26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Ölü fotoğrafları: Farkındalık mı sömürü mü?

El Salvadorlu göçmen babanın ABD-Meksika sınırındaki nehri geçmeye çalışırken iki yaşındaki kızıyla beraber boğulmasının ardından yaşanan trajediyi gösteren fotoğrafın gazetelerde yayımlanması medyada etik tartışmasını da beraberinde getirdi. Birçok gazete ölü bedenlerin fotoğrafını kamu yararını gerekçe göstererek yayımlarken bunun sömürü olduğunu düşünenler de var.  

ALİ DEMİRTAŞ6 Temmuz 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Ölü fotoğrafları: Farkındalık mı sömürü mü?

Şoke edici her fotoğraf, medyada bu fotoğrafların yayımlanmasının ne kadar etik olduğu sorusunu beraberinde getiriyor. Bunun son örneğini geçtiğimiz günlerde yaşadık. El Salvadorlu göçmen bir babanın ABD-Meksika sınırındaki nehri geçmeye çalışırken iki yaşındaki kızıyla beraber boğulduğunu gösteren fotoğrafın gazetelerde yayımlanmasını kimileri kamu yararı olarak tanımlarken kimileri de bunu etik bulmadı ve sömürü olarak niteledi. Bir baba-kızın cansız bedenlerini gösteren fotoğrafı gazeteci Julia Le Duc çekti ve bu acı görüntü ilk kez Meksika gazetesi La Jornada’da 24 Haziran sabahı yayımlandı. Uluslararası haber ajansı Associated Press (AP) fotoğrafı servis etti ve Türkiye dâhil tüm dünyada medya kuruluşları salı gününden itibaren olayı sayfalarına taşımaya başladı. Pek çok kişi fotoğrafın 2015 yılında Türkiye’den Yunanistan’a geçmeye çalışırken cansız bedeni Ege sahillerine vuran dört yaşındaki Suriyeli Aylan Kurdi’yi hatırlattığını söyledi. Önceki adıyla Doğan Haber Ajansı (DHA) Bodrum muhabiri Nilüfer Demir’in çektiği bu fotoğraf da benzer bir tartışmaya neden olmuştu. 

KAMUSAL TRAVMAYA SEBEP 

Baba-kızın cansız bedenlerini gösteren fotoğrafın yayımlanmasında kamu yararı olup olmadığı, insanları dehşete düşüren bu fotoğrafın bireylerde travmaya sebep olacağı konuları dünya medyasında tartışmaya neden oldu. Fotoğrafı çeken Le Duc ise tartışmalara şu sözleriyle dâhil oldu: “Şimdiye kadar birçok ceset gördüm. Çoğu boğulmuştu. Bir süre sonra hissizleşiyorsunuz. Ama böyle bir fotoğraf gördüğünüzde bu size tekrar duygu kazandırıyor. Bu fotoğraf bir şeyleri değiştirir mi? Değiştirmeli. Bu ailelerin hiçbir şeyi yok. Daha iyi bir hayat için her şeylerini riske atıyorlar. Böyle sahneler de bizi düşündürmüyorsa, karar alıcıları harekete geçirmiyorsa, o halde toplumumuzun hâli harap demektir.” ABD’de gazetelerin çoğu fotoğrafa birinci sayfalarında yer vermezken NPR ve Los Angeles Times gibi yayınlar fotoğrafı ana sayfalarında veya haberin başında kullanmak yerine, haberin sonuna koydular. MSNBC.com gibi bazı yayınlar fotoğrafı şuna benzer uyarılar eşliğinde yayımladı: “Görmek üzere olduğunuz fotoğraf bazılarını rahatsız edebilir. AP’nin yayımladığı bu fotoğraf sınırdaki felâketin yalın bir hatırlatıcısıdır.” Fotoğrafı birinci sayfasında dört sütunda kullanan New York Times ise bu konuda önde gelen istisnalardan biriydi. Bu tartışmayı kendilerine sorduğumuz fotoğrafçılar Eren Aytuğ ve Süleyman Gündüz ise konuya farklı açılardan yaklaşıyor.   

EREN AYTUĞ: FOTOĞRAF SİYASİ BİLİNÇ KAZANDIRIR 

Şiddetin, ölümün, savaşın seyirlik cazibesini kullanan bu tip fotoğraflar hem çok ilgi görüyor hem de insanların seyir arzusunu gideriyor, duygusal boşalma yarattıktan sonra tarih sahnesinde yerini alıyor. İnsanlar genellikle güvenli dünyalarında başkalarının acısına bakarak katarsise sebep olan duygusal yoğunluklar ve arınma yaşıyor. Ayrıca bu tip fotoğrafların şiddeti normalleştirdiği ve izleyenlerin böyle şiddet görüntülerine fazlaca maruz kalmalarıyla duyarsızlaşmaya başladığı da bir gerçek. Fakat yukarıdaki eleştirilerin yanı sıra iyi bir fotoğraf hâlâ insanların zihninde derin bir iz bırakma ve başka insanları harekete geçirme gücüne sahip. Nilüfer Demir tarafından çekilen Aylan Kurdi fotoğrafından sonra Avrupa ve Kanada’daki eylemleri ve artırılan mülteci kotalarını hatırlayalım. Fotoğrafın belge olmakla kalmayıp siyasi bilinç kazandırma gücü de varken, sadece yas tutma eylemini hareket geçirme potansiyeli bile bize fotoğrafın ne kadar önemli bir araç olduğunu tekrar hatırlatıyor. Susie Linfield’in, Acımasız Aydınlık kitabında yer alan, yukarıdaki tartışmalar bağlamında hayli ufuk açıcı sözüyle bitirelim, “Hayal edin, hiç fotoğraf görmemiş olsaydınız entelektüel, politik ve ahlaki dünyanızın nasıl olabileceğini bir an için düşünün.” 

SÜLEYMAN GÜNDÜZ: İNSANİ DURUŞ MERKEZE ÇEKİLMELİ 

Son yıllarda sosyal, yazılı ve görsel medyada şiddet, savaş ve göçmen trajedisi fotoğrafları sıkça yayınlanmaya başladı. Her sabah yeni felaketlerle başlıyor hayatımız. Artık bu tür haberleri izleyerek oturuyoruz yemek sofralarına. 40 yıldır merkezinde yer aldığımız coğrafyadaki savaş ve doğal felaketlerle ilgileniyorum. Felaketlerin iletişim kanallarında yer alışını düşünüyorum. İnsanların yavaş yavaş acılara dayanıklı hale geldiklerini görüyorum. Felaket ve savaş fotoğraflarını yayımlamak temel bir tartışmayı beraberinde getiriyor. Bu durum  basın özgürlüğü ve kamu yararı mıdır? İnsanlığın çözemeyeceği çelişkili bir durumdur. Bu konuda insani duruşu merkeze çekerek ve mahremiyeti gözeterek hareket etme sorumluluğunda olunması gerekir. Acıların istismar edilerek yaygınlaşması zalimliği teşvik etmekte ve merhametli vicdanları köreltmektedir. Kısacası acıları kanıksamış hale dönmekteyiz. Artık iç savaşlarda ölen milyonların haberlerin istatistiki bir sonuçtan başka bir etkisi olmamaktadır.