23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

'Medeni cesareti olmayan sosyal medyada aslan kesiliyor'

Gerçek hayatta medeni cesareti bulunmayan, söylediklerinden çekinen, kendisini tam anlamıyla ifade etmekten korkan, yüz yüze doğrudan sıcak iletişim kuracağı anda aktaracaklarını karşısındakine ifade edemeyenler için sosyal medya biçilmiş kaftan haline geldi. Ama neden?

TALİP KUL3 Ağustos 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
'Medeni cesareti olmayan sosyal medyada aslan kesiliyor'

Sosyal medyada son zamanlarda anonim ve sahte hesaplarla birlikte yükselişe geçen nefret söylemi beraberinde birçok sorunu da getiriyor. Sahte hesaplar tarafından kullanılan hakaretamiz ifadeler şahsi hesapları hedef alırken kimi zaman da toplumun bir kesimi ne yönelik linç kampanyaları yürütülebiliyor. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Murat Kırık bu tür söylemlerle birlikte başlayan “sanal linç”in reel hayata kayabileceğine dikkat çekiyor. Sosyal medyanın sahte yüzleri ve etkilerini Doç. Kırık ile konuştuk.

Sahte hesap ve anonim hesap arasında ne gibi farklar var? 

Bunları farklı şekilde değerlendirmek gerekir; çünkü sahte kimlik tamamen bilgi kirliliği oluşturup, insanları manipüle etmek için açılırken, anonim ise yazdıkları tarafından çekinen, korkan, yaptığından dolayı ceza almak istemeyen insanların özgür bir şekilde düşüncelerini aktarması amacıyla oluşturulmaktadır. Ancak kimi zaman anonim hesaplar saygı sınırlarını aşarak insanlara hakaret edebilmekte ve haksız yere suçlamalarda bulunabilmektedir.  Yani bu yapılan eylemlerden dolayı ceza alınmamasını sağlamaktadır. Anonim hesapların birçoğu yaptıklarının suç olduğunu biliyor. Kimliğini sosyal medyada gizlemek isteyen insanların sayısı da bir hayli fazla. Bir kısım kullanıcılar, karşı tarafa hakaret ederken, asılsız iddialar eşliğinde yüklenirken anonim hesapları kullanıyorlar. Bu hesaplar aracılığıyla toplu linç kampanyaları başarıya ulaşmış oluyor. Sahte hesaplar belli bir gaye ile açılıyor. İnsanları linç etmek, yanlış bilgileri bilinçli bir şekilde aktararak toplumun genelini farklı yönlendirmek, bilgi kirliliği oluşturmak ve dezenformasyonu had safhaya ulaştırmak için uğraşıyorlar. 

Sahte/troll hesaplar bireysel mi hareket ediyor? 

Bu tarz hesaplar genelde topluca hareket ediyor. Çünkü bunların çoğu botlarla, özel yazılımlar ve panellerle bir araya getiriliyor. Aynı tweet, aynı içerik yüzlerce hesaptan eş zamanlı olarak paylaşılıyor. Sahte hesaplar yanlış bilgilerin hızlı ve viral bir şekilde yayılmasını sağlıyor. Sahte hesaplarla TT’ye sokulan gerçek dışı konular, hakiki hesaplarla doruk noktasına ulaşıyor. Aslında yangını körüklüyorlar. 

Fenomen ve influencer denilen “Sanal kanaat önderleri” de manipülasyona sebep oluyor mu? 

Önceden sinema ve ses sanatçılarına, sporculara özenilirken şimdiyse –özellikle Z kuşağında- yapılan araştırmalarda sosyal medya fenomenleri çağın kanaat önderleri olarak gösteriliyor. Özellikle –Z kuşağı (2000’den sonra doğanlar) ve alfa (2010’dan sonra doğanlar) kuşağı-  için sosyal medyada çok beğeni alan, çok takipçisi olan kişiler kanaat önderi haline gelmiş durumda. Annelerinden, babalarından, çevrelerinden daha çok onların konuştukları, giydikleri, yedikleri, içtiklerini örnek alıyorlar.  Ve onların hayatına sahip olmak istiyorlar. 

Aileler ne yapmalı? 

Üzülerek söylemek gerekir ki; ailelerde dijital okuryazarlık iyi seviyede değil. Çocuklarının sosyal medyada neler yaptığını takip etmiyorlar. Onlar da aktivitelerini daraltmaya ve azaltmaya başladılar. Anne ve babalar eve geldiklerinde çocuklarıyla ilgilenmeyince anne, babasından ilgi ve şefkat göremeyen çocuklar soluğu sosyal medyada alıyor. Influencerların, Youtuberların davranışları onlara samimi gelmeye başlıyor. Yazdıkları mesajlara takip ettikleri fenomenlerden cevap alınca, “İşte tam benim kafamda, bana uygun biri” diyerek onlarla özdeşleşiyorlar. “Fenomenlerin hepsi kötüdür” diyemeyiz ama “Hangisi amme hizmeti yapıyor, hangisi gerçekten toplumu bilgilendirmek için çalışıyor?” sorusunu sorabiliriz. Fenomenlerin, influncerların çoğunun dijital ajansları var ve bunlar üzerinden ürün, marka tanıtımı yapıyorlar. İster istemez çocuklar da onlara özeniyor. Çocuklar iyi bir hedef yerine bu sefer kısa yoldan şöhreti seçiyor. 

İnsanlar yüz yüze geldiklerinde söyleyemeyeceklerini, sosyal medyada çok rahat ifade edebiliyor. Bu rahatlık nereden geliyor? 

Klavye delikanlılığı sosyal paylaşım ağlarıyla birlikte zirveye ulaştı. Gerçek hayatta medeni cesareti bulunmayan, söylediklerinden çekinen, kendisini tam anlamıyla ifade etmekten korkanlar için sosyal medya biçilmiş kaftan haline geldi. Gerçek hayatta ifade edemeyecekleri şeyleri özellikle sahte hesaplarla söylemeye başladılar. Bu hesaplarla hakaret ediyor, rencide ediyorlar. Bu ekşi sözlükle başladı. Bu açıdan sanal ortam kişilik hakları açısından bir tehdit haline gelmeye başladı. Kimliği belirsiz kişilerin, gerçek şahıslar hakkında ortaya attıkları asılsız iddialar doğrudan insanları etkilemeye başlıyor. Artık dijital bir kimliğimiz olduğu yadsınamaz bir gerçek. Gerçek hayatta karşısındaki kişiye söylemeyeceği şeyleri sosyal medyada, sözlüklerde, wikilerde ifade eden şahıslar bundan bir haz duyuyor ve manevi tatmin oluşturuyor. Bu şekilde öfkesini, kinini kusuyor ve egosunu tatmin ediyor. Bu psikolojik bir süreç aslında. Anonim hesaplar bu şekilde artışa geçti. Ellerindeki hesabı bir silah olarak kullanarak illegal olayları da aklayabiliyorlar. 

Bu tür paylaşımlar internet ortamından kaldırılamıyor mu?

Tüm dünyada dijital dünyada “unutulma hakkı” var. Yani hakkınızdaki bilgileri arama motorlarından kaldırtabiliyorsunuz; ancak ne yazık ki Google ülkemize bu hakkı vermiyor. Gazete ya da televizyonda bir karalama kampanyası yapılsa başvurulacak bir savcılık kanalı var; ancak Twitter IP bilgilerini paylaşmadığından savcılığa gidilse de bir şey yapılamıyor ve takipsizlik kararı çıkıyor, yaptığı yapanın yanına kâr kalıyor. 

Facebook ve Instagram’da da aynı denetimsizlik geçerli mi? 

Facebook ve Instagram’ın Türkiye’de avukatları bulunuyor. Savcılık kanalıyla suç duyurusunda bulunduğunuzda savcılık önce Telekom sağlayıcısı operatörle iletişime geçip, IP tespitini yapıyor ve savcılığa bu bilgiyi aktarıyor. Twitter IP bilgilerini paylaşmadığından en çok bilgi kirlilik ve sahte hesap orada bulunuyor. Türkiye’yi ilgilendiren önemli gelişmelerde ortaya atılan sahte haberlerin çıkış noktası hep Twitter. Bu bilgi kirliliği özellikle seçim dönemlerinde artışa geçiyor. Denetim orada sıfır. Banka adları kullanılıp dolandırıcılık bile yapılabiliyor. 

TWITTER’DA “TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ” YAPILIYOR 

Twitter’da olmayan şeylerle, fotoşoplanmış içeriklerle toplum mühendisliği yapılıyor ve insanların algısını yönetiyorlar. Balon hashtagler TT’ye giriyor ve reel kullanıcılar bu hashtaglerle alakalı içerikler paylaştığı için o etiket gündemde kalıyor. Bu da beraberinde itibar kaybını meydana getiriyor. Hakkında algı operasyonu yapılan şahısları tanımayanlar “Acaba mı?” sorusunu akıllarından geçiriyor.  

Lincin önüne geçmek mümkün mü? 

Sosyal medyada linç kampanyaları geçmişte vardı, bugün var, yarın da olacak. Ne yazık ki yasalarımızda eksiklikler var. Yasaların düzenlenebilmesi için Twitter gibi ağların Türkiye yasalarına tabi olması ve ofis açması gerekiyor. Bu ağlar, ABD menşeli. 

Mevcut durumda Twitter’da hangi paylaşımlar suç kapsamına girer? 

Bir tweetin gerçek bir şahsın hesabından atıldığı biliniyorsa önce Twitter’a bu içeriğin kaldırılması için talepte bulunulabilinir. Genelde Twitter bu içerikleri kaldırmadığı için savcılığa başvurmak gerekiyor. Savcılığa başvurduktan sonra savcılığın kişinin verilerine ulaşması gerekiyor. Kişinin kim olduğu tespit edildikten sonra savcılık ifadeye o şahsı ifadeye çağırıyor. Ancak şahıs “Bu tweeti ben atmadım, hesabım başkasının eline geçti” dediği an sanal alemin bir bağlayıcılığı olmadığı için o kişi o eylemi yapsa bile savcı o beyanı kabul eder ve şahsı salıverir. Çünkü Twitter IP adresi vermemektedir. “Hesap benim ama tweeti ben atmadım” dediğinde IP tespiti yapılamadığı için onaylanmış, mavi tikli hesap olsa bile bağlayıcılığı olmaz ve olayın üstü kapatılır. 

Sosyal medyada linçten, hedef alınmalardan asgari düzeyde korunmak için bireyler neler yapabilir? 

Yazılanlara cevap vermemek gerekir. Karşı taraf önemsenmediğini, ciddiye alınmadığını görünce tamam diyor üstüne gitmeyeyim diyor ve olay kapanıyor. 

SAHTE BİR GERÇEKLİK ALGISI OLUŞTURULUYOR 

Yalan haberlerin, dezenformatif içeriklerin toplumsal sonucu ne olur? 

İnsanların memnuniyetsizlik düzeyi artınca internet ortamında başlayan “sanal linç” reel ortama da aktarılabiliyor. Kişiler hakkındaki mesnetsiz iddialar reel hayatta da yankı buluyor. İtibar kayıpları ve toplu linç büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle post-truth olarak ifade ettiğimiz gerçek ötesi haberlerle sahte bir gerçeklik algısı oluşturuluyor. Bu noktada dijital bilinç son derece önemli bir etkiye sahip hale geliyor. Devletin birincil ağızdan bilgilendirme yapması ve kurumların, kuruluşların birinci elden bilgiyi aktarması büyük önem arz ediyor.