25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Sudarshan Shetty: Sanat yaşamın geride bıraktığı anılardır

Hintli çağdaş sanatçı Sudarshan Shetty’nin dönüşüm kavramına dikkat çektiği Öz/çeviri-m (Self/trans-lation)’ adlı sergisi Akbank Sanat’ta açıldı. Shetty’e göre yaşamı büyük ölçekte düşünürsek; ürettiği her şey aslında yaşamın geride bıraktığı izler. Bu bir ayak izi de olabilir, tükenen bir şeyin ardında bıraktığı bir hatıra da: “Stüdyodan çıktığımda ürettiğim sanat hayatın bir parçası gibi oluyor. Yaşanan şeylerin arta kalanı gibi.” 

ALİ DEMİRTAŞ14 Eylül 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Sudarshan Shetty: Sanat yaşamın geride bıraktığı anılardır

Sudarshan Shetty’nin zamanın izini kültürlerin gerçeğinde aradığı sergisi ‘Öz/çeviri-m (Self/trans-lation)’, iki farklı malzemenin kaynaşmasıyla iki farklı gerçeğin ve kültürün uzlaşma noktasını araştırıyor. Sanatçı sergide heykel, yerleştirme ve video eserler, dönüşümün kültürel gerçekliğini gündemine alıyor. Sudarshan Shetty’nin eserleri bu dönüşümün bir önceki durumundan uzaklaşan ve önceki durumu da içinde barındıran ama artık aynı olmayan bir gerçeklikle karşımıza çıkıyor. Shetty, ağırlıklı olarak içinde kaybolduğumuz nesneler dünyasının beraberinde getirdiği temel ontolojik zorlukları araştırıyor. Akbank Sanat’ta kendisiyle bir araya geldiğimiz Sudarshan Shetty sergiyi şöyle özetliyor: “Bu aslında 3-4 farklı serginin bir araya gelişi. Küratörü Hasan Bülent Kahraman ile birlikte örülen bir hikâye bu sergi. Bir çeşit arkaya, geriye bakmak gibi bir hikâyesi var. Geriye bakarken bir yandan da ileriye bakıp kendi çağdaş hayatlarımızı yorumlamak gibi bir tema söz konusu. Bu sergideki bütün eserler sadece tek bir fikrin etrafında dolaşmıyor. Başka bir sürü fikir var. Sergide yer alan farklı bir sürü eser her izleyenin görüp, üzerine hikâyeler koyabilmesine imkân sağlıyor. Bu nedenle kimin hangi esere ya da objeye nasıl baktığı farklı yorumlara açık.” 

Dönüşüm kavramından yola çıkarak bazı eserlerini kintsugi sanatına benzettiğimi söylediğim sanatçı bu durumu şöyle açıklıyor: “Aslında geçmişteki şeyi günümüze getirmek gibi bir amaç var. Ama bu bir kurmaca ve tiyatro sahnesi gibi. Olmayan şeyi günümüze taşıyoruz. Aslında bunlar hikâye yaratma biçimleri. Bu yüzden farklı farklı hikâyeler kurulabiliyor üstüne. Burada amaç aslında kendi içinde diğer dünya görüşlerini de barındırmak. Bu tiyatro izlemeye benzer. Onu izlerken herkes nasıl kendi deneyimiyle onu okuyor. İşte bu eserler de öyle.” 

DEĞER ALGISI ZAMANLA DEĞİŞİR 

Mumbai’de yaşayan Sudarshan Shetty oranın çok farklı kültürlerin bir arada bulunduğu bir yer olduğunu söylüyor ve bunun da sanatına nasıl yansıdığını şöyle ifade ediyor: “Burada demokrat olma zorunluluğunuz var. Hayatın her sürecinde bir şeyler paylaşmak ve birbirinizi beslemek durumdasınız. Kaçınılmaz bir şekilde etkileniyorsunuz. Demokratik derken yani aslında herkesin birbirinden beslendiği ve birbiriyle diyalog halinde olduğu demokratik bir düzende yaşamak lazım. Mumbai çok kaotik bir yer. Bu nedenle benim bir fikir aramama gerek kalmıyor çünkü zaten fikir bana geliyor. Ve bende bu distopik durumun içinde bir çözüm üretmeliyim. Mumbai benim sanatımı bir portal gibi açıyor.” 

Nesneler gibi insanın da bir tamamlanma arayışı içinde olduğunu düşünen Shetty, “Öncelikle bir nesnenin değerini düşünelim. O değer ona nasıl biçiliyor? Ya da değer nedir? Mesela bir müzede bulunan bir sürü eserin değerini düşünün. Onlar bir bitpazarında da bulunabilirdi aslında. Ama o zaman değeri tamamen farklı olurdu. Örneğin bir müzedeki sanat eseri zaman ve mekân içerisinde vücut buluyor. Başka bir eser aynı zaman diliminde ve aynı müzede olsa bile onun değeri değişebiliyor. Çünkü bütün bunlar tamamen algıya ve zamana bağlı olarak farklılaşıyor. Bu değişim aynı zamanda sosyal değerler yapısına da bağlı. Bir şey bir kültürde değerli olabilir ama başka bir kültür de değildir. Bu noktada bir esere biçilen değer sosyal değer anlayışlarına göre de farklılık gösterir.” Türk sanatını takip ettiğini söyleyen Shetty, özellikle Yılmaz Güney’i tanıdığını, Orhan Pamuk’u da takip ettiğini, hatta büyük ölçekte olmasa bile çalışmalarında bu iki isimden izler bulunduğunu belirtiyor.