7 Mayıs 2025 Çarşamba / 10 Zilkade 1446

İzleyici telaffuz hatalarının çetelesini tutardı

Erkan Oyal: “Meslek disiplini ve saygınlığı önce azaldı, sonra tümüyle ortadan kalktı. Bakın haber bültenlerine sunucular el kol sallamaktan, ayakta bir oraya bir buraya gitmekten kaş göz oynatmaktan ağızlarına ve dillerine sahip çıkamıyor.”

FATMA ERSOY 17 Şubat 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
İzleyici telaffuz hatalarının çetelesini tutardı

Televizyon ekranlarında uzun yıllar güzel Türkçesi’yle haber sunmanın yanı sıra İstanbul Türkçesi’ni de milyonlara ulaştıran ustalar birer birer hayatımızdan çekiliyor. Gündelik hayatta kullanılan dil zayıfladıkça ekranlarda da Türkçe kullanımı giderek özensizleşiyor. TRT geleneğinden gelen tecrübeli isimlerin çoğu bu durumdan hayli rahatsız. Tuna Huş’un vefatı sonrası hem ustaya ilişkin duygularını hem de ekran Türkçesi’nin hâlini Erkan Oyal, Ayşenur Yazıcı ve Erkan Oyal’a sorduk. 

Siyah beyaz yıllardan günümüze spikerlik mesleği nasıl bir değişim geçirdi sorusuna Erkan Oyal, “Mesleğin o seçkinci, zor sınavlara dayalı, uzun eğitim sürecine dayalı meşakkatli günleri artık çok gerilerde kaldı. Evet TRT’nin ilk dönemlerinde televizyon tekniği bugüne göre çok ilkeldi, olanaklar kısıtlıydı. İzleyicinin etkisi ise tam aksine çok yoğundu. En ufak hata büyütülürdü. Bazı izleyiciler telaffuz ve vurgu hatalarının çetelesini tutar mektupla her hafta bildirirlerdi. Bu haber spikerler üzerinde baskı yaratırdı. Televizyonda giyim kuşam, renkli kravatlar mendiller kısacası hiçbir şey haberin önüne geçemezdi. Haberin namusu vardı. Tarafsızlık ve hakkaniyet kurallarına dikkat edilirdi. Artık böyle şeyler kalmadı” diye cevap veriyor. 

Ayşenur Yazıcı ise “Spikerlik mesleği belli eğitimden geçmiş kişilerden çok artık belli meslekleri olan insanlara verilen bir iş grubu haline gelmiştir. Dolayısıyla da ekranlar Türkçe hatasından geçilmiyor” şeklinde konuşuyor. Yazıcı, “1983 TRT sınavı ile mesleğe başlamış olanlardanım. Siyah beyazın sadeliği ve tek sesliliği spikerlik mesleğini de sınırları belli bir çerçeveye oturttu. Altı ayda bir bilginin sınanmasından tutun, edep çerçevesine ve kullanılan dilin zenginliğine kadar siyah beyazlı dönemin kalıbı çok bellidir. Sağlam ve güven vericidir. Bu günle mukayese ettiğimizde, kısır bir kelime haznesi ve terbiye sınırlarını sıklıkla aşan, kontrolden çıkmış, seyirciye güvensizlik ve kafa karışıklığı aşılayan tartışmalar spikerle/sunucular tarafından yatıştırılmak yerine körükleniyor. Reyting kaygısı ve popüler kültüre kurban edilen değerler herkesin muhbir ve muhabir olduğu bir ülkeye ekrandan ‘emniyet’ ve güvenilirlik değil; tereddüt ve karamsarlık akıtıyor diye düşünüyorum” sözlerinin ardından şu cümleyi de ekliyor: “Tuna Bey 2018’in televizyonlarında çalışıyor olsaydı çok incinirdi.”

EKRANDA TÜRKÇE KONUSUNDA SORUMLULUK DUYARDIK

Binlerce kişinin sınava girip 36 kişinin kazanabildiği bir sınavla TRT’ye başladığını anlatan Kaan Yakuphan, o zorlu süreci ve Türkçe konusundaki hassasiyeti şöyle özetliyor: 

“Önce sesimiz elekten geçirildi sonra becerilerimiz ve sonra eğitim süreci. Toplamda 1 yılı bulan 5 sınavdan bahsediyorum. O yıllar ve bizden önce TRT sınavlarını kazanmak adeta piyango çıkması gibi zor ve kıymetliydi. Türkiye’nin de siyah beyaz yıllarıydı bir bakıma. Bizler kelime kelime harf harf yeniden öğrendik, geliştirdik Türkçemizi. Meslek büyüklerimize sevgi, saygı besler, onlardan öğreneceğimiz bir sözcük için yanlarından ayrılmazdık. Türkçe’yi en iyi eğitimli oyuncular ve TRT spikerleri konuşur denildiği ve ona göre eğitim verildiği için üzerimizde ciddi bir sorumluluk duyar, hata yapmaktan ödümüz kopardı.”

TRT Türkçesi ile günümüz medya Türkçesi arasında fark olduğunun altını çizen Yakuphan, “Sözünü ettiğimiz temiz ve diksiyon kurallarına uygun kullanım en zoru. Dili hem kökenine uygun hem söyleyiş kurallarına uygun kullanacaksınız. Üstelik bunu belli bir ses eleğinden geçerek yapacaksınız. İşte zor olan bu. Vurgusu, tonlaması, telaffuzu, beden dili ve jest ve mimiklerinize de yansıyan tavrıyla bir ekoldür TRT Türkçesi. Eskiden tek bir okulu vardı mesleğimizin: TRT. Şimdi özel kurumlar da var neyse ki ve bizler de öğrendiklerimizi meraklılarıyla, isteyenlerle paylaşıyoruz” diyor. 

Meşru yanlışların ekranlar ve radyolar tarafından dilimize yerleştiğine dikkat çeken Yazıcı ise bu nedenle meslekteki insanların bu görevi nefer gibi üstlenmiş kişilerden oluşması gerektiğine dikkat çekiyor. “Ülke insanlarının iletişim için kullandıkları kendi dillerini doğru öğrenmesi, bozulmadan koruması vatandaşlık görevidir” diyen Yazıcı, “TRT Türkçesi aslında ülkenin konuşması, öğrenmesi gereken Türkçe’dir. Kulakları doğru Türkçe’yle dolan halk, doğru iletişimi, doğru sözcük seçimini radyo ve TV’lerden farkında olmadan aklına yerleştirir. TRT bunu yıllarca gayet güzel yerine getirdi. Özel kanalların açılmasıyla, ‘tek kanallı’ TV’nin eğlence ve tartışma kapıları özel yayın politikalarıyla farklı anlayışlarla açılınca önce güzellik kraliçeleri ile bu görev yeri dolduruldu. Sonra politika, ekonomi veya uluslararası siyaset eğitimli kişiler bu işi yapmaya başladı. Oysa spikerler bambaşka bir eğitim, hayat ve dil standardı olan kişilerdir” şeklinde konuşuyor. “Dile özen gösterilmesi TRT Yasası’nda hâlâ yer alıyor” hatırlatmasında bulunan Erkan Oyal, ekranda gördüğü tabloyu sert bir dille eleştiriyor. “Meslek disiplini ve saygınlığı tümüyle ortadan kalktı. Haber bültenlerine sunucular el kol sallamaktan, ayakta bir oraya bir buraya gitmekten kaş göz oynatmaktan ağızlarına ve dillerine sahip çıkamıyor” şeklinde konuşan Oyal, “TRT Türkçesi değil, kullanmaya çalıştığımız dünyadaki en güzel dillerden biri olan yaşayan İstanbul Türkçesi’ydi. Yöneticiler bir kelime yanlış okunduğunda spikerin burnundan getirirlerdi. Giderek televizyonculuk göz boyayan görüntüler ve altına ne söylense olabilen metinlere dönüştü” sözleriyle rahatsızlığını dile getiriyor. 

TRT sınavlarını kazanmak adeta piyango çıkması gibiydi. Türkçe’yi en iyi TRT spikerleri konuşur denildiği ve ona göre eğitim verildiği için hata yapmaktan ödümüz kopardı.

AYŞENUR YAZICI / Türkçe’ye hâkimdi

Efendiliği ve sakinliği, Türkçe’ye tam hakimiyeti ile sektörde istisnasız herkesin saygısını kazanmış ender insanlardan biridir. Birçok ekran yüzünü de yetiştiren bir ustadır. Beyefendidir.

KAAN YAKUPHAN / MESLEĞİ O’NUN SESİYLE SEVDİK 

Tuna Huş mesleğimiz ve bizler için Türkçe’nin önemli bayraktarlarından biriydi kuşkusuz. Mesleğimde 28. yılımı doldurdum Tuna abiyle hiç birlikte çalışma şansımız olmadı ama onun sunduğu haberlerle büyüdük. Onun sesi ve vurgularıyla mesleği sevdik ve motive olduk. Türkçe’yi ve sesini iyi kullanan, güven veren ve özel yaşamına da özen gösteren, tevazu sahibi bir meslek büyüğümüz olarak sevdik kendisini.

ERKAN OYAL / ‘ÇOK ÇALIŞIRSAN OLACAK’ DEMİŞTİM

TRT kurulduğu 1964’den 1980’lere kadar hem spikerlerini hem de programcılarını çok sıkı sınavlarla seçer ve zorlu bir eğitimden geçirirdi. Bu çetin koşullardan geçerek aramıza sonradan iki isim katıldı Mesut Mertcan ve Tuna Huş. Biri Adana’dan diğeri İstanbul’dan Ankara’ya geldi. Zafer Cilasun ve ben kendilerine yardımcı olmaya çalıştık. Arada ağır şakalarımızla kendilerini yorduğumuz da oldu. Tuna’nın da Mesut’un da mikrofon deneyimleri vardı ama haber sunma ve ekran hakimiyeti zaman alacaktı. Zaten iyi spikerin on yılda yetişeceği gibi yaygın bir TRT efsanesi de vardı. 

Tuna yeteneği, ses kalitesi, zamanla kazandığı haber metni hakimiyetiyle kısa sürede kendini gösterdi ve iyi bir televizyoncu oldu. TRT’nin o dönemi; hata kabul etmeyen ciddiyet gerektiren, devleti temsil etmenin onurunu yukarıda tutan yıllardı. Bu genç kadro elinden gelenin en iyisini vermeye çaba gösterirdi.  

Tuna’yla pek çok anı paylaştık kuşkusuz. Ankara’ya gelince ev tutması gerekti. Ben Aşağı Ayrancı’da oturuyordum. Hem TRT’ye yakındı, hem de iyi bir semtti. Bana civarımızda kiralık ev olup olmadığını sordu. Birlikte ev baktık. Hangi eve gitsek beni tanıyorlar ve ilgi gösteriyorlardı. Bir evden çıkarken bana döndü ve “Bir gün beni de böyle tanıyacaklar ve yakın davranacaklar mı?” diye sordu. Güldüm. Çok çalışırsan tabii olacak demiştim. 

Tuna Huş kimdir?

Tuna Huş, 1942 yılında Adana’da dünyaya geldi. TRT‘nin siyah-beyaz olduğu dönemde spiker olarak görev yaptı. Her kelimesi kolaylıkla anlaşılan, yumuşak ses tonuyla hafızalarda yer etti. Türkiye en önemli haberleri bir dönem onun sesinden dinledi. Çok sayıda spiker yetiştirdi. 1999 yılında, by-pass ameliyatı oldu, ardından 1,5 sene sonra beyne giden ana damarda pıhtı atması sonucu 2001 yılında beyin kanaması geçirdi ve beyin ameliyatı sonrasında geçirdiği felç nedeniyle konuşma yeteneğini kaybetti. TRT’nin çok sevilen ekran yüzlerinden biri olan usta spiker Tuna Huş sağlık sorunları nedeniyle uzun süredir tedavi görüyordu.