25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Sanatın en saf hâli Meleğin Kaleminden Sergisi’nde

Bağımsız Sanat Vakfı bugünlerde çok özel bir sergiye ev sahipliği yapıyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ20 Ekim 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Sanatın en saf hâli Meleğin Kaleminden Sergisi’nde

Meleğin Kaleminden sergisi gerçek bir meleğin kaleminden çıkan 50 eseri sanatseverler ile buluşturuyor. Güler yüzlü, melek gibi bir kalbi var Kıvanç Baskan’ın. Sergisinin açılışına gidemediğimiz Kıvanç Baskan’ı evinde ziyaret ettik. Kocaman bir gülümse ile karşıladı beni. “Hoş geldin Merve. Sen sergide yok muydun?” diye sordu bana. “Açılışa gelemedim ama seninle röportaj yapmak istiyorum o yüzden buraya geldim” dedim. “Olsun önemli değil yaparız tabi iyi ki geldin” diye cevap verdi. Bütün vaktini geçirdiği, resimlerini yaptığı rengarenk kalemlerle dolu çalışma odasında röportajımızı gerçekleştirdik. Odaya girer girmez bana yeni başladığı eserini anlatmaya başladı. “Muhteşem Yüzyıl var ya onu çiziyorum. Hürrem  Sultan burada ışıklı bir balkondan bakıyor. Arkasında da merdiven var. Bak görüyor musun?. Buradan geçerek Topkapı Sarayı’nı dolaşıyor.” Onun o güzel dünyasına dalıyorum. Annesi dizilerden etkilediğini ve çoğu eserini bu şekilde yaptığını söylüyor. Önceden yaptığı çalışmalarını masanın üzerine getiriyor. Teker teker gösteriyor. Düşünce dünyasındakileri kendince yaptığı çizgilerle, renklerle anlatıyor. Yaklaşık 15-20 yıldır resimle uğraşıyor Kıvanç ve 300’e yakın eseri var. Resim yapmaya ne zaman başladın diye soruyorum. Heyecanla anlatıyor: “Müzikle uğraşıyordum, org çalıyordum. Sonra resim yapmaya başladım. Kaptırdım kendimi.” Kıvanç Baskan’ın bu altıncı sergisi. Küratörlüğünü Hülya Yazıcı’nın yaptığı Meleğin Kaleminden sergisi 25 Ekim’e kadar ziyarete açık kalacak.

HEDİYE RESİM SETİ HAYATINI DEĞİŞTİRDİ 

Kıvanç resim yapmaya dalınca sohbete annesi ile devam ediyoruz. Ömrünü oğluna adayan Zekiye Hanım Kıvanç’la birlikte hayatının nasıl değiştiğini şöyle anlatıyor: Kıvanç’ı 19 yaşında 1969 yılında dünyaya getirdim. O zamanlar Down sendromu tabiri yoktu. Mongol diyorlardı. Ben Mongol’un ne olduğunu bilmiyordum. Doktora sordum. Doktor da “Çocuğunuzun hiçbir eksikliği yok ancak biraz geç öğrenecek” dedi. Tam olarak ne demek istediğini anlamadım tabi. Sonradan yaşarken öğrendim ne olduğunu. Yıllarımız çocuk psikiyatristlerinde geçti. Kıvanç’a bir kelimeyi öğretene kadar o kelimeyi bin kere tekrarlardık. 7 yaşına kadar konuşamadı. Ama bizim onunla aramızda özel bir dil vardı kimsenin anlamadığı. 10 yaşında okula gitti. Beş yıl eğitim gördü. Kıvanç’ı hiçbir zaman toplumdan soyutlamadım. Toplum içerisinde büyüttüm. Bir dönem buzdolabı tamiri yapan bir yerde çalıştı. Sonra da kendi isteği ile bir terzi atölyesinde işe başladı. Yaklaşık 15 yıl orada çalıştı. Şimdi de resme merak saldı, boyalarıyla haşır neşir.

Resme başlamadan önce Kıvanç’ın müzikle ilgilendiğini ve org çaldığını söyleyen Zekiye Hanım, oğlunun kendisine hediye edilen bir resim seti ile resim yapmaya başladığını söylüyor. “Kalemler çok ilgisini çekti. Bir dönem boyama kitapları ile baya uğraştı. Sonra A4 kağıdına çalışmaya başladı. Bir resmi bir ayda tamamlıyor. Kuru kalem, pastel boya, ispirto kalem kullanıyor.” diyen Zekiye hanım Kıvanç’ın kahvaltıdan sonra odasına giderek masasını hazırladığını ve günün yarısını resim yaparak geçirdiğini anlatıyor. 

Biz Zekiye Hanım ile sohbete devam ederken Kıvanç, “Hani sen bana bir şeyler soracaktın, kayıt alacaktın” diye seslendi. “Resimleri tek başına mı yapıyorsun” diye sordum. Annesinin ve kardeşinin kendisine çok yardım ettiğini söyleyen Kıvanç, “Resim yapmayı kendi kendime öğrendim. Tek başıma yapıyorum” dedi. Müziğe hâlâ ilgisi olan Kıvanç, ruhundaki güzellikleri resim ve müzikle açığa çıkarıyor. 

"Artı bir farkla dünyaya gelen Down sendromlu çocukların aslında sanata çok yatkın olduğunu biliyor musunuz? Sabır ve sevgi ile emek verdiğiniz çocuklar bir gün ressam, müzisyen, yazar olabilir. Bu çocuklardan biri de Down sendromlu ressam Kıvanç Baskan..."

Eserlerindeki çizgiler ve renk harmanlarıyla hayranlık uyandıran Baskan’ın hayal gücüne tanıklık edeceğiniz Meleğin Kaleminden sergisi Bağımsız Sanat Vakfı’nda ziyaretçilerini bekliyor.

SERGİNİN KÜRATÖRÜ HÜLYA YAZICI: RESİMDEKİ RENK AHENGİ VE DİSİPLİNİ HEYECAN VERİCİ

Bağımsız Sanat Vakfı’nın kurucusu ressam Hülya Yazıcı, Kıvanç ile sekiz yıl önce tanışmış. Zekiye Hanım’ın kendisinin öğrencisi olduğunu ve bu vesileyle Kıvanç ile tanıştıklarını anlatan Yazıcı, O’nun eserlerini gördüğünde çok heyecanlandığını dile getiriyor. Kıvanç’ın resim yapmanın keyfine varıp bunu bir ifade biçimi olarak seçtiğine dikkat çeken Yazıcı, “Yıllardır tam bir sanatçı disiplini içersinde çalışıyor. Kendine özgü bir anlatımı ve üslubu oluştu. Resimlerini ilk gördüğümde Kıvanç’ın mutlaka desteklenmesi gerektiğini düşündüm. Bir kaç sanatçı arkadaşıma çalışmalarını gösterdim ve çok olumlu görüşler aldım. Ancak ülkemizdeki galerilerin yalnızca belli başlı sanatçılarla çalışıyor olmaları böyle özel biriyle çalışmaya çok da ilgi göstermeyecekleri ortadaydı. Bu nedenle ilk sergisini kendi sınıfımda açarak ona yaptığı işin çok değerli olduğunu anlatmaya çalıştım.” diyor ve ekliyor: “Kıvanç’ın hiç eğitimsiz ve öykünmesiz yaptığı resimlerdeki kompozisyonlar, renk ahengi ve disiplini sanatsal algının aslında tamamen ontolojik olduğunu ortaya koyacak nitelikte; Naif sanat, primitif sanat denilen saf çocuksu algıyla yapılan resimler aslında, Kandinsky ve Miro gibi  önemli sanatçıların ustalık dönemlerinde etkilendikleri ifade biçimidir.” 

Sergilenecek eserleri seçerken çok sayıda resmin içinden farklı örnekleri seçmeye özen gösterdiğini belirten Hülya Yazıcı, “Az sayıda oldukları için onlara ön yargı ile yaklaşılıyor. Down sendromlu insanların sanata olan eğilimlerini duymuştum ama bu karşılaşmam onlara başarılı olacakları alanların açılmasının ve desteklenmeleri gerektiğinin ne kadar önemli olduğunu öğretti bana. Umarım toplumda da bu duyarlılık artar” diyor.