23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Kitaba adanmış hayatlar

Sahaf olmak emek, sabır, ilgi ve bilgi kısacası kitaplara hayatı adamayı gerektirir. Sahaflar sadece kitap alıp satan kişiler değil, onlar aynı zamanda tarihe tanıklık edenler... Hayri Bingöl, Ali Üst ve Ferhat Kocatürk bu adanmış hayatlar ve tanıklardan bazıları...

MERVE YILMAZ ORUÇ6 Ekim 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
 Kitaba adanmış hayatlar

Sahaflar sadece kitap alınıp satılan dükkanlar değil aynı zamanda birer kültür evi. Edebiyattan, sanattan, tarihten konuşulan, kitap aşıklarının buluşma noktası. Eski ve artık basımı yapılmayan ya da ikinci el dergi ve kitapların alınıp satılır buralarda. Sahafların tarihi çok eskilere uzanır. Evliya Çelebi, Seyahatname isimli eserinde Kapalıçarşı’daki Sahaflar Çarşısı’nda 50 dükkân olduğunu, 300 kişinin çalıştığını yazar. Osmanlı döneminde sahaflık büyük ilgi gören meslekler arasındaydı. Sahaflar deyince akla ilk gelen Beyazıt’taki Sahaflar Çarşısı olsa da sadece İstanbul için baktığımızda şehrin birçok noktasında sahafları görmek mümkün. Peki bunların kaçı gerçek sahaf? Sahaf olmak öyle kolay değil. Ömrünü bu işe adayan sahaf Hayri Bingöl’e göre sahaf olmak için 10-15 yıl boğaz tokluğuna usta bir sahafın yanına çırak olarak girmek lazım. Sonra bir on sene de kalfalık dönemi. 25 yıl sonunda ustan sana el verir şu kitapları satabilirsin derse gidip dükkan açarsın. Tabi bu işin olmazsa olmazı kitabı sevmektir. Kitabı sevmek, okşamak gerekiyor. Çünkü kitap ilgi istiyor. Sahaf olmak için şartlardan biri de kültürlü olmak diyor 25 yıldır bu işi yapan Ali Üst. Eski yazıya hakim olmak ve gelen her kitabın hangi dilde olduğunu bilmek lâzım. Zor ve meşakkatli sabır isteyen bir iş. 

Sahaflar ile okuyucuyu buluşturan sahaf festivalleri de bu işin güzel yanlarından biri. Yılın belli zamanlarında Beylikdüzü Sahaf Festivali, Üsküdar Sahaf Festivali, Kadıköy Sahaf Festivali ve Beyoğlu Sahaf Festivali İstanbul’da okurları ve kitap müdavimlerini buluşturuyor. Yarına kadar açık olan Beyoğlu Sahaf Festivali ise en popüler buluşma noktalarından.Taksim Meydanı’nda yapılan festivalde; asırlık kitapların yanı sıra tarihe tanıklık eden dergiler, eskiye ait yazılar, eski fotoğraflar, film ve tiyatro afişleri, nadide levhalar, mektuplar, kartpostallar ve özel koleksiyonları da bulabilirsiniz. Bizim de ziyaret ettiğimiz Beyoğlu Sahaf Festivali’nde sahaflar ile hem bu mesleğin inceliklerini hem de zorluklarını konuştuk. 

HAYRİ BİNGÖL: “KAĞIT VE KALEM OLDUKÇA BU MESLEK SÜRECEK”

Lise son sınıftayken Tommiks ve Teksas çizgi romanlarını toplayarak işe başladım. Eyüp’te Şafak Sineması vardı onun önünde bu çizgi romanları satıyordum bazen de değişim yapıyordum. Zamanla elimdeki eserler çoğalmaya başladı. Bir depo tuttum. Beyazıt Meydanı’nda 60’lı yılların sonunda sergi açmaya başladım. Üniversite bitince 15 yıl mali müşavirlik yapım. Mali müşavirken de işten erken çıkar haftanın 4-5 günü Beyazıt’taki Sahaflar Çarşısı’na giderdim. Devamlı kitap alırdım. İçimdeki kitap sevgisi artarak hep devam etti. İşimde de çok mutlu değildim. Bu durumumu tanıdık bir psikiyatrist vardı Arif bey, ona anlattım. O da bana kitapların beni mutlu ettiğini ve bu yüzden kitaplarla ilgili birşey yapmamı söyledi. Beyazıt’taki sahaf arkadaşlardan Sinan Gözen’e konuyu açtım. Çarşıda Hayati Bey diye biri vardı. O askere gideceği için beni onun yerine gönderdiler. Burada kitap nasıl alınır, satılır, sahaf nasıl olunur her şeyi öğrendim. 80’li yılların başında Hasan bey vardı onun dükkanına girdim. Burayı işletmeye başladım. Hasan Bey rahmetli olunca dükkandan çıktım ve 1994 yılında Beyoğlu’ndaki Aslıhan Pasajı’nda dükkan açtım. Şu anda da hâlâ oradayım. Sahaf olmak zor iştir. Öncelikle kitaba aşk derecesinde bağlı olmak lâzım. Çünkü kitap ilgi ister onu okşamak, sevmek lâzım. Sonra belirli bir kültüre sahip olmak ve çevre ülkelerin dillerini harflerini bilmek gerekiyor. Bir kitap geldiğinde ya da size bir kitap sorulduğunda onun Arapça mı, Farsça mı, Rusça mı, Azerice mi olduğunu bilmelisiniz. Sahaf olmak için en azından 10-15 yıl boğaz tokluğuna usta bir sahafın yanına çırak olarak girmek lazım. Sonra bir on senede kalfalık dönemi. 25 yıl sonunda ustan sana el verir şu kitapları satabilirsin derse gidip dükkan açarsın. Yani eskiden sahaf böyle olunurdu. Bir sokakta sahaf var ise aynı yerde dükkan açamazdın. Şimdiki yeni nesil sahaflar pek öyle değil ama biz elimizden geldiğince onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Genç okurlara destek olmak için uygun fiyatlara kitaplar satıyoruz. Bazı kitapları koleksiyoncular için ayırıyoruz. Kimi müdavimler aynı kitabı nerede bulsa alır. Sadece kendisinde olsun ister. Her dilden kitap var elimde. Bu festivallerde bizim için önemli. Elimden geldiğince hepsine katılıyorum. Kitaplarımız havalanıyor, neşeleniyor. Genel olarak bir han içine tıkılı kaldığımızdan dolayı bu festivallerde yeniden doğuyoruz.  Kağıt ve kalem mevcut oldukça bu meslek sürecektir, kağıt ve kalem ortadan kalkınca bu meslek ortadan kalkacaktır. Sahaflar bulunması zor olan, teminde güçlük çekilen kitapları müşterisine arz eden kişiler. Üniversite hazırlık kitapları ya da sınav kitapları bir sahafın çeşidi olamaz. Vefat eden kişilerin de kitaplarını alıyoruz. Bu his çok farklı ancak sonuç olarak biz esnafız. O tarz duygulara girersek kitap bizi esir alır. Biz koleksiyoner değiliz. Bu yüzden bende satılmayacak kitap yoktur. 

"Festivallerde kitaplarımız neşeleniyor. Genel olarak bir han içine tıkılı kaldığımızdan dolayı bu festivallerde yeniden doğuyoruz."

“Sahaflar bulunması zor olan kitapları müşterisine arz eden kişiler. Üniversite hazırlık kitapları ya da sınav kitapları bir sahafın çeşidi olamaz.” diyen Hayri Bingöl, kağıt ve kalem mevcut oldukça bu mesleğin süreceğine dikkat çekiyor.  

ALİ ÜST: “KİTAP KOKUSUNU HİÇBİR ŞEYE DEĞİŞMEM”

1993 yılından beri kitap topluyorum. Okul yıllarımda öğretmenlerim beni hep kitap okumaya yönlendirdi. Hocalarımız, “Yerde parça kağıt bulsan mutlaka oku” derdi. Harçlıklarımdan biriktirdiğim paralarla kitap alırdım. Kendi şahsi kütüphanemde 10 bin kitabım vardı. Alerjik hastalığım nedeniyle kütüphanemdeki kitapların yarısını çıkardım. Kitap almayı çok seviyorum hele de sahaf olunca önceden 10 liraya bir kitap alırken şimdi üç kitap alabiliyorum. Müzayedelerden de kitaplar aldım, sattım. Kitapla ilgili her yere gidiyorum. Beyoğlu Sahaflar Festivali’ne bu sekizinci katılışım. Diğer festivallere de katılıyorum. Festivallerde sahaf arkadaşlarla bir araya geliyoruz, burada yeni insanlar ile tanışıyoruz, insanlar hiç bilmediğim kitapları gelip sorular soruyorlar. Onları araştırırken yeni şeyler öğreniyorum, kültürüm artıyor. Gençler genelde hocalarının yönlendirmeleriyle kitaplar alıyor. Bu sene prestij kitap getiremedim hem maliyetli hem de bakımları zor olduğu için. Sahaflık zor iş. Ben kendime sahafım demiyorum. Herkes sahaf olamaz çünkü. Sahaf olmak için eski yazıyı, Osmanlıca, Farsça, Arapça, Latince, İngilizce, Fransızca bilmek gerekiyor. Tabi sahaf olmak için en önemli kriter kitabı sevmektir. Bir de sabretmeyi bileceksin. Bir kitabı aldığında hemen onu satayım düşüncesinde olmayacaksın. Bazen yıllarca satılmayan eserler oluyor. Bazı kitaplarında özel müşterisi oluyor. Benim de böyle müdavim kitap dostlarım var. Mesela İsmet abimiz var. Kendisi kitap delisi bir insan. Bir gün bana geldi. Hava da nasıl yağmurlu bir sürü kitap aldı. En son çıkarken prestij bir kitap gördü. Ama o kitabın fiyatı pahalı, müzayededen almıştım. O anda alamadı o kitabı dükkandan gitti. Aradan biraz vakit geçti baktım telefonla beni arıyor illa kitabı istiyor. Bende kitabı vereceğimi söyledim. Anında dükkana geldi. Kitaba bir sarılışı var görmeniz lâzım. Sanki çocuğuna sarılıyor. O kitaptan para kazanamadım ama onun mutluluğu bana yetti. Kitap müşterisi çok narindir. Bu mesleği kötüye kullananlar da var. Baskısı olmayan kitaplar genelde pahalı oluyor. Ancak bunu abartan sahaflar oluyor. Mesela bir öğrenci gelmiş kitap soruyor belli ki o kitaba çok ihtiyacı var. Sahaf onun o zor durumundan yararlanarak kitabı değerinden yükseğe satmaya çalışıyor. Bunlar mesleğin defoluları. Elektronik ortamda artık bazı kitapların da PDF’lerini indirebiliyorsunuz. Bu bizim satışlarımızı biraz azalttı. Ancak kitaba dokunmak, kokusunu duymak başka bir şey tabi. 100 -150 yıllık önceki kitapların kokusu bana göre en güzel parfümden bile daha güzeldir. 

FERHAT KOCATÜRK: “EN BÜYÜK SORUNUMUZ OKUMAYI SEVMEYEN TÜRK TOPLUMU”

Kitapla tanışmam mahallemizde açılan  sahaf dükkanı ile oldu. Aslında çok kitap okuyan biri değildim. Dükkana gidip gelirken kitapları sevmeye ve okumaya başladım. Daha sonra da kitap alıp satmaya karar verdim. Lise yıllarımdan beri yaklaşık 20 yıldır bu işi yapıyorum. Ticari anlamda ise 10 yıldır sahaf olarak çalışıyorum. Hem zor hem keyifli bir meslek. Kitap bulmak bu işin en büyük zorluğu olsa gerek. Genelde hurdacılardan alıyoruz. Bazen de evlere gidip kendimiz alıyoruz. Bazı insanlar kitaplardan kurtulmak isterken bazıları ise hatıra diye vermek istemiyor. Geçenlerde Suadiye’de bir eve gittim. Evde binlerce kitap vardı. Kadın eşini kaybetmiş. O kadar kitap arasından on tane kitabı zor aldım. Hatıraları var diye vermek istemedi. Eskiden sahaflık daha değerli bir işti. Bence bugün bunun anlamı biraz değişti ve sahaflar ikinci el kitap satanlara dönüştü. Korsan almak istemeyenler bizlerden gelip kitap alıyorlar. Fiyatları çok uygun olduğu için insanlar sahtesini almak yerine burada bir kaç kez okunmuş kitapları tercih ediyor. Bu kitaplar aslında daha kıymetli. Türkiye okumayı çok sevmeyen bir toplum. Bu bizim için bir problem. Düzenlenen sahaf festivalleri bizi okuyucu ile bir araya getiriyor. Sahaf festivalleri belediyelerin düzenlediği en önemli kültür hizmetlerinden biri. Hem okuyucu hem bizim için önemli. Okuyucular aradıkları kitaplara daha kolay ulaşırken biz de kitaplarımızı satma imkanı buluyoruz.