16 Mayıs 2025 Cuma / 19 Zilkade 1446

Hayatımdaki Meryemleri anlattım

İlk filmi Mommo Kız Kardeşim ile büyük sükse yapan yönetmen Atalay Taşdiken, Meryem adlı filmiyle yeniden gündemde. Meryem’in öyküsünü ondan dinledik.

SERDAR AKBIYIK [email protected]10 Ağustos 2013 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Hayatımdaki Meryemleri anlattım

BAZEN hiç beklemediğiniz anda bir film gelir ve sinemanın güzelliklerini size tekrar hatırlatır. 2009 yılında Mommo Kız Kardeşim filmini seyrettiğimde bunları hissetmiş, yönetmeni Atalay Taşdiken ile röportaj yapıp bu sayfalara taşımıştım. Yıl oldu 2013 ve iyi bir başlangıçtan sonra Taşdiken’in ikinci filmi Meryem görücüye çıkmaya hazırlanıyor. Tabii biz de kariyerini dikkatlice takip ettiğimiz bu yönetmeni karşımıza oturttuk. Yaşadığı olayları ‘cebindeki hikayeler’ olarak taşıdığını, ablasından, annesinden, kendi tanıdığı kişilere kadar pek çok kişiden yola çıkarak ‘hayatındaki Meryemleri’ anlatıyor.

- Size bu filmin senaryosunu yazdıran şey neydi?

Mommo çocukken çevremde yaşanmış olaylardan, cebimdeki hikayelerden birisiydi. İkinci filmi yaparken, Mommo’nun aldığı övgüler üzerimdeki baskıyı artırdı. Birkaç hikaye daha vardı. Anlatım dilinde Mommo ile kardeşlik gördüğüm için ikinci film için Meryem’e karar verdim. Gerçek bir hikaye. Elbette ki bütün karakterler gerçek değil ama bir kadının hikayesi anlamında tanık olduğum ve beni de çok etkilemiş bir hikaye idi. Yaptıktan sonra da ‘Mommo’dan sonra filmimin Meryem olması doğru olmuş’ dedim.

- Filmde öne çıkan ‘Göç’ ve ‘Kadın’, 70’li yıllarda baskın kavramlarken günümüzde artık kanıksandığı görülüyor. Neden bu konulara eğildiniz?

Hikayelerimizi popüler meseleler üzerine kurmuyoruz. Kameramı insani şeyler üzerine çeviriyorum. Dolayısıyla bu göçün neden olduğu Meryem’in hikayesinde asıl mesele göçün sosyal boyutunu değil, insanlar üzerinde yarattığı kırılganlığı anlatmaya çalışmak. O anlamda bugünün popüler bir meselesi olmayabilir ama insanın olduğu yerdeki duygular hem evrenseldir hem bugüne hem yarına, hem geçmişe mutlaka ışık tutacaktır.

- Filmin oyuncu kadrosundaki İsmail Hacıoğlu’nu biliyoruz fakat Recep İvedik’ten tanıdığımız Zeynep Çamcı sürpriz bir seçim değil mi?

Zeynep’i Recep İvedik’te görmedim, Leyla ile Mecnun dizisinde farklı bir ışığı vardı. Bir komik karakteri oynarken bile gözlerindeki hüzün, tavrı, duruşu, tonlamaları insanı çok etkiliyor. Ben o zaman çok şaşırdım “Kimmiş bu kız?” diye. Zeynep’in oyunculuk kariyerinin uluslararası boyut kazanacağını düşünüyorum. Çok yetenekli, Allah’ın herkese nasip etmediği bir iç enerjisi var. Zeynep, kafamdaki Meryem’e birebir oturdu.

GÖZLEM, ANNEM, ABLAM...

- Mommo’da da gördük, Anadolu ve dertlerini önemsiyorsunuz...

Anadolu’da doğup büyüyen bir insanım. Liseyi bitirene kadar Nevşehir’de yaşadım. Köyümle sürekli irtibatım vardı. Sinemacılığın olmazsa olmazının çok ciddi gözlem yeteneği olduğunu düşünüyorum. Bakmıyorum, anlıyor, görüyorum. Mommo’da olduğu gibi Meryem’deki bütün kahramanları da birebir tanıyorum. Bu insanlar hangi evlerde yaşar, ne giyinir, ne yer, komşu ve ev ilişkileri nasıldır, reel olarak bunları gözlemledim. İnsan her yerde insan ama bir filmi inandırıcı kılabilmeniz için kahramanlarının hepsini iyi tanımanız, davranışlarını ve lehçelerini iyi bilmeniz şart. Anadolu’ya ait hikayelerı anlatmakta birikimimin bir artı getirdiğini de söyleyebilirim.

- Meryem’de bir kadını anlatıyorsunuz. Bir kadınının gerçeklerine vakıf olmak zor değil mi?

Dezavantaj gibi duruyor ama sıkıntı yaşamadım. Çünkü Meryem’in kendine var etmeye çalıştığı alanı ve çevresiyle olan ilişkilerini çok iyi biliyordum. Sadece kendi gözlemlerimle değil, evde annem, ablamın bu meseleyle ilgili tepkileri hepsi benim kafamda bir yerde yazılıydı. Bir olayı anlatayım. Mommo’nun Berlin Film Festivali’ndeki gösteriminin ardından seyirciler fuayede de soru yöneltmeye devam etti. Bir Alman kadın geldi ve ‘Filmden sonra siz sahneye çıkmasanız ve sizi görmeseydim, bu filmi kesinlikle kadın yönetmen çekmiş diye düşünürdüm. Bir erkeğin göremeyeceği ayrıntılar ve hassasiyetler vardı’ dedi. Elbette izlediğinde kadın seyirci karar verecek ama onların duyarlılıklarına yakın bir Meryem ortaya çıktığını düşünüyorum.

İnsan, sİyasİ görüşten daha önemli

- Anadolu filmlerinin siyasi bir tabanı vardır fakat sizin filmlerinizde politikadan daha çok insanı öne çıkaran bir yapı dikkat çekiyor...

Ben insanın, sadece bir tek insanın bile dünyada var edilmiş bütün siyasi görüşlerden ve değerlerden daha değerli olduğunu düşünüyorum. Bunun başka bir tabanı daha var elbette ki o da şu, daha önce söyledim: ‘Anadolu’da yaşadım, bir kasabada büyüdüm, o insanları tanıyorum.’ Gerçekten o insanlar için siyaset, seçimden seçime gidip oy vermekten öteye geçen bir şey değildi. Öyle zannedildiği gibi bizim büyük kentlerde yaşadığımız gibi siyasi görüşlerden dolayı insanlar kamplaşmazlar, insanlar uzun uzadıya siyasi tartışmalar yapmazlar; herkes ekmeğinin derdindedir, ekmeğinin peşindedir, huzurunun peşindedir. Özellikle yaptığım bir şey değildir bu siyasi söylemi filmin dışında tutma meselesi. Gayret ederek yaptığım bir şey değildir. Kalemim öyle götürür, ayrıca dediğim gibi oradaki en basit insanın ruh dünyasını, duygu dünyasını anlatmanın dünyadaki bütün siyasi söylemlerden çok daha değerli olduğunu düşünüyorum.