20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

‘Netflix kafası’nın yaldızları dökülüyor

Sinema ve dizi sektörüne özgürlük vaadeden dijital yayın platformu Netflix, yayınladığı yapımlarda verdiği açık ve gizli mesajlarla seyircisinden büyük tepki görüyor. Hem yapımcılara hem izleyicilere uyuşturucu, sapkın ilişkiler, pedofili gibi gayrıahlaki tema ve içerikleri dayatan ‘Netflix kafası’nın bir yandan toplumsal değerleri hedef alırken bir yandan da ideolojik bir aygıta dönüşmesi abone sayısının düşmesine yol açtı.

TALİP KUL10 Ağustos 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
‘Netflix kafası’nın yaldızları dökülüyor

Uyuşturucu, aile içi sapkın ilişkiler, pedofili, aldatma gibi gayriahlaki ögeleri hayata heyecan katan şeylermiş gibi sunan ve bu fiilleri işlemenin sonucunun neredeyse mükemmel olarak tasvir edildiği Netflix yapımlarında aynı zamanda siyasi ve ideolojik alt metinlere de -genellikle hissettirilmeden- genişçe yer veriliyor. 190 ülkede 150 milyona yaklaşan abone sayısıyla Netflix, Amerikan emperyalizminin ve hayat biçiminin Hollywood’dan sonra en güçlü küresel taşıyıcılığını yapıyor. 

Netflix’in ünlü dizisi “House of Cards”ın başrol oyuncusu Kevin Spacey hakkında çıkan çocuk istismarı suçlamasının ardından Netflix’in nasıl bir eylemde bulunacağı merak edilmişti. Platform her ne kadar jet hızıyla diziyi yayından kaldırıp, kısa süreliğine takdir toplasa da sonrasında büyük bir sansasyona neden oldu. Olayın üstünden çok zaman geçmeden Netflix, İtalyan yapımı yeni dizi projesi “Baby”yi tanıttı. Tanıtım metnine göre dizi, İtalya’nın Roma şehrinde seçkin bir lisede “fahişelik yapan” çocukları konu ediniyordu. 

DURUM SADECE “BABY” İLE SINIRLI DEĞİL

Bu tanıtımların ardından Amerika’da “Cinsel istismarı bitir!” sloganı ile faaliyet yürüten Ulusal Cinsel İstismar Merkezi (NCOSE) Netflix’i sert dille suçlayan bir bildiri yayınladı. NCOSE’nin Başkanı Lisa Thompson, “Netflix yakın zamanda Kevin Spacey’i kovdu ama sonra dönüp çocukların seks ticaretini yücelten, bu durumu göz alıcı, büyüleyici bir şey gibi gösteren bir dizi yapmaktan çekinmedi. Bu çok büyük bir ikiyüzlülüktür” diyerek Netflix’i suçladı. Thompson, Baby dizisinin merkezindeki çocuklar için ise ”Çocuk fahişeler’ diye bir şey yok, cinsel istismara uğramış, sömürülmüş ve tecavüz edilmiş çocuklar onlar” ifadelerini kullanmıştı. 

Platformun yapımlarında LGBT ilişkileri çocuk dizi ve filmlerine kadar indi. Bu tür ilişkileri konu almak Netflix yapımları için adeta bir zorunluluk haline geldi. Öyle ki bu mecrada yayınlanan 3 Altında: Arcadia Hikâyeleri adlı çocuk animasyon çizgi dizisinde, 9-10 yaşında iki kız çocuğunun öpüştüğü görüntülerin yankısı sürerken, platformda yayınlanan bir başka çocuk yapımı olan Ejderhalar Prensi yine benzer bir konuyla gündeme oturdu. 

Netflix’in birçok gençlik dizisinde cinsellik, aşırılıklarla lise sıralarına kadar indirgeniyor ve sınırsız yaşam bir şekilde dayatılıyor. 

Netflix’in yayın politikasını eleştiren yazar Murat Soydan, 3 Altında: Arcadia Hikâyeleri aldı yapımla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Burada cinsel kimliklerini tamamlamamış iki çocuğun gerçekleştirdiği yanlış bir eylemken, bunu bir de aynı yaş grubundaki çocuklara bir çizgi filmin içinde izletmek mantıklı hiçbir izahı olmayan bir durumdur. Netflix içeriklerinin geldiği bu nokta pozitif ayrımcılık ile izahı mümkün olmayan bir noktadır ve apaçık propagandadır. Üstelik de çocukları hedef alan kirli bir propagandadır” 

GENÇLER VE ÇOCUKLAR KADAR AİLELER DE HEDEFTE 

Netflix yayımladığı yapımlarla sadece çocukları ve gençleri değil, toplumun temelini oluşturan aileyi de hedef alıyor. Dizilerinin birçoğunda eşcinsel karakterlere yer veren platform, birbirini tamamlayan iki cins olan kadın ve erkek türü arasındaki fıtri farklılıkları çatışma konusu olarak işlemeye devam ediyor. Bu tür yapımlarda mutlu olmaya giden yol her ne hikmetse hep çarpık ilişkilerden geçiyor. Platformun en popüler dizilerinden La Casa de Papel’deki eşcinsel ilişki ise bu tür durumları “pozitif ayrımcılık” olarak tanımlayan kesimleri dahi isyan ettiriyor. 

“NETFLIX İDEOLOJİK BİR AYGIT”  

1997 yılından dijital yayıncılığa geçtiği 2007’ye kadar DVD dağıtımı yapan Netflix’in sermayesini elinde tutan yapı da dikkat çekiyor. Stratejist Abdullah Çiftçi, şirketin sahibi Morgan Stanley’in bir Rothschild şirketi olduğunu vurgulayarak bazı ilginç tespitlerde bulunuyor. Netflix’in yönetim kurulu üyesi Mathias Döpfner’in aynı zamanda Alman Axel Springer Medya Grubunun CEO’su ve icra kurulu başkanı olduğunu belirten Çiftçi, Axel Springer’ın ölmesiyle şirketinin İsrail devletine kaldığına dikkat çekiyor. Springer uzun bir dönem Türkiye’de Doğan Medya’nın da ortaklarındandı. Şirketin diğer bir yönetim kurulu üyesi ise Beyaz Saray eski Güvenlik Danışmanı Susan Rice. Yönetim kurulunda olmasa da ABD eski Başkanı Barack Obama ve eşi Micheal Obama da şirketin yapımcı ortaklarından… Yönetim kurulu Amerikan devletinin ve önde gelen şirketlerinin eski ve yeni yöneticileriyle şekillenen Netflix hakkında Rusya Kültür Bakanı Vladimir Medinsky, “Netflix, ABD tarafından kendi propagandasını dünyaya yaymak için CIA’in tertiplediği çevrimiçi bir yayın servisidir” ifadelerini kullanmıştı.

100 BİN ABONE KAYBEDEN NETFLIX’İN SONUNU RAKİPLERİ GETİRECEK  

Netflix yayımladığı 2019 ilk çeyrek raporuna göre yüzde 10’luk bir zarara uğradı ve 100 bin abone kaybetti. Sinema eleştirmeni Murat Tolga Şen, bu kaybı daha teknik nedenlere bağlıyor ve platformun rakip dijital yayıncıların piyasaya girmesiyle zor günler yaşayacağını belirtiyor. Orijinal yapımlarıyla ses getirmeyen ve izleyici toplayamayan Netflix’in Disney+’ın devreye girmesinin ardından Disney’e ait Lucas, Pixar, Marvel, 20th Century Fox ve Fox Searchlight gibi markalara ait yapımları yayınlayamayacağına dikkat çeken Şen, Disney’in dışında birçok televizyon ve yapım şirketinin de kendi dijital yayın platformlarını kuracakları için Netflix’e içerik sağlamayı durdurma kararı aldığını yazdı.

İŞTE NETFLIX’İN ALGI OPERASYONLARI

SUUDİLERDEN TEPKİ GELDİ, CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİ SANSÜRLENDİ: Görünürde son derece özgür bir platform olarak pazarlanan Netflix’in kendi içinde ciddi bir sansür mekanizması çalışıyor. Bugüne kadar yaşanan ilk sansür örneği Suudi Arabistan’dan geldi. Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı eleştiren Amerikalı komedyen Hasan Minhaj’ın stand up programı, Suudi Arabistan devletinin talebiyle yayından kaldırıldı. Kraliyet ailesinin talebi, Amerikalı komedyen Hasan Minhaj’ın programının, ülkenin siber suçlar yasasını deldiği iddiası ile yapıldı. İngiliz Financial Times gazetesine konuşan Netflix yöneticileri de olayı doğruladı ve “ifade özgürlüğünü savunmakla birlikte ülke yasalarına uymak zorundayız” dedi.

FETÖ ELEBAŞINI AKLADILAR: Netflix’in dijital yayın haklarını elinde tuttuğu ve üç sezondur Amerikan ABC televizyonunda devam eden Designated Survivor adlı dizinin ikinci sezonundaki bir bölümünde Türkiye aleyhinde çirkin bir algı operasyonu yapıldı. Dizide “Nuri Şahin” ismiyle konu edilen FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, izleyicilere masum gösterildi. Dizide ABD Başkanı ile görüşen FETÖ elebaşının “darbe girişiminin arkasında olmadığı” yalanı büyük bir titizlikle işlendi. 

SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMININ PROPAGANDASINI YAPTILAR: Netflix’in yapımcılığını üstlendiği Another Life isimli dizide ise sözde Ermeni soykırımının propagandası yapıldığı ortaya çıktı. Söz konusu dizide köklerinin Ermeni olduğunu belirten bir karakterin, sözde soykırımdan kaçmak için çocuklarıyla çöle düştüğünü anlattığı sahne büyük tepki çekti 

ZEYTİN DALI HAREKATI DEVAM EDERKEN TÜRKİYE’Yİ HEDEF ALDILAR: 2004 yılında vizyona giren Collateral filminin Netflix’te yayına giren dizi versiyonunda Türkiye ile alakalı dikkat çeken bir sahne yer aldı. Dizide, Sam ve Berna’nın konuştuğu sahnede, Berna çocukluğunun Kırıkkale’de geçtiğini söyledikten sonra her sabah Türkiye’de uyanmadığı için şükrettiğini belirtiyor ve ekliyor: Kırıkkale dünyanın en berbat yeri! Dizideki bu sahneyle alakalı Emekli Hava Pilot Tümgeneral Beyazıt Karataş çarpıcı bir analizde bulundu. Karataş, yerli ve milli silahların üretim noktası olan Kırıkkale’nin tam da Zeytin Dalı Harekatı’nın devam ettiği bir dönemde “Dünyanın en berbat yeri” olarak tanımlanmasının kasti bir mesaj olduğunun altını çizdi 

STRANGER THINGS’TE RUSLAR HEDEFTE: Youtuber Murat Soner ise platformun en popüler yapımlarından Stranger Things’te, Çernobil dizisinde olduğu gibi “Ne oluyorsa Ruslar yüzünden oluyor” algısını dünyaya empoze etmeye çalıştığını vurguluyor. İsveç Flamman dergisi de Stranger Things’in, kötü adamlar olarak Rusların gösterildiği 3. sezonunu ‘klişe’ olduğu için eleştirdi ve “Rusofobiklikle” suçladı.