4 Temmuz 2025 Cuma / 9 Muharrem 1447

Kanserle mücadelede doktordan saklanan sır; bitkisel sır

Herkesin korktuğu kanser hastalığında erken teşhis ve tedaviyle iyileşmek mümkün. Ancak kimi hastaların doktorlarından gizleyerek başvurdukları bitkisel kürler tedaviyi olumsuz etkileyebiliyor. Uzmanlar 1-7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle uyarıyor: “Bitki karışımları asla doktordan habersiz kullanılmamalı.”

Özlem Yurtcu Karabulut4 Nisan 2015 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Kanserle mücadelede doktordan saklanan sır; bitkisel sır

Kronik kompleks hastalıklar arasında en korkulanı ve ‘tüm hastalıkların şahı’ olarak nam salan kanser, bilim camiasını hala en çok meşgul eden problemlerin başında geliyor. Gelişmiş ülkelerde ölüm nedenlerinin arasında kalp hastalıklarına bağlı ölümlerden sonra ikinci sırada yer alıyor. Dünya Kanser Örgütü’nün Ocak 2015 raporuna göre dünyada 14.1 milyon kişiye kanser teşhis konuldu. Bunların yüzde 13’ü akciğer, yüzde 12’si meme, yüzde 10’u bağırsak ve yüzde 8’i prostat kanseri olarak kayıtlara geçti. Erkeklerde akciğer, prostat ve mide; kadınlarda ise meme, serviks ve kolorektal kanserler başı çekiyor. Oysa sadece basit yaşam tarzı değişiklikleriyle kanserler yüzde 30-40 oranında önlenebiliyor, varolan kanser vakalarının üçte biri ise erken teşhis ve tedaviyle tam şifa şansına erişebiliyor. 1-7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle STAR cumartesi’ye konuşan uzmanlar, kanser sözkonusu olduğunda ilk olarak alınabilecek önlemlerle ilgili, daha sonra da son yıllarda adeta bir trend olan ‘bitkisel kürler’ konusunda önemli uyarılarda bulunuyor. Yapılan araştırmalar kanser hastaları arasında klasik tedavilerin yanı sıra tamamlayıcı veya alternatif tıp yöntemlerinin kullanılma oranının yüzde 87’lere kadar ulaştığını gösteriyor. Tablonun korkutucu tarafı ise hastaların çoğu bu durumu doktorlarından gizliyor. Bu tür tedavilerin genel olarak kontrolsüz ve habersiz yapılması, zorlu bir süreç olan kanser tedavisinde bazen ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. 

Tedavi başarısız olursa korkusu

Kanser hastalığında modern tedavi yöntemleriyle çok iyi sonuçlar alınsa da hastalık hakkındaki kötü ve olumsuz düşünceler, hasta ve yakınlarını alternatif bitkisel şifalar bulmaya yöneltiyor. Ancak doktorun bilgisi dışında kullanılan bitki içerikleri, medikal tedaviyi olumsuz etkileyebiliyor. Medical Park Bursa Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Arslan hastaların kesinlikle kulaktan dolma bilgilerle bitkisel kürlere başvurmaması gerektiğine dikkat çekiyor: “Kanser tedavilerinde hastalar, yaşam konforunu olumsuz etkileyen yan etkiler ve sarsıcı tedavi süreci nedeniyle bitkisel kürlerden medet umuyor. Çünkü tedavinin başarısız olacağından korkuyorlar. Üçüncül kişilerden gelen bilgi kirliliği de eklenince hasta ve yakınları tedavi etkinliğini artıracağına, yan etkileri hafifleteceğine inandıkları ve maalesef bazen de normal tedaviyi bırakarak bitki ürünlerini kullanmaya yöneliyorlar.”

Bitki masum, ilaç zararlı algısı var

Peki her bitkisel ürün masum mu? Özellikle kanser gibi tedavisi agresif aşamalar içerebilen hastalıklarda bitkisel destekleri doktor bilgisi dışında kullanmak kanserle savaşta nasıl etkilere yol açıyor? Bitkilerin doğadan gelmesi, kimyasal içeriği olmadığı anlamına gelmiyor. Doç. Dr. Murat Arslan konuyla ilgili şu açıklamalarda bulunuyor: “İnsanlarda toprakta yetişen ürünlerin zararsız ve hatta aşırı şifalı olduğu, ilaçların kimyasal olmasından dolayı daha çok zarar verdiğini düşünüyorlar. Öte yandan ilaç şirketlerinin kar amacıyla hareket ettiği ve bitki gibi doğal yoldan elde edilen ürünleri engellediklediği düşüncesi hakim. Öncelikle modern tıbbın bitkilerin kullanımına karşı olduğu ve sadece kimyasal ilaçları kullandığı düşüncesi yanlış. Onkolojide klasik kullandığımız ilaçların önemli bir miktarı tam veya yarı sentetik olarak bitkilerden elde ediliyor. Ayrıca çok özel kimyasal incelemelerden ve birçok testten geçtikten sonra etkin olduğu saptanırsa tıbbın hizmetine sunuluyor.”

Sarı kantaron ve yeşil çay ilaçların etkisini değiştiriyor

Doç. Dr. Murat Arslan kanser hastaları arasında en sık yapılan ‘bitkisel’ yanlışları da örnekleriyle anlatıyor: “Bazı bitkiler zehirli kimyasallar barındırır ve karaciğer, böbrek gibi organlara zarar verebilir. Ayrıca kemoterapiyle kullanıldığında tehlikeli etkileşimlere sebep olabilir. Örneğin kanser hastalarının sık kullandığı sarı kantaron otu, karaciğerde bir enzim sistemini etkileyerek bağırsak ve küçük hücreli akciğer kanseri tedavisinde kullanılan bir ilacın kandaki düzeyini yüzde 50’den fazla azaltıyor. Yani hastanın ilaçtan göreceği faydayı azaltıyor, üstelik hiçbir kanser türünde olumlu bir etkisi de yok. Antioksidan olan yeşil çay kemoterapi etkisini değiştirebiliyor. Ya da A, C ve E vitamini ile likopen, soya fasulyesi, üzüm çekirdeği ekstreleri, antioksidan özellikte olmaları nedeniyle oksidasyon yoluyla etki gösteren bir çok kemoterapi ilacının etkilerini değiştirebiliyor. Baş, boyun kanserlerinde beta karoten ve yüksek düzey E vitamini kullanımı olumsuz etkilere yol açıyor, ölüm riskini artırıyor. Zerdeçal, arı poleni, şevket otu, öksürük otu, ekinezya (kirpi otu, koni çiçeği) ve at kestanesi potansiyel olarak karaciğer üzerinde zehirli etki gösterebiliyor. Isırgan otu kan seviyesini değiştiriyor; ginkgo biloba, saw palmetto, balık yağı, sarımsak ve kanamalara neden olabiliyor. Binbirdelik otu birçok ilacın kandaki seviyesini azaltabiliyor. Meme kanserinde ginseng olumsuz etki yapıyor. Çünkü östrojen benzeri bir madde içeriyor ve hormon duyarlı meme kanserlerini tetikliyor. Bu nedenle kemoterapi ile bu bitki karışımları asla doktordan habersiz kullanılmamalı, çok dikkatli olunmalı.”

 

ÖNERİLEN VİDEO

Kepçenin temas ettiği binanın çökme anı kamerada

Kapat
Video yükleniyor...