24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Şişmanlık benim uzmanlık alanım!

‘Şişman Kız’ adıyla açtığı ve binlerce takipçisinin bulunduğu sosyal medya hesaplarında fazla kilolarıyla ilgili komik şeyler yazan Yasemin Erkent’in ikinci kitabı yayımlandı. Erkent, Ben Bu Aşka 20 Kilomu Verdim’de zayıfladıktan sonra yaşadığı olayları anlatıyor.

İnci Döndaş12 Aralık 2015 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Şişmanlık benim uzmanlık alanım!

Önce sosyal medyada adını duyurdu. Fazla kilolarıyla dalga geçiyor, gecenin bir yarısı künefe yediğini duyuruyor, büyük boy pizzayı ara öğün olarak tükettiğini söylüyordu. Sosyal medyadaki adı ‘Şişman Kız’ olan Yasemin Erkent, Popom Olmadan Asla adlı kitabıyla daha geniş kitlelere ulaştı. O kitabında şişmanlık maceralarını anlatıyordu. Şimdi ise yeni kitabı Ben Bu Aşka 20 Kilomu Verdim’de, epey kilo veren şişman bir kadının maceralarını okuyoruz.

Bakmayın siz Yasemin Erkent’in kendisine şişman dediğine... Biraz kilolu. Asıl mesleği oyunculuk. Tatlıyı çok seviyor, kulağındaki küpelerdeki dondurmadan bunu rahatça anlıyorsunuz. Aslında insanların zayıf ya da şişman olmalarının öneminin bulunmadığını, mutluluğun her şeyin üstünde olduğunu söylüyor. Tam o sırada Adele’in yeni albümünden bir parça çalıyor, sohbet ettiğimiz mekanda. “Biz de de Işın Karaca vardı, dünyanın en tatlı kadınlarından biriydi, ameliyat oldu. Ben ameliyata karşıyım, bir arkadaşım oldu, ölümden döndü” diyor... Sonra esprili bir örnek veriyor: “Mesela ‘Kiraz sapını kaynat gece yatmadan önce iç’ diyorlar. Bunu künefeden sonra mı içiyoruz önce mi diye yazmıştım. Bütün gün o kadar ye, sonra kiraz sapı çayı iç ki zayıflayasın. Lütfen... Zayıflatan ürün diye bir şey yok. Yaşam biçimini değiştirmeniz lazım.” İşte böyle başlayan sohbetten geriye kalanlar...

- Ben Bu Aşka 20 Kilomu Verdim ikinci kitabınız. Bu kitabı neden yazdınız? Gerçekten kilo verdiniz mi?

Şişmanlık benim uzmanlık alanım. Kilolarımdan dolayı yaşadıklarımı kaleme alıyorum. Anlatmak istediğim şeyler var. Dış görünüşle ilgili hem bizim hem de başkalarının takıntıları onların başında geliyor. Bir önceki kitabım bir yıl önce yayımlandı. Bu iki kitabı yazarken 30 kilo verdim.

- Peki aşk acısı?

Uzun bir ilişki yaşamıştım onun üzüntüsüyle kilo vermiştim, hazır veriyorken diyetisyene gittim ve spor yaptım. 20 kiloyu sonra geri aldım.

Her şey kiloyla bağlantılıydı

- O zaman bu aşka 20 kilonuzu verip geri mi aldınız?

Evet. Habire verip alıyorum. İştahlı insanın kaderi böyle, kilo alıp vermek yaşam biçimi oluyor.

- Bazı insanların şişman olmasının nedeni hormonlarının iyi çalışmaması. Siz yiyorsunuz sanırım.

Tabii ben yiyorum. Canım istiyor yiyorum, canım istemiyor spor yapıyorum kilo veriyorum. Tamamen canımın istemesine göre yaşıyorum.

- En başa dönelim, kitap yazmadan önce Şişman Kız adıyla bir Twitter hesabı oluşturdunuz. Neden?

İlkokuldan beri en az bir beş kilo fazlam vardı. Hayatım boyunca bunun üzerine düşünme imkanım çok oldu. Her olumsuz şeyi kiloya bağlıyordum. Mesela derslerim kötü ‘Çünkü ben şişkoyum’ diyordum. 5-6 yıl önce bunun ne kadar saçma olduğunu fark edince fazla kilolarımı ti’ye almaya başladım. Çünkü artık şişmanlığımla dalga geçiyordum. Mesela bir yerde oturuyoruz, bir büyük pizza yiyelim diyoruz ben ‘Başlangıç olarak yiyelim’ diyordum. Şunu fark ettim ki çok az insan böyle. Tabii ki üzüldüğüm zamanlar da oluyordu ama ben kilolarımla genel olarak eğleniyordum. Elimi pencereden çıkarıp ‘Hey bununla eğlenilebiliyor’ demek istediğim için Twitter’da hesap açtım. İnsanların da çok hoşuna gidince doğru bir şey yaptığımı düşündüm.

- En çok retweet edilen tweetiniz hangisiydi?

‘Ya ben o kadar sevdiklerimle yemişim, içmişim öyle almışım bu kiloları. Niye vereyim? Hepsinin ayrı güzel anısı var bende bi kere.’ Ünlü tweetlerimin arasında ‘Şekerim bana su bile yarıyor. Su-böreği, su-pangle, su-cuklu yumurta’ da var. Çünkü hep bu geyik vardır, salata yiyerek ‘Su içsem bile yarıyor’ deyip sonra eve gidince deli gibi pide yemek...

- Siz yapar mısınız?

Tabii canım, yapmaz mıyım? Artık daha rahatım, insanların yanında kasıp da sadece bir-iki çatal yeme huyum yoktur. Açsam, istediğimi yerim.

- Bu kitabınızda 20 kilo verdikten sonra yaşadıklarınızı anlatıyorsunuz. Hakikaten 66.7’ye indiniz mi?

Evet indim. İnsanların bana bakış açısı değişti mesela... Daha saygın bir insanmışsın gibi oluyor. Kilolu insanların ağzını tutamayıp yediği için öyle olduğu sanılıyor. Halbuki o insan hayattan çok zevk alıyor ve kilosunu umursamıyor. Kilo verince ayakkabını daha rahat bağlıyorsun, daha kolay kıyafet buluyorsun... Ama ruhunda bir şey değişmiyor. Mutsuzsan, hayatınla ilgili sorunlar yaşıyorsan bunun saçınızın kısa veya kilonuzun 85 olmasıyla bir ilgisi yok.

Bu bu numaraları yemem

- İlk kitabınız çıktıktan sonra hayatınızda ne değişti?

Popom Olmadan Asla’yı bir yıl önce yazdım, çok kişiye ulaştı. Okuyup da ‘Hayatım değişti, eskisi gibi düşünmüyorum, artık mutsuz değilim’ diyenler oldu.

- Bu kadar sağlıklı beslenmeyle ilgili trend ve pazar varken, siz şişmanlığı anlatan kitap yazıyorsunuz.

Şişmanlatan ve sonra zayıflatmaya çalışan bir pazar... Ben bu numaraları yemem, en güzel tatlıları yerim (gülüyor).

- Kitabınızda ve tweetlerinizde hiç argo ve küfür yok.

Buna ilk kez siz değindiniz, bu benim çok dikkat ettiğim bir şey. Hitap ettiğim kitlenin yaş ortalamasını düşünerek yazıyorum. Babamın arkadaşları var 80’lerinde. Bugüne kadar neler neler okumuşlar ama benim kitabımı da çok beğeniyorlar.

İşimde sorun yaşamıyorum

- Ne iş yapıyorsunuz?

Oyuncuyum. Dizi, tiyatro ve sinema filmlerinde rol alıyorum.

- Kilonuzdan dolayı mesleğinizde zorluk yaşıyor musunuz?

Yaşamıyorum. Her türlü karakteri canlandırabilirim ama başrolde 42 kilo ağırlığında 1.74 boyunda bir oyuncu olabiliyor. Ama bunların geçici şeyler olduğunu düşünüyorum. Yurtdışında müthiş oyuncular var; komedi de oynuyorlar dramda da... Ama bizde kiloluysa ya komedi oynarsın ya da evde kalmış birini oynarsın. Bu imajların değişmesi lazım çünkü saçma.

Brokoliye düşman

- Kitapta her bölümün sonundaki notlarınız çok eğlenceli. Yemeğin tadını ilk üç tabaktan sonra anladığınızı yazmışsınız. Hakikaten doğru mu?

Kesinlikle... Çok sevdiğim şeyleri bayağı yemem lazım. Mesela kuru fasulye-pilav, etli lahana sarması...

- Yemek yapıyor musunuz?

Öyle bir tutkum yok. Ben tutkum yeme. O nedenle yemek seçiyorum, her yerde yemem, her şeyi yemem. Mesela brokoli yemem. Kalorisi olmayan şeyleri pek sevmiyorum (gülüyor).

- Brokoli yenmez mi?

Yok, ben düşmanım. Güzel bir et ve pürenin yanında bir parça brokoli yerim, hatırı kırılmasın.

- Yazmışsınız kitabınızda, ‘Çikolata yedikten sonra her şey gözüme daha güzel gözüküyor’ diye.

Kesinlikle... Çikolatalı tatlıları çok seviyorum. Tiramisu, profiterol gibi... Kriz zamanlarımda bir kilo bir yerim.

- ‘Senin anana bacına haşlanmış kabak yedirseler hoşuna gider mi?’ demişsiniz ama... Nesi var haşlanmış kabağın? Üzerine biraz yoğurtla ne lezzetli olur.

Haşlanmış kabağın yanında pilav, tavuk olacak. Haşlanmış kabak yemek değil, garnitür benim için. Yeşillik olsun denir ya...