12 Aralık 2024 Perşembe / 11 CemaziyelAhir 1446

Modacı değil alternatif tasarımcıyım

Cemiyet hayatının ünlü isimlerinden Deniz Berdan, kızı Begüm ile birlikte hazırladığı koleksiyonlarla “Moda dünyasında biz de varız” diyor. Londra Moda Haftası’nda (LFW) sergilediği Berdan DB Junk adlı markasıyla büyük beğeni toplayan Deniz ve Begüm Berdan ile konuştuk.

Hale ceylan Barlas/[email protected]13 Ekim 2012 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Modacı değil alternatif tasarımcıyım

-Son zamanlarda hazırladığınız koleksiyonlarla ve televizyon programınızla konuşuluyorsunuz. Modaya, tasarıma olan merakınız nereden geliyor?

Çocukluğumdan beri evimizde iki tip iş alanı vardı. Biri babamdan dolayı yayıncılık, diğeri ise anne mesleği olan tekstil. O nedenle de çocukluğumdan beri hep dikiş, kalıp, kıyafetler hep ilgimi çekti. Bir süre sonra da hayatımın bir parçası oldu. O nedenle sanırım hem modaya hem televizyona yatkınım.

-Ne zaman tasarım yapmaya başladınız?

İlk iş hayatıma okul yıllarımda yarı zamanlı moda editörlüğü yaparak başladım. Ardından baba mesleği olan yayıncılıkla ilgili birçok iş yaptım ama giyim, kuşam hep hayatımın bir parçası, zaman zaman da işim oldu. Bu süreçte yayıncılığın yanında tekstili hep hobi gibi görürken daha sonra iş olarak geri döndü.

-Şimdi hem kendi markanızı kurdunuz hem de yaptığınız koleksiyonlarla dünya çapında konuşulan bir tasarımcı oldunuz...

Aslında ben öyle unvanlara, sınıflandırmalara, adlandırmalara takılanlardan biri değilim. Çok da sevmiyorum açıkçası ama pek çok konuda avangart olmam nedeniyle kendimi alternatif tasarımcı olarak adlandırıyorum.

MAYO BİZİM YAN İŞİMİZ

-Önceleri hazırladığınız bikini ve mayolarla gündeme gelirken şimdi kızınız Begüm ile birlikte yaptığınız koleksiyon herkesi çok şaşırttı.

Evet, aslında her ne kadar sadece bikini ya da mayolarla gündeme gelsem de ana koleksiyon hazırlama konusunda bu beşinci sezonumuz. Uzun vadede global pazara yönelik bir iş planımız ve hedeflerimiz vardı. Şimdiye kadar hep o yönde kendimizi ve işimizi geliştirmeye çalıştık. Mayo ise bizim yan işimiz.

-Londra SS13 Moda Haftası’nda Mulberry, Paul Smith, Moschino, Vivienne Westwood, Alexander McQueen, Burberry gibi büyük markalarla aynı gün defile yaptınız. Neler hissettiniz?

İlk defilemizi Londra Moda Haftası kapsamında yapabilmek ve üstelik beğenilmesi bizi çok mutlu etti. Dünyada binlerce tasarımcı var ve aralarından sıyrılıp dikkat çekebilmek çok kolay değil. Burada beğenilmesi ve güzel yorumlar almak bizi gururlandırırken yaptığımız işe inancımız daha da arttı.

-Biraz koleksiyondan bahseder misiniz?

Yirminci yüzyılın başlarındaki Fransız, “Golden Era” diye de bilinen Belle Epoque’dan esinlendik. Dönemin bohem hayatını resmeden Henri de Toulouse-Lautrec bize dönemin ruhunu anlamamızda yardımcı oldu. Viktoryan döneminden sonra artık darlaşan bol işlemeli uzun elbiseler, ipek eldivenler, bol mücevherler ve oryantalizm akımı ile sürrealizmin birleşimi... Bazı BD Berdan tasarımlarında yine dönemi yansıtan romantizm de görülüyor. Pastel tonları, Fransız dantelleri, ipek şifon ve işlemeler kullandık.

-Koleksiyonda pastel renkler ve çerçeveli resimler dikkat çekiyor. Çerçevelerin bir anlamı var mı?

1900’lü yılların başlarını anımsatan grafikler yer alıyor. Çerçeveler de o dönemi yansıtan konuyla bağlantılı aslında. Sürreali destekleyen desenlerimizi illüstratör Merve Morkoç yaptı. Genel olarak koleksiyonlarımızda tarihsel figürleri kullanabiliyoruz. Bu defa içinde Mata Hari’nin de bulunduğu desenler o dönemin sürrealliğini yansıtıyor.

Ev tekstil ürünlerinden kostümler

-Geçen hafta Ikea ile bir defile yaptınız...

Bu yıl İkea’nın ev tekstili ile değişim yılı olması nedeniyle defile gibi bir şey yapalım önerisi geldi. Alternatif malzemelerle çalışmayı sevdiğimizi az çok tanıyanlar biliyor ama bunca malzemeyi sınırsız kullanma fikri bizi çok heyecanlandırdı. Bizim önerimizle de proje gelişti ve bir kostüm performans şova dönüştü.

-Ev tekstil ürünleriyle çalışmanın normal koleksiyonlardan farkı ne sizce?

Ev tekstil ürünleriyle hazır giyime bir koleksiyon hazırlama arasında elbette çok fark var. Bir kere alternatif malzeme işin içine girdiğinde olay hemen kostüme kaçıyor. Hedefimiz tamamıyla kostüm hazırlamaktı. Kostüm çalışması çok daha eğlenceli bir konu. Üstelik burada kendinize sınırlar da koymanız gerekmiyor. Bu sektörde sınırsız fikir ve düşünce özgürlüğüyle kostüm hazırlamaktan daha zevkli ne olabilir ki!

Annemle iş ortağı gibiyiz

-Begüm Hanım, koleksiyondaki parçalar sanki sizin stilinizi andırıyor...

Koleksiyonlarımızda belirgin bir stilin olması ve bunu hissettirebilmek çok güzel... Aslında koleksiyonda gördüğünüz parçalar çok da stilim sayılmaz. Ben daha çok punk ve avangard giyiniyorum.

-Annenizle birlikte koleksiyonu hazırlarken nasıl bir yol izlediniz?

Koleksiyonları hazırlarken hep ortak bir fikirden yola çıkıyoruz. Koleksiyonun hikayesine karar verdikten sonra ikimiz de ayrı ayrı araştırmaya başladık. Araştırmaları konuya göre internetten, filmlerden, kitaplardan yapabiliyoruz. Sonrasında ise çizim aşamaları başlıyor. Şimdiye kadar çizimlerini annem yapıyordu, bu kez üçte birini ben yaptım. Açıkçası bu beşinci sezonumuz ve bu süreçte çok tecrübe kazandım. Annemin dediğine göre de tasarımcı olarak koleksiyonda daha hissedilebilir oranda ürünler çıkarmaya başladım.

-Peki anne-kız birlikte çalışmak nasıl? Çatışıyor musunuz birbirinizle?

İş yaparken gerçekten de iş ortağı gibiyiz.  Fikirlere saygılı olduktan sonra çatışmalar olmuyor. Bizim için yaptığımız işi geliştirmek öncelikli. Karşıt fikirleri nedenleriyle açıkladıktan sonra zaten bir doğru olduğu ortaya çıkabiliyor.