26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Hayatımın dört duvarı arasından ''Günaydın''

Hayata dört elle sarılmış ve kendi imkânlarını kendi oluşturmuş bir adam Cüneyt Asan. Şimdilerde yeni yüzü ile Avrupa’da şubeler açmaya hazırlanan Günaydın Et’in patronu Asan “Hayatımın hepsi dört duvar arasında geçti. Eşimi bile dükkânda tanıdım. Hiç flört etmedim ve hiç ayakkabı ile top oynamadım ama Türkiye’ye et pişirmeyi ben öğrettim” diyor.

GİZEM TÜMBAY KOÇAK30 Eylül 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Hayatımın dört duvarı arasından ''Günaydın''

Erzincan’dan İstanbul’a göç eden, kapıcılık yaparak geçimini sağlayan küçük ailenin büyük hayalleri olan oğluydu. Parası yok, umudu çoktu. Ne hayallerinden vazgeçti, ne imkansızlıklara yenildi. Bu hafta lezzet klasiği Günaydın Et’in kurucusu, Cüneyt Asan’ın başarı hikayesini dinledik. Zengin olma hayalini 10 yaşında kuran Asan, yaşadığı yoksulluğu çevresindekilere yaşatmamak için kendisine verdiği sözü dün gibi hatırlıyor. Kasapta çalışana kadar hiç et yemediğini söyleyen Asan’ın yeni hedefi ise markasını dünya lideri yapmak.


Dar gelirli bir ailede yetişip lezzet imparatorluğunu kurdunuz. Başarı hikayenizde dönüm noktası neydi?

Erzincan doğumluyum. 10 çocuk dünyaya getiren annemin hayatta kalan beş çocuğundan biriyim. Ailem sağ olan çocukları kaybetmemek için İstanbul’a göç etti. Tek odalı bir gecekonduya ağabeyim eşi ve çocuğuyla birlikte yerleştik. Babam adam gibi adamdı. Bir süre sonra bu durumdan rahatsız olup bir binada kapıcılık yapmaya başladı. Kapıcı dairesine de ailenin yarısını taşıdı. Babamın duruşu yeterdi benim için. Ne zaman hayatımla ilgili önemli bir karar vermem gerekse babamı karşımda hayal ederim. Sokakta büyüyen her çocuk gibi çok hızlı olgunlaştım. Mahallenin çocukları akşam araba teybi sökmeye giderlerdi. Biz de küçük olduğumuz için onlara gözcülük ederdik. Nezarete girmişliğim çok olmuştur ama hiçbir zaman teyp sökmedim. Sadece gözcülük yaptım. 10 yaşıma geldiğimde fakirler okulunda olduğum için bize yardım ediyorlardı. Bir kış ayında Meliha Şakar öğretmenim, elektrikçi Muhsin Amca’nın kızı Gülcan’dan beni eve götürmesini ve annesinin bana bir kışlık elbise dikmesini istedi. Herkese söyleyebilirdi ama Gülcan’a değil. Çünkü Gülcan’a aşıktım. Çok gurur yaptım. Gülcan’ların evinden çıktığımda saatlerce ağladım. Eve geldiğimde de ‘Baba ben okula gitmek istemiyorum. Kapıcı olmak istemiyorum’ dedim. O da ‘Okumazsan kapıcı olursun’ dedi. Bense kapıcı olmamayı kafama çoktan koymuştum.

Ne yaptınız peki… 

Babamla konuşmamın ardından sabaha kadar ne iş yapabileceğimi düşündüm. Sabah naylon çantamı alıp okul çıkışı Kasapçılar Çarşısı’na gittim. Kesinlikle iş bulacaktım. Bir dükkan buldum ve çırak olarak işe başladım. Akşam bahşişlerle birlikte param oldu. Ertesi gün ilk defa cebimde parayla okula gittim. İlk kolamı içtim iki arkadaşıma da ısmarladım. Ismarlamak müthiş bir duygudur. Bu duygu beni büyüttü. Hem okula hem de kasaba giderek iş hayatına başladım. Ortaokulda sınıfta kalana kadar da okumaya devam ettim.

Günaydın markasının gücü kasap çırağı olmanızdan mı geliyor?

Başka bir şey de olurdum, hedeflerim belliydi, zengin olmayı kafama koymuştum. O zamanlar iş alternatifi yoktu. Sadece Kasapçılar Çarşısı vardı.

Eğitimi yarıda bıraktığınız için pişman oldunuz mu?

Yabancı dilden dolayı pişmanım. ‘Keşke yabancı dille ilgili sorunumu çözseydim’ diyorum. Bu yüzden de oğlumu New York’ta okuttum.

Günaydın’ın yeni imajına gelelim. Hedefte neler var?

Türkiye’de yaklaşık 43 şube ve 2 binin üzerinde de çalışana ulaştık. Son dönemde de Dream Grubu ile ortak olduk. Bu ortaklığın en büyük sebebi, artık dünya markası olup Avrupa’ya açılma hedefimiz. Dolayısı ile buralara giderken de yüzümüzün değişmesi gerekiyor. Bugüne kadar Türkiye’de yapılan her şey ülkenin algılarıyla ilerliyordu. Madem artık uluslararası arenadayız yüzümüze makyaj yapmamız gerekiyordu. Yeni logomuzu satır ve bıçakla değiştirdik. Niyetimiz herkesin algılayabileceği bir marka imajımızın olması.

Sadece yüzünüz mü değişti?

Yüzümüzle birlikte mekânlarımız da çok değişti. Hangi ülkedeysek, mekânların içinde dekorla ilgili farklı değişiklikler olacak. Ama ana temalar yerinde kalarak. Modern, medeni, iyi bir iskelete, iyi bir duruşa ve güzel bir yüze sahip olmak istiyoruz. Bizi çok iyi algılayabilsinler istiyoruz.

Yurtdışındaki restoranlarınıza gidince ne hissediyorsunuz?

Bu ülke bizim ve ülkemizi çok seviyoruz. Vatana borçluyuz. Yurt dışındaki şubelerimizde çalışanların hepsi Türk. Hem ülkemizi hem de mutfağımızı anlatmak istiyoruz. Türk lezzetlerini dünyaya tanıtmak gibi bir misyonumuz var. Bunu da gerçekleştireceğimize inanıyoruz. Dükkândan içeri girdiklerinde onun bir Türk restoranı olduğunu net olarak anlayacaklardır. 

Herkesten farklı olmalıydık

Günaydın’ın adımları ne zaman atıldı?

12 yaşımdan itibaren kasapta yatmaya başladım. Asker dönüşü Günaydın’ın ilk temelleri atıldı. İlk iş çalıştığım Bahar Kasabı’nın adını değiştirmek oldu. Çünkü o dönemde bütün kasapların adı ‘bahar, şen ve aile’ydi. Patrona ‘Bizim kasabımızın ismi farklı olmalı’ dedim. Kasaba ‘Günaydın’ adını verdik. Dükkanın önünde gazete satan çocukların ‘Günaydın’ diye bağırması, bana güç, büyüklük algısı verdiği için bu ismi verdim.

Sizin verdiğiniz bu mücadele yeni nesilde yok…

İlkokul mezunuyum. Bu kadar soruya nasıl cevap veriyorum sizce? Çok mu zekiyim. Hayır!  Bir numaralı bilgi tecrübedir. Hayatımın hepsi dört duvarın arasında geçti. Eşimi bile dükkânda tanıdım. Hiç flört etmedim, hiç ayakkabı ile top oynamadım.

Rakiplerinizden farkınız nedir?

Benim rakibim yok.

Şansa inanır mısınız?

İnanmak, sevmek ve çalışmaya inanırım şansa değil. Şans dediğiniz şey milli piyangodur. Ama onun için de o parayı verip, o bileti almak gerekir. 

Yeni bir kitap hazırlığı da var…

Etin kitabını yazıyorum.Böyle bir kitabı üniversitelerde ders olarak okutulsun diye hazırladık. Kitapta etin ilk gününden bugüne gelen serüvenini okuyacaksınız. 

Kalan etler barınaklara gidiyor

Tabaklarda artan etler nereye gidiyor?

Biz kalan etleri biriktirip hayvan barınaklarından gelenlere teslim ediyoruz. Hayatın dibinden geldiğimiz için duyarlıyız. 

Kasapta çalıştığımda etle tanıştım

Ailenizde vejetaryen var mı?

Hayır. Et buldukları zaman saldırıyorlardı. Ben de o kasaba girene kadar eti görmemiştim ki. Kasapta çalışmaya başladığım andan itibaren etle tanıştım. 

Bu işi yapan herkes benim tezgahımdan çıktı

Geçmişi hatırlayınca bugün kendinizi nasıl görüyorsunuz?

Etle ilgili Türkiye’de tüm ilkleri başardık. Konuyla ilgili bilinenleri çizdik ve yeni bir model oluşturduk. Mesela kasaplığı iyi anlatabilmek için dünyadaki ilk Amerikan Bar ve Kütüphaneli Kasabı’nı yaptık.  Bu işi yapmaya 17 yaşımda karar verdim. Eskiden kasaplara kız vermiyorlardı şimdi üniversiteli kızlar kasap oluyor. Bugün Türkiye’de Avrupa’da Orta Doğu’da Rusya’da bu işi yapan herkes benim tezgahımdan çıkan çocuklardır. 50 yılda bunu başardım.