Müzisyenler, oyuncular, sinemacılar hatıralarını kaleme alma konusunda nedendir bilinmez hayli çekimser. Oysa sanatçıların hayat hikayeleri, eser verme süreçleri, tecrübeleri çoğu kez ufuk açıcı olabiliyor. İşte öyle isimlerden biri olan Mazhar Alanson, hayatına dair pek çok bilinmeyeni kitabında sevenleri ile paylaştı. İBB Kültür A.Ş’nin düzenlediği Yazar- Okur Buluşmaları’nın konuğu Mazhar Alanson’du. 7’den 70’e büyük bir hayran kitlesine sahip ve şarkıları dillerden düşmeyen MFÖ grubu üyelerinden Mazhar Alanson, Mazhar Olmak kitabı ile okuyucuları ve sevenleriyle bir araya geldi. Büyük bir ilgi gören söyleşide Alanson, kitabında yer verdiği bazı anekdotları paylaştı.
Mazhar Alanson titiz bir çalışma ile ortaya çıkardığı kitabında aile hikâyesinden başlayarak tüm hayatını kaleme almış. Yazdığı her söz ve bestelediği her notayla ilgili eserlerin arka planını anlatırken MFÖ hayranlarının grubun söz ve beste aşamasındaki şarkılarında nasıl değişiklikler yaptığını da paylaşmış okurlarla. Fotoğraf albümleri yılların en güçlü şahidi. Alanson’un Eurovision maceralarını, yurt dışı seyahatlerinde kaleme aldığı enteresan yazılarını okuyacağız Mazhar Olmak kitabının çıkış sürecini ve müzik yaşamını söyleşi sonrası Mazhar Alanson ile konuştuk.
- Kitabı yazma sürecinizden bahseder misiniz?
Kitabı yazarken evde ortalık karıştı. Kitap içerisinde yer alan her şeyi tek tek ellerimle hazırladım. İşçilik bana ait. Altı ay boyunca uğraştım. Yıllardır sakladığım notlarımı, fotoğraflarımı, biletlerimi şarkı sözlerimi, yazdığım not kağıtlarını kestim, biçtim, yapıştırdım. Sayfa numaralarını bile kendim koydum. Hatta editör ‘Bize yapacak bir şey bırakmamışsın’ dedi. Hazırlıkları büyük bir deftere yaptım oradan direkt basıldı kitap. Daha önce yapılmamış bir şeydi bu. Dünyada hiçbir sanatçının oturup tek başına böyle bir şeyle uğraşacağını sanmıyorum. Tabi ki sanatçıların hayatını, müzik yolculuğunu anlatan kitaplar var ancak bunları yayınevleri hazırlıyordur. Benim burada büyük bir emeğim var. Sonuç olarak ortaya böyle enteresan bir kitap çıktı.
- Siz “Mazhar Oldunuz”mu?
Çok şükür... Çalıştık, çabaladık bugün belli bir noktaya geldik. Kendi bulunduğum noktaya mazhar oldum diyebilirim. Kitapta da mazhar olmak ile ilgili bir şeyler yazdım. Mazhar olmak bir şeye erişmek, iyi bir şeye ulaşmak demek.
- Okuyucular kitapta Mazhar Alanson’dan neler bulacak ?
Şarkı sözü kitabı olarak yazmaya başladım aslında. Daha sonradan kitapta şarkı sözlerini ne zaman ve nasıl yazdığımı, şarkılarımın hikâyelerini anlatmaya karar verdim. Ayrıca kitapta küçüklüğümden, orta yaş deli zamanlarımdan, katıldığım festivallerden, umre ziyaretimden, çeşitli ülkelere yaptığım seyahatlerden de bahsettiğim bölümler hazırladım. Aslında bu kitap benim özel hayatımın ve müzik yaşamımın yansıması oldu.
- 70’ler, 80’lerdeki dinleyiciniz ile bugünkü dinleyiciniz arasında fark var mı?
Bu kadar çeşitlilik yoktu bizim dönemimizde. 70’lerde Beatles dönemine yakın bir dinleyici kitlesi vardı. İnsanlar konserde çığlık çığlığaydı. Şimdi pek öyle olmuyor. Biz ‘hadi şimdi siz söylüyorsunuz’ dediğimizde eşlik ediyorlar. Ama eski jenerasyon daha farklıydı. 80’lerin dinleyicisi böyle biraz deli gibiydi.
-Günümüzde müzik grupları uzun ömürlü olamıyor. MFÖ grubu nasıl bir arada kaldı?
Müzik konusu biraz şans işi. Doğru insanları da bulmak lâzım. Biz Fuat ve Özkan ile birbirimizi bulduk ve yıllardır beraberiz. Bizim aramızda en baştan beri çok güzel bir dostluk var. Hemen her gün birbirimizi ararız. Bir arada kalmanın sırrına gelince; anlayış göstermek, bazen alttan alırken bazen kızmak, tartışma çıksa bile mutlaka özür dilemek olduğunu düşünüyorum. Çünkü durum bizde böyle. Biz güzel bir dostluğa da mazhar olduk.
- Sizin için ayrı bir öneme sahip eseriniz var mı?
Benim hâlâ umudum var.
İRLANDA’DA MEZARLIK GEZİSİ
MFÖ grubu ile iki kez katıldıkları Eurovision macerasından da söz eden Alanson, “Eurovision şarkı yarışmasına ilk olarak 1985 yılında Diday Diday Day şarkısı ile katıldık. İsveç’te düzenlenen yarışmada bir derece alamadık. Ancak ülkemize döndüğümüzde kahraman gibi karşılandık. O sene sadece yarışmada birinci olanlar ve biz Avrupa televizyonlarında gezdik. Eurovision’a ikinci kez katılmamız 1988 yılında Sufi şarkısı ile oldu. O sene yarışma İrlanda’da düzenlendi. Burada da bir derece alamadık ancak bu yarışma sırasında ilginç şeyler yaşadık. Biz şapka takmayı seviyorduk. Konserde de şapkamız vardı. İrlanda’da şapkayı kasaplar takarmış, İrlanda da ne kadar kasap var hepsini dolaştırmışlardı bize. Şarkının adı Sufi olduğu için nasıl bir anlam çıkardılarsa mezarlıklara da götürmüşlerdi.” diye konuştu.
ARTIK TANRI DEĞİL, ALLAH DİYORUM
Kitap’ta Fransa, Amerika, Hollanda ve Fransa seyahatleriyle ilgili bilgiler veren Mazhar Alanson programda Hindistan’daki bir anısından bahsetti: Birkaç sene önce Hindistan’a gittim. 30 bin küsur tanrıları var. Her şeye tapıyorlar. Maymunun karşısına geçip ‘tanrım bana sağlık, sıhhat ver’ demek çok saçma bence. Tabi bu onların dini görüşü, saygım var. Sonra dedim ki ‘İyi ki bizim Allah›ımız var.’ Şükrettim... O seyahatten sonra Tanrı kelimesini kullanmaktan vazgeçtim. Artık sadece Allah diyorum.
ÇEKİRGENİN TAVAFI
Manevi yönüyle de dikkatleri çeken Mazhar Alanson, Umre’ye gittiği zamanda yaşadığı bir durumu gülerek dinleyicileriyle paylaştı:”Mekke’deyim avluda çekirgeler var. Dedim yanımda Türkiye’ye hatıra bir tane çekirge götüreyim. Attım cebime. Sonra çekirge ile beraber tavaf ettim. O arada düşündüm ya çekirge bana kızmışsa. Kabe de olmak varken benimle gelmek istemeyebilirdi. Bunu düşünerek çekirgeyi aldığım yere bıraktım. Otele döndüm sonra aklıma takıldı kendi kendime konuşmaya başladım. Bu çekirge kendini bana aldırdı sonra benim cebimde tavaf etti sonra da aynı yere bıraktırdı. Beni kullandı sanırım.”
İLHAMIN NEREDE GELECEĞİ BELLİ OLMAZ
Programda şarkı sözlerini nasıl yazdığından da söz eden Mazhar Alanson şöyle konuştu: “İlhamın ne zaman, nerede geleceği belli olmaz. Benim yanımda her zaman bir kağıt ve kalem vardır. Bir anda aklına bir kaç söz ya da satır gelir, hemen yazarsın. Zaten sonrada devamı geliyor. Şarkı yazmak bir kaç satır ile başlar. Her şarkıda kafiye olacak diye bir şey yok. Bazı şarkılarda olmayabilir de.
Bodrum Bodrum şarkısını 1975 yılında yazdığını söyleyen Alanson, Ele Güne Karşı şarkısını yazdığında prodüktörlerin ‘Bu şarkı satmaz’ diyerek kendisini geri çevirdiğini ancak sonradan bu eserin 100 yılın Long Play’i seçildiğini anlattı. Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da şarkısını bir gün pencereden bakarken yağan yağmuru fark etmesi üzerine yazdığını, New York Sokakları şarkısını New York’ta gezerken yazdığından bahsetti. O anda New York Sokakları şarkısını mırıldanmaya başladı. Mazhar Alanson, Sarı Laleler şarkısının yazılış öyküsünü ise programda şöyle anlatıyor: Bu şarkıyı Hollanda’da yazdım. Bir sabah erkenden uyanmıştım. Dışarıya dolaşmaya çıktım. Kafede otururken eve geç kaldığımı fark ettim. Biricik (eşi) uyanmıştır diye eve geçerken çiçek pazarı var yolumun üzerinde oradan sarı laleler aldım. Baktım Biricik uyuyor hala. Laleleri bırakıp ona not yazdım. ‘Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından’ diye ve bu şarkının ilk satırları böylece oluştu. Sonra da devamını yazdım.