25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

'Nasrettin Hoca'nın gerçekten yaşadığını öğrendik'

Prof. Dr. Mahmut Kaya’nın Manzum ve Minyatürlerle Türk Dünyasındaki Nasrettin Hoca adlı kitabını Kazak Türkçesi’ne çeviren Marzhan Erşu, “Nasrettin Hoca’yı Kazak Türkleri kendi köyünden biri olarak görürdü. Fıkraları nesilden nesile aktarıldı. Ancak biz Nasrettin Hoca’yı hayali bir kahraman olarak bilirdik. Bu kitap ile onun gerçekten yaşadığını öğrendik.” diyor. 

MERVE YILMAZ ORUÇ23 Şubat 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
'Nasrettin Hoca'nın gerçekten yaşadığını öğrendik'

“Manzum ve Minyatürlerle Türk Dünyasındaki Nasrettin Hoca” paneli geçtiğimiz günlerde Türk Edebiyatı Vakfı’nda gerçekleştirildi. Programa Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Kara, Prof. Dr. Mahmut Kaya ve Kazakistanlı şair Marzhan Erşu katıldı. 

Panelde Abdulvahap Kara tarafından kaleme alınan ve geçen yıl Kazak Türkçesi’ne çevrilen Manzum ve Minyatürlerle Türk Dünyasındaki Nasrettin Hoca kitabı ile Nasrettin Hoca’nın Türk dünyasındaki yeri konuşuldu. 

TÜRK DÜNYASININ ORTAK ŞAHSİYETİ  

Türk edebiyatında çok kıymetli şahsiyetlerin bulunduğunu ve bunlar arasında Nasrettin Hoca’nın ayrı bir yeri olduğunu söyleyerek programa başlayan Abdulvahap Kara, Hoca’yı Türk dünyasının benimsediğini ve her ülkenin kendine mâl ettiğini belirtti. 

“Nasrettin Hoca Türkiye’de çok iyi biliniyor. Doğduğu yer Eskişehir, vefat ettiği yer de Konya Akşehir’dir” diyen Kara, “Nasrettin Hoca, Kazakistan’da Hoca Nasır olarak bilinir. Kazak edebiyatının her alanında vardır. Hoca’ya ait en uzun fıkralar Türkmenistan’da tür olarak en fazla fıkra ise Özbekistan’dadır.” şeklinde konuşuyor. Söylenen fıkraların hepsinin Nasrettin Hoca’nın başından geçmediğini ve bazı fıkraların ona mâl edildiğini vurgulayan Kara, Sovyet döneminde Türk devletlerinin komünist rejimi eleştirmek için Nasrettin Hoca üzerinden fıkralar uydurduklarından bahsediyor. Dünyada kültürel etkileşimin çok yüksek olduğunu ve yabancı kültürlerin kahramanlarının gençlere şırınga edildiğini vurgulayan Kara, bizim de kendi değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini, bu yüzden de Nasrettin Hoca kitabının çok önemli olduğunu dile getirdi. 

Manzum bir şekilde, şiirsel dille Nasrettin Hoca fıkralarını kaleme alan Prof. Dr. Mahmut Kaya ise kitabın minyatürlerle birlikte daha fazla anlam kazandığını söylüyor. Bir yıllık çalışma sonucunda her şiire farklı bir minyatür hazırlanmış. 

Hem göze hem kulağa kitap eden bir eserin ortaya çıktığını belirten Kaya kitabın çıkış sürecini ve amacını şöyle anlatıyor: “Millet olarak çok zengin bir kültüre sahibiz. Kültürün taşıyıcısı büyük ölçüde dil ve edebiyattır. Kendi dilini, dilinin ruhunu, esprisini, güzelliklerini iyi bilen milletler dünya kültüründe önemli bir yer edinmişler ve kalıcı eserler ortaya koymuşlardır. Anadolu kültürünün en kadim en eski geleneklerinden biri Nasrettin Hoca fıkralarıdır. Nasrettin Hoca fıkraları çağlar boyu dilden dile aktarılmıştır. Bu aktarımlar sırasında fıkralar bozulmuştur. Mümkün olduğunca orijinal fıkralara ulaşmaya çalıştım ve nezih olanları seçip bunları yeni nesile ulaştırmak istedim. Fıkraları seçtikten sonra da manzum şekilde yazdım. Her bir fıkra için bir minyatür çizilmesini istedim. Bugün halkımızın zihninde bir Nasrettin Hoca figürü vardır. Bu kitapta farklı bir resim görecekler. Bizim bildiğimiz çizim 20. yüzyıla aittir. Bu kitaptaki Nasrettin Hoca, Selçuklu dönemine ait minyatürler örnek alınarak yapılmıştır. Bu eseri yazarken olabildiğince öz Türkçemizle kaleme almaya çalıştım.” 

DUYMADIĞIMIZ FIKRALARI ÖĞRENDİK  

Geçtiğimiz yıl Prof. Dr. Mahmut Kaya’nın Manzum ve Minyatürlerle Türk Dünyasındaki Nasrettin Hoca adlı kitabını Kazak Türkçesi’ne çeviren Marzhan Erşu ise Nasrettin Hoca’nın kendi ülkelerinde hayali bir kahraman olarak bilindiğini bu eser ile onun gerçekten yaşadığını öğrendiklerini söyleyerek söze başlıyor. Nasrettin Hoca’yı Kazak Türklerinin kendi köyünden biriymiş gibi gördüklerini söyleyen Erşu, “Nasrettin hoca’yı biz çok severiz. Onun fıkraları bizde de nesilden nesile aktarılır. Esprileri dozajında yapıyor hem hataları söylüyor hem de güldürüyor. Adaletli biri.” diyor. 

“Bu eserin en büyük özelliği yüreğe yakın olmasıdır” diyen Erşu sözlerini şöyle tamamlıyor: “Mahmut Kaya’nın dildeki samimiyeti, kafiyelerin uyumu çok güzel. Eserin manzum olması bizim toplumun daha fazla benimsemesini sağladı. Kazak toplumunda sözlü edebiyatın yeri ayrıdır çünkü. Bu kitapta daha önce duymadığımız fıkraları öğrendik. Kitapta 50 tane fıkra var. Bunlardan 30-35 tanesini bilmiyorduk. Bunları da Kazak Türkçesi’ne kazandırdık. Bizde daha çok hocanın eşek ile olan hikayeleri de vardır oysa burada at sevgisi olduğunu da görüyoruz.”