14 Aralık 2024 Cumartesi / 13 CemaziyelAhir 1446

Öykü okumadan okur olunmaz

Edebiyatın temel taşıdır öykü, hem okur hem de yazar için. Bu nedenle o taşla kurulu öykü kulesinin zirvelerini dolaşmak da edebiyata karşı ilk görev sayılır. Kısacası öykü okumak şarttır.

ERDİNÇ AKKOYUNLU / [email protected]27 Ekim 2012 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Öykü okumadan okur olunmaz

Dünya genelinde bir araştırma yapılsa ve “Dünya edebiyatının öykü kitabının zirvesinde kim var” sorusuna yanıt aransa cevapların çoğunu James Joyce’un Dublinliler’inin oluşturması şaşkınlık yaratmaz. İrlandalı ustanın bu yapıtının öykünün Everest’i sayılmasının başlıca nedeni Dublin’i edebi forma dönüştürerek yapıtına kusursuz sözcüğünün en yerli yerinde kullanılacağı imkanı sağlamasıdır. Joyce, Dublin’i öyle olduğu gibi ve edebiyata uygun anlatmıştır ki kendinden sonra gelen tüm bir şehre aşık ve şehrini yazan yazarları derinden etkilemiştir. Eğer Joyce’un Dublin’i edebiyatın bu denli büyük kuvvetine sahip olmasaydı ne Necip Mahfuz’un Kahire’si ne Paul Auster’in New York’u ne Haruki Murakami’nin Tokyo’su ne de Pamuk’un İstanbul’u bu denli James Joyce derinliğine sahip olabilirdi.

Okunduğunda görülecek ki Joyce öyküsünü bir Dublin aşığı olarak değil, edebiyatın gerçekliğiyle çelikleştirilmiş ve gerçek hayata bir o kadar yakın ve bir o kadar gerçek hayatın dışında Dublinli olarak yazmıştır.

Günümüzün sosyal yaşamın sorunlarından ötürü kendini kente ait hissetmeyen fakat kentten de kopamayarak büyük bir karmaşanın ortasında kalan insanına çok şeyler söyleyen Dublinliler, has okur olmak isteyenlerin de başucu kitabı aynı zamanda. Yapıtın, Murat Belge çevirisi ve önsözüyle İletişim Yayınları’nca olan baskısı, Belge’nin Dublinliler üzerinden dünya edebiyatına ilişkin yaptığı değerlendirmeyi de görebilmek için önemli bir fırsat sunuyor okurlara.

ASLINDA HERBİRİ SENARYO OLACAKMIŞ

Şöhretinin ana kaynağı Yüz Yıllık Yalnızlık romanından geldiği için öykücü olarak pek nitelendirilmeyen Marquez’in On İki Gezici Öykü adlı eseri tam bir başyapıt. Edebiyatçı olmanın öykü ya da roman yazarı olarak nitelendirilerek diğer türe bulaşmamak anlamını taşımadığını bize gösteren büyük usta Marquez’in bu yapıtı, ustanın senaryo ya da roman olması için tuttuğu notlardan iki yıl zaman ayırarak yazdığı öykülerden oluşuyor. Üslup ve biçim özellikleri klasik Latin Amerika edebiyatından örnekler barındıran Marquez’in bu yapıtında aynı zamanda Avrupa edebiyatı formlarının izlerini Avrupa coğrafyasında geçen öyküler ikliminde bulmak mümkün oluyor. Yapıttaki 12 öykü de birbirinden değerliyken özellikle Bayan Forbes’in Mutlu Yazı ve Kardaki Kan İzlerin, dünya öyküleri antolojilerine de girmeleri bakımından büyük önem barındırıyor. Tüm yapıtları Can Yayınları tarafından yayınlanan Marquez’in On İki Gezici Öykü adlı eseri İnci Kut’un Türkçesinden okurla buluşuyor.

YAŞAR KEMAL’İN ÇUKUROVA’SI

Öyküden söz edip de Yaşar Kemal’in Sarı Sıcak ile Teneke’sini söylememek aslında öyküye hiç değinmemek olur. Çukurovalı usta, büyük bir yazarın romanlarının da öykülerinin de aynı kalitede olabileceğini göstermiştir bu iki yapıtıyla. Bu eserler özellikle okuryazar olma yolunda adımlarını henüz atanların mutlaka okuması gerekenler listesinde bulunması gerekir. Çukurova’yı ve insanlarını anlatırken herbiri roman olabilecek derinlikteki hikayelerini kendine yeni bir öykü üslubu yaratarak anlatmayı başarabilmiş; yeteneğini aynı tarzda eserler vererek nam salmak için değil edebiyatı hem edebiyat hem de halk için yapmayı becermiştir Yaşar Kemal. Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanan bu yapıtlarında ustanın derinliğini bir kez daha görmek keyif verici ve öğretici bir deneyim olacak okur için.