”
ŞİŞMANLAR GÜNÜMÜZÜN SİYAHİLERİ
Yetişkinlerin yaşadığı travmalar fazla yemeye neden oluyor. Peki ama ya çocuklar? Onların kilo almasının nedeni ne? Yurtseven’e göre sebep yine diyetler: “Yapılan araştırmalara göre hamileyken diyet yaptığınızda bebeğin metabolizması anne karnında yavaşlamaya başlıyor. O yüzden bugünün annelerinin doğurduğu çocuklar geleceğin obezleri olacak. Ayrıca çocuklar küçük yaşlardan itibaren diyet yapan anne-babalarla karşılaşıyor. Dolayısıyla çocuklar o yaşlarda başlıyor diyet yapmaya... ABD’de ilkokul çocuklarına soruyorlar; bir uzvunun alınmasını mı istersin, şişman olmak mı? Çocuklar ‘Kolumu alınmasını isterim’ diyor mesela. Yunanistan’da yapılan bir araştırmada çocuklara bir dizi resim gösteriyorlar. Resimlerde çocuğun beyninde ur var, biri tekerlekli sandalyede, birinde yanmış, birinde şişman... ‘Bu resimlerden hangisini olmak istemezsiniz?’ diye soruyorlar. Çocukların çoğu şişmanı gösteriyor. Çünkü şişmanlar günümüzün siyahileri... Burada görev anne-babalara düşüyor. Çocuğa diyet yaptırılmamalı, sadece doğru yeme alışkanlığı verilmeli. Çocuk fiziksel açlık duyduğunda yemesi, karnı doyduğunda durmayı öğrenmeli.”
Bazı ailelerin bebekleri her ağladığında emziriyor ya da mama verdiğini hatırlatan Yurtseven bunun yanlış bir davranış olduğunu hatırlatıyor: “Yaramazlık yapmadığında çocuğun ödülü çikolata, dondurma, şeker! Bunu yapan aileler çocuğa fark etmeden şunu aşılıyor: Bütün duyguların çözümü yemektir.”
“Herkes incecik olmak zorunda değil” diyen Yurtseven bedenimizle barışmamız gerektiğini hatırlatıyor: “Eğer bir şeyi değiştirmek istiyorsak savaşmaktansa önce varlığını kabul etmeliyiz. Bedenim hangi nedenlerden dolayı bu hale geldi? Buna benim de katkım oldu. Beni hayatta tutan tek şeye acaba özen gösteriyor muyum? İhtiyaç duyduğu şeyleri veriyor muyum? Doğru nefes alıyor muyum, hareket ediyor muyum? Aynaya baktığımda kendimi suçluyor muyum, seviyor muyum? Önce bedenimizle uzun süreli bir sevgi ilişkisine girmeliyiz. Sonra da duygularımızın çözümünü yemekte değil başka şeylerde aramalıyız. Örneğin canın sıkılıyorsa buzdolabını açmak yerine müzik dinleyebilir, yürüyüş yapabilirsin. Çoğumuz ciddiye almıyoruz ama yeme bağımlılığı en az alkol bağımlılığı kadar tehlikeli!”