Yahya Efendi
Kanuni Sultan Süleyman’ın süt kardeşi ve Trabzon Kadısı Ömer Efendi’nin oğlu olan şeyhülislam Yahya Efendi’ye ancak isim olarak aşinayız. Yahya Efendi’nin doğduğu tarihte Trabzon’da vali olan Yavuz Sultan Selim Hân’ın oğlu şehzade Süleyman da bu tarihlerde dünyaya geldi. Bu yakınlık, uzun yıllar kadılık yapan Yahya Efendi’nin Kanuni Sultan Süleyman’ın süt kardeşi olmasına vesile oldu. İlk eğitimini Trabzon’da babasından ve daha sonra Müfti Ali Çelebi’den alan Yahya Efendi daha sonra İstanbul’a göç etti. Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatı boyunca danışmanlığını yapan Yahya Efendi’nin Ramazan ayından istifade ederek türbesini ziyaret etmek isterseniz rotanızı Beşiktaş’a çevirmelisiniz. 1571 tarihli Mimar Sinan eseri kâgir türbe, Çırağan Sarayı karşısında, Yahya Efendi Tekkesi’nin bitişiğinde bulunuyor. Yahya Efendi ile ilgili rivayetler ise birbirinden ilginç. İlk rivayette Yahya Efendi’nin Boğaz’ı koruyan dördüncü kutsal kişi olduğuna ve Hz. Yuşa’nın kabrini keşfeden kişi olduğuna inanılıyor. İkinci rivayet ise Osmanlı donanmasına ne zaman dua etse donanmanın zaferle savaştan dönmesine ilişkin. Hatta II. Selim donanmanın hazırlanıp sefere çıkması için emrini verdiğinde donanma komutanı da Beşiktaş’ta Yahya Efendi’den dua istemeye gider.
Şeyh Yahya Efendi üzüntülü ve sıkıntılı bir şekilde: “Allah-ü Teâlâ bir şeyin olmasını takdir ettiyse, onu hayır dua değiştiremez. Lâkin sizden gelecek kötü bir haberi işitmememiz için gece-gündüz Rabbime duacıyım” der. Donanma o yıl düşmana karşı zafer kazanamaz. İstanbul’a bu haber gelmeden önce de Yahya Efendi Hakk’ın rahmetine kavuşur. Son rivayette şöyledir; Yahya Efendi, Hızır’la arkadaştır. Kanuni Sultan Süleyman, ona, kendisini Hızır’la tanıştırması için ısrar eder. Padişah ve Yahya Efendi bir gün bir sandalla Boğaziçi’nde gezmeye çıktığında sandalda bir üçüncü kişi daha olur. Bu kişi padişah Süleyman’ın parmağındaki paha biçilmez yüzüğü uzun süre inceledikten sonra, “Yüzüğünüze bakmam için bana verir misiniz” der. Yüzüğü alır ve denize atar. Padişah kızar ama kendisini tutmayı da başarır. Sandal, Kuruçeşme’ye yanaşınca Yahya Efendi’nin arkadaşı, elini deryaya daldırır ve denize attığı yüzüğü çıkarıp padişaha verir. Karaya çıktıklarında Yahya Efendi “Yanımızdaki zat Hızır Aleyhisselam’dı” der. Kanuni “Neden bana tanıtmadın?” diye sitem ederek sağına soluna bakınır ama adam yok olmuştur. Yahya Efendi’nin yanıtı ise can yakıcıdır: “O kendisini tanıttı ama sen tanıyamadın.”
Şeyh Mehmed Ruhi Dede (k.s.)
Mevlevî yolu büyüklerinden olan Şeyh Mehmed Ruhi Dede, İstanbul Galata Mevlevîhânesi’nde on iki yıl şeyhlik yaptıktan sonra 1814’de vefât etmiştir. Kabri Galata Mevlevîhânesi’nde İsmâil Rusûhî türbesindedir. Buraya geldiğinizde Şeyh Galip, Şeyh İsa Efendi, Şeyh Selim Efendi, Şeyh Galip Dede ve Şeyh İsmail Ankaravi Efendi’nin türbelerini de ziyaret edebilirsiniz.
Hz.Abdüssadık Amr İbn-i Same
Ayvansaray Eğrikapı Caddesi üzerinde Surların girişinde bulunan türbede medfun bulunan Hz. Abdüssadık Amr İbn-i Same’nin, Hz. Peygamber’in dostluğunu kazandığı ve Bizans’ın fethi için yapılan Arap seferine katılarak İstanbul’a geldiği rivayet ediliyor. İstanbul’un muhasarası sırasında yapılan savaşlarda surlar önünde şehit düşen Hz. Abdüssadık Amr İbn-i Same’nin daha sonra şehit düştüğü yere defnedildiği söyleniyor. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethettikten sonra Hz. Abdüssadık Amr İbn-i Same’nin defnedildiği yere türbe inşa ettiriyor.
Hz. Abdullah El – Hudri (r.a.)
Eyüp Sultan Hazretleri ile birlikte İstanbul kuşatmasında bulunmuş bahtiyarlardan olduğu rivayet ediliyor. 7. yüzyılda Bizans şehrini kuşatan Arap ordusu ile birlikte İstanbul’a geldiği söyleniyor. Diğer sahabeler gibi burada şehitlik mertebesine erişen Hz. Abdullah El-Hudri’nin türbesi nasıl olduysa sur içinde kalıyor. Ayvansaray Eğrikapı’da Kandilli Türbe Sokak’ta bulunan türbe Kandilli Türbe olarak da bilinir. Buraya gelmişken; Hz. Muhammaed El-Ensari (r.a.) – Hz. Ebu Zerr Gifari (r.a.) – Hz. Kab(r.a.) ve Toklu Dede kabristanını da ziyaret edebilirsiniz.
Hz. Hasan ve Hüseyin Kardeşler (r.a.)
Eyüp ilçesinde Hoca Kasım Günani Camii’nin bahçe kapısının karşısındaki Hasan-Hüseyin yokuşu üzerinde türbeleri bulunuyor. Sahabe-i Kiram’dan olan Hasan ve Hüseyin Hazretleri bir rivayete göre Eyüp Sultan Hazretlerine imamlık etmiş iki kardeştir. Bu konuda Ayvansaraylı Hüseyin Efendi Hadikatü’l Cevami isimli eserinde şunları bildiriyor; “Bir çok arkadaşları ile birlikte İstanbul’a gelmişler ve şehrin içine girmeye muvaffak olarak daha sonra şehit düşmüşlerdir. Hazret-i Halid’in hadimlerinden olmak üzere ma’ruflar (bilinmişler) ve cümlesi ziyaretgah-ı ehl-i hulus olmak üzere mevsuflardır (bilinmişlerdir).”
Akbaba Mehmed Efendi
Fatih Sultan Mehmed Han ile İstanbul’u fetheden ni’me’l-ceyş’dendir (mutlu asker) olarak anılır. Kabri, Beykoz’da, kendi adıyla anılan Akbaba Köyü’ndedir. Hemen yanında ise Can Fedâ Hatun Câmii yer almaktadır. Akbaba Hazretleri aslen Buharalı (günümüzde bu şehir Özbekistan’dadır) olup gerçek adı Mehmed’dir. Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretlerinin müridi Akşemseddîn ile birlikte Sultan II.Mehmed’in danışmanlığını da yapmıştır.
Tezveren Dede
Tezveren Dede türbesi İstanbul’da iki farklı noktada bulunmaktadır. Beykoz-Paşabahçe’deki türbede medfûn bulunan Tezveren Dede rivâyete göre Yu’şâ Peygamberin silâh arkadaşıdır. Bir başka rivâyete göre ise İstanbul fethinde bulunmuş erenlerdendir. Kabrinin etrâfı çevrili olup içinde serpûşlu bir şâhide yer almaktadır. Bir diğer türbesi ise Cağaloğlu’nda Basın Müzesi olan binanın altında bir köşeye sıkışmış haldedir. Kendisinin Fatih Sultan’ın ordusunda görevli bir eren olduğu yazar kitabesinde…
Abdullah Efendi (Himmetzâde)
Bayramiyye yolunun şeyhlerinden Abdullah Efendi, 1640 (H.1050) yılında İstanbul’da doğdu. 1697’de Sultan ikinci Mustafa’nın Avusturya seferine ordu vâizi olarak katıldı ve askeri gayrete getirdi. Yapılan savaşlarda Osmanlı askerinin fevkalâde cesâreti neticesinde Avusturya orduları bozguna uğratıldı ve zaferle dönüldü. Hayatının son yıllarında Bâyezîd ve Süleymâniye câmileri vâizliklerinde bulunan Abdullah Efendi, 1710’da Hakk’ın rahmetine kavuştuğunda Üsküdar’daki Bezcizâde Tekkesinde babasının yanına gömüldü.