3 Ağustos 2025 Pazar / 9 Safer 1447

Sendromsuz oyuncu yok!

100 oyuncunun menajeri olan Gülden Avşaroğlu, İlişki Durumu: Karışık adlı dizide de oyuncu menajeri rolünde. Yaptığı işi anneliğe benzeten Avşaroğlu’nun yaşadıkları diziden farklı değil. Kesintisiz dört saat telefonda konuştuğu için yüz felci de geçirmiş, oyuncusunun evlenme teklifi etmesi için yüzük de seçmiş. Avşaroğlu, STAR cumartesi’ye oyuncuların dünyasını ve zor işini anlattı.

İnci Döndaş18 Temmuz 2015 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Sendromsuz oyuncu yok!

- Mesleğiniz tam olarak nedir? Oyuncu musunuz, oyuncu menajeri misiniz yoksa cast direktörü müsünüz?

Artık sadece menajer olma kararı vermiş biriyim. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Konservatuvarı’nda oyunculuk okudum. Şimdi bir ortağım var ve cast direktörlüğü de yapıyorum. Biz bu yıl bir karar aldık, yılbaşında cast direktörlüğü yapmayı bırakıp hayatımıza menajer olarak devam edeceğiz. Ben aslında oyunculuk defterini de kapatmıştım ama Fatih Aksoy ‘Oynuyorsun’ deyince, hayır diyemedim. O nedenle setteyim şimdi. Oyunculuk tabii ki büyük bir aşk...

- Oyunculuk defterini neden kapatmıştınız?

Maddi koşullar çok önemli. Keşke baştan devlet tiyatrosuna girseydim de... Ama o yaşımdayken bunu düşünmedim, özel bir tiyatroya girdim. Bu arada okuldayken dizilerde oynamaya başlamıştım. Ama böyle hayat yürümüyor. Özel tiyatro bir oyun yapıyor çok tutuyor, ertesi yıl yaptığı tutmuyor ve yevmiyeni alamıyorsun. Dizi yapıyorsun, beş bölüm sonra yayından kaldırılıyor. Düzenli bir gelirinin olması lazım. 5-6 yıl tiyatro öğretmenliği yaptım, o da çok doyurmuyor. 10 yıl önce bir gün telefonum çaldı, bir reklam için cast direktörlüğü teklifi geldi. Bu işe öyle bulaştım ve buraya kadar geldim. Bir de oyunculuk tembel işi.

- Nasıl tembel işi? Hepsi çok çalışmaktan şikayet ediyor.

E tembel işi tabii sete gideyim, uyuyayım, tiyatroya gideyim takılayım, şimdi biraz kendime dönüp dinleneyim... Benim öyle kendime dönebileceğim sabitlenebilen bir enerjim yok. Sürekli bir şeyler yapmak istiyorum.

- Kaç oyuncunun menajerisiniz?

100.

- Şimdi dizide de bir menajeri canlandırıyorsunuz.

İlişki Durumu: Karışık dizisi için Fatih Aksoy bana ‘O Handan var ya menajer rolü, onu sen oynuyorsun’ dedi. ‘Ama ben 70 kiloyum Fatih Bey. Doğum kilolarım var, ekrana böyle çıkmak istemiyorum’ dedim, o da bana ‘Daha önce de 55 değildin zaten’ dedi (gülüyor).

MENAJERLİK ANNELİK GİBİ

- Menajer olmayı neye benzetiyorsunuz?

Bana çocukken ne olacağımı sorduklarında ‘Anne olmak istiyorum’ derdim. Bu iş annelik gibi. Oyuncunun saçından kıyafetine, hatta kaşına her şeyiyle ilgileniyorsun. Tabii ki kariyerini planlıyorsun. Dizideki Handan karakteri, oyuncu Can’ın her şeyiyle ilgileniyor. Can aklına koyduğunu yapıyor. O da tabii laf dinlemiyor, çocuk gibi. Şimdi her yeni starımız gibi o da tükenmişlik sendromu yaşıyor. Meslek hayatımda ne yaşıyorsam, aynısı dizide var. Beş yaşında çocuk idare ediyor gibiyiz bazen.

- 100 oyuncu... Onlarla çalışmak zor mu?

Hepsinin başka bir şeyi var. Sendromsuz oyuncu yok, onu söyleyeyim. Sendrom ne diye sorarsanız aşk, maddi, tükenmişlik sendromları... Kariyer korkuları var. Aşağıdayken nasıl yukarı çıkacağını düşünüyor, yukarıdayken ya aşağı inersem diye korkuyor. Okuldan mezun olup geliyor ‘Benden bir şey olur mu Gülden Abla?’ diye soruyor. Bize burada banka gibi bakan var ama sevmediğiniz, oyunculuğuna güvenmediğiniz, sete gönderdiğinizde rahat uyuyamayacağınız kişinin ekmek parası için savaşamazsınız. Oyuncuyu sürekli iyiye ve pozitife yönlendirmeniz gerekiyor. Oyuncu ortamları da karışık...

FAZLA PARA KAZANMAK RİSKLİ

- Birlikte çalışacağınız oyuncuları nasıl seçiyorsunuz?

Audition’larına (oyuncu seçmesi) bakıyoruz, daha önceki işlerini izliyoruz. Ama tabii ki birinci öncelik terbiye, ikincisi yetenek. Bir devlet memurundan daha fazla para kazanıyorlar ve para çok riskli bir şey. Hele genç yaşta ele geçerse, aile yapısı da sağlam değilse bir anda ayda 20 bin lira kazanınca gözü dönebilir. O parayı biriktiren de var. Keşke hepsi öyle olsa. Ama ne yapacağını bilemiyor bir anda sapıtıyor. Haftada üç gün sete gidiyor, dört gün boş. Genç, enerjisi var, parası var, kanı kaynıyor ne yapsın? Doğru yönlendirme olmazsa kendini bara atıyor adam. Abuk subuk alışkanlıkları oluyor. Elimizden geldiği kadar mücadele ediyoruz. Tabii işlerinde başarılı olduklarında sanki evladımız tıp fakültesini kazanmış kadar mutlu oluyoruz.

- Çok fazla oyuncu var değil mi?

Çok oyuncu var, yetenekli oyuncu az var. Çok konservatuvar olduğu için her yıl 150-200 kişi mezun oluyor ama hepsine devlet tiyatrosunda iş yok. Gençlerin para kazanacağı yer televizyon. Bir memurdan daha az çalışıp daha çok kazanıyorlar.

- Ama hep çalışma şartlarından şikayet ediyorlar.

Ekip de çok çalışıyor. Ortada bir sistem var, bu kadar şikayet ediyorsanız hepiniz aynı anda setlere gitmeyin, televizyoncular da dizileri 60 dakikaya indirsin. Birlik olunmazsa şikayet etmenin hiçbir anlamı yok.

- Bu konuda birlik olunabilir mi?

Biraz zor. Oyunculuk tamamen egosal bir şey. Egonuz yoksa sahneye çıkamazsınız. Bu kadar egonun bir arada durması zaten doğaya aykırı.

- Sizin açınızdan baktığımda siz de oyuncusunuz, egonuz var, aynı zamanda menajersiniz, bu kadar egoyu nasıl idare ediyorsunuz?

Ego çarpışması hayata nereden baktığınızla ilgili. Ben usta-çırak ilişkisine çok inanırım. Sette genç oyuncular var, onlara abla olarak sahip çıkmaya çalışıyorum. Benim kardeşim gibiler. Bir de benden büyük oyuncular var, onlara saygı duyuyorum benim ustalarım. Dolayısıyla kimseye ego yapamam.

- Peki oyuncularınıza gelen rol tekliflerine bakıp da ‘Keşke ben oynasaydım ‘ dediğiniz oluyor mu?

Hayır. Yıllar önce bir kere oldu. Aşk Nerdesin adlı bir dizinin senaryosunu okurken olmuştu. Rol döndü dolaştı bana geldi. Çok da özenmiyorum dizi oyunculuğuna. Ama tiyatro yapmak istiyorum.

DÖRT SAAT TELEFONDA KONUŞTUM YÜZ FELCİ GEÇİRDİM

- Oyuncularınızın kendilerini geliştirmeleri için onlara neler öneriyorsunuz?

Oyuncu koçlarıyla çalıştırıyoruz, kiloları varsa kilo verdirtmeye gayret gösteriyoruz, yurtdışına gidip orada oyun seyretsinler ufukları açılsın istiyoruz. Dinleyeni var dinlemeyeni var.

- Gündemde olması için magazin basınında çok mu görünmeleri gerekiyor?

O eskidendi. Ama illa ki görünmek istiyorsa Bodrum’a Çeşme’ye tatile gidersen paparazzi seni yakalar. ‘Niye beni çekti?’ diyor. ‘Şöhretin bedeli’ diyorum. Oraya gitme, gidiyorsan da neden seni çektiklerini sorma!

- Peki sırtınızdan vuranlar oluyor mu?

E tabii. Mesela bir yere kadar getiriyorsunuz sonra ‘Ben başka menajerle çalışacağım’ diyor. Halbuki sıfırdan gelmişsiniz birlikte. Ama bu duygusal bir iş. O kişi senden duygusal olarak kopmuşsa onunla yola devam edemezsin. Sevmezsen ve sevildiğini hissetmezsen onun ekmek parası için savaşamazsın. Her sorununda sizi arayabiliyor.

- Günde kaç saat telefonda konuşuyorsunuz?

Beş yıl önce telefonda konuşmaktan yüz felci geçirdim. Aralıksız dört saat konuşmuştum, yüzüm uyuşmaya başladı, kan testi yaptılar doktor telefondan kaynaklandığını söyledi.

EN BÜYÜK PROBLEM ALKOL

- Oyunculara hangi konularda uyarılarda bulunuyorsunuz?

Ramazan’da elinde içkiyle sosyal medyaya fotoğraf koymamalarını istiyorum. İçiyorsan hiçbirimizi ilgilendirmez ama Müslüman bir ülkede yaşıyoruz ve bu insanlar seni seviyor, bu yüzden bir yere koymuş. Kendini oradan indirme, saygı göster. Çünkü evde her hafta 120 dakikasını seni izleyerek geçiriyor. Ayrıca ‘Bikinili fotoğraflarını koyma’ diyorum. Sonra dergi çekimine gidip ‘Sana bikini giydirelim’ dediklerinde ‘Ben bikini giymek istemiyorum’ deme çünkü zaten bikinili fotoğrafın gazetelerde var!

- En büyük problem alkol mü?

Evet. Maalesef.

ONLAR PSİKOLOĞA BEN PSİKYATRİSTE

- Oyuncular arasında tükenmişlik sendromu yaşayan çok oyuncu var mı?

Çok var. Mutsuzlar. Mesela genç yaşta birçok otomobili, evi, parası var, bütün yapımcılar onu istiyor ama mutsuz! Neden? Çünkü ‘Gönlümdeki işi istiyorum’ diyor. Gönlündeki işi soruyoruz, bilmiyor. Çünkü korkuyor, bugün bir işte birinci olursunuz herkes sizi alkışlar, yarın bir işte 10’uncu olursunuz fatura oyuncuya kesilir. Halbuki yanlış. Kimin oynadığının ne önemi var? Günün sonunda senaryo konuşur. Oyuncu ödevini yaptıktan sonra dizi tutmazsa bunun sorumluluğu ona ait değil.

- Başka sendromlar var mı?

Birlikte çalıştığımız bir psikoloğumuz var. Oyuncularımız, başı sıkıştığında kendisine gidiyorlar.

- Siz gidiyor musunuz?

Onlar psikologla idare ediyorlar ben psikiyatriste gidiyorum (gülüyor). Onların hayali, benim hayalim. Emek veriyoruz. Yapımcıyla, oyuncunu almak isteyen başka menajerlerle savaşıyorsun, eve geliyorsun reyting savaşını izliyorsun. Her mesleğin kendine göre zorlukları var. Kömür madeninde çalışanlar daha zor durumda. O nedenle çok vıdı vıdı etmeye hakkım yok. Çöp kamyonunun yanından geçerken ‘Ay ne kötü kokuyor’ diyoruz ama adam senden daha az bir paraya bütün gün o arabada çalışıyor.

YÜZÜK SEÇİYOR, REPO YAPIYORUZ

- Şimdiye kadar yaşadığınız ilginç bir menajerlik hikayeniz var mı?

Mesela sevgilisine evlenme teklifi edecek, sevgilisine vereceği yüzüğü bile aldığım oldu. ‘Benim vaktim yok, sen alır mısın?’ diyor. Yüzüğü alıyorum, kız da yüzüğü görünce sevgilisine ‘Canım çok zarifsin’ deyince sadece gülümsüyorsun. Ya da ‘Ben parayı harcıyorum, benim adıma paramı değerlendir’ diyor. Ben orada repoya mı yatırayım, döviz mi alayım diye karar vermeye çalışıyorum. Telefon açıp da ‘Karım ikinciye hamile’ dediğinde biz burada ortağım Çağla Yozgatlı ile ‘Eyvah dört kişi oldular’ diye düşünüyoruz. Zaten evlendiler; birdiler iki oldular, çocuklarıyla üç, şimdi bir de ikinci olunca dört! Dizisi yoksa yandık!

Mesela ‘Çocuğum özel üniversiteye gidecek, onun okul taksitleri var, iş bulmam lazım’ diyor. Aslında her şey sizde stres yaratıyor fakat oyuncu zannediyor ki benim umurumda değil! ‘Benim için bugün ne yaptın?’ diyorlar, biz hepsi için sabah kapıyı açıyoruz, başka bir gelirimiz yok ki. Oyuncunun psikolojisi aşağı çekildiği anda bize sarılıyor. Onu hep ayakta tutmaya çalışıyoruz.

 

ÖNERİLEN VİDEO

CİRİT hedefi tam isabetle vurdu: PUSU'dan bir ilk!

Kapat
Video yükleniyor...