5 Haziran 2025 Perşembe / 9 ZilHicce 1446

Yazar Sinan Akyüz: Piruze bana ‘Bu kitabı okuyamayacağım’ dedi

Piruze Şam’da Bir Türk Gelin’i okuyup da Piruze ve oğullarının akıbetini merak edenlere müjde! Yazar Sinan Akyüz, yeni çıkan Piruze ve Oğulları kitabında tüm soruların yanıtını veriyor. Gözyaşlarınızı tutamayacaksınız.

Hale Ceylan Barlas22 Şubat 2014 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Yazar Sinan Akyüz: Piruze bana ‘Bu kitabı okuyamayacağım’ dedi

Sinan Akyüz’ün yeni romanı Piruze ve Oğulları, yine gerçek bir hayat hikayesi...

“Bu hayatta her şeyin bir bedeli vardı. Büyük sevdaların bedeli büyük acılardı, büyük hırsların bedeli büyük kayıplardı, büyük umutların bedeli yalnızlık dolu uzun yıllardı. Ama her şeyden önemlisi masumiyetin de bedeli ağırdı, zalimliğin de...”

Tüm bunları kimin yaşadığını merak ediyor musunuz? O halde yazar Sinan Akyüz’ün Piruze Şam’da Bir Türk Gelin kitabının devamı olan yeni çalışması Piruze ve Oğulları’nı mutlaka okumalısınız.  Sinan Akyüz, ilk kitabında genç yaşta Şam’da gelin olan Piruze’nin gerçek hayat öyküsünü anlatmıştı. “İlki gibi bu kitabı da gözyaşları içinde yazdım” diyen Akyüz ile Piruze’nin hayatına nasıl devam ettiğini ve oğullarının şu an neler yaptığını konuştuk.

-Yeni romanınız Piruze ve Oğulları, 2011’de yayımlanan Piruze Şam’da Bir Türk Gelin’in devamı. İlk kez bir devam kitabı yazıyorsunuz.

Evet çünkü devam kitabı yazmayı seven biri değilim. Fakat ilk kitaptan sonra okurlardan öyle yoğun mailler aldım ve öyle çok baskı yaptılar ki, ikinci kitabı yazmak zorunda kaldım. Okurlar çocuklara ve Wassim’e ne olduğunu, Piruze’nin ne yaptığını merak etti. Hatta son bir mail almıştım ‘Kitabın devamını yazmazsanız hakkımı helal etmem’ diye. Helallik almak için ikinci kitabı yazdım.

ÇOCUKLARLA DA TANIŞTIM

-Birinci kitabı yazarken, ikinci kitapta yer alan hikayeyi de biliyordunuz değil mi?

Tabii ki biliyordum ama hepsini bir kitapta toplamam imkansızdı. İlk kitap yayımlandığında da devam ettireceğim diye yarıda kesmemiştim zaten. Çünkü o bir kitaptı ve bitmişti. Her şey tadında kalsın diye düşünmüştüm. Geri kalan hikaye de ayrı bir kitaptı. Şimdi 450 sayfalık bir kitabın üzerine 450 sayfa daha koysaydım, 900 sayfalık bir kitabı okumak okur için zor olurdu.

-Piruze’nin oğullarıyla görüştünüz mü ikinci kitap için?

Tabii, hepsiyle tanıştım. Hikayenin diğer yüzünü onlardan dinledim. Babalarının neler yaşadığını, anneleri olmadan nasıl büyüdüklerini onların gözünden yazdım. Mesela büyük çocuk Amer’in babasına yazdığı bir şiir var kitapta ve ben bunun virgülüne dokunmadan koydum. Ayrıca diğer çocukların yaşadıkları da gerçek.

-Piruze’nin eşi Wassim ile?

Hayır görüşemedim. Zaten anlatılanlara göre gerçekten çok despot ve asabi bir adammış. Öldüğü güne kadar da çocuklarının üzerindeki baskısı hep devam etmiş.

-Kitabı yazarken, hikayeyi dinlerken Wassim’den nefret ettiniz mi?

Ortadoğu’da erkek olmanın kodları farklı. Fabrika ayarları, Batı toplumlarındaki gibi değil. Hele bir de zenginseniz ya lüks otomobillere ya kadına yöneliyorsunuz. Dolayısıyla da o coğrafyada önce kadını anlamak lazım. Ortadoğu’nun kadını, giyim konusunda Batılı kadınlardan daha cesur. Çünkü eşlerini elde tutma gibi bir savaşları var. Wassim de böyle bir Arap erkeğiydi ve bunun bedelini de ödedi. Tabii onunla birlikte Piruze ve oğulları da ağır şekilde ödedi. Babaların günahlarını çocuklar çekti... O nedenle de Wassim’e karşı da pek bir şey hissedemedim.

-Kitapta çok fazla edebi söz var. Bunlar size mi ait yoksa alıntı mı?

O sözlerin hepsi bana ait ve bunu da kitapta bilerek yaptım. Çünkü bir yazar olarak kaygılarım var. Biz okura ne verirsek onu alıyor. Okuru değiştirme şansına sahibiz. Son yıllarda şunu gördüm ki herkesin ilişkilerle ilgili bir sıkıntısı var. Kitabı yazarken de yan karakterler oluşturup hem erkek hem kadın gözüyle bunu ortaya koymaya çalıştım. İlişkiler konusunda yönlendirmeye çalıştım. Oturdum kitaba başlamadan önce üç büyük dinin kitabını okudum. Kur-an’ı Kerim, İncil ve Tevrat’tan alıntılar yaptım. Özellikle Wassim’in annesi Afaf Hanım’ın ağzından verdim bu sözleri.

ARTIK MUTLU BİR KADIN

-Piruze şu an ne yapıyor?

Şu an bir iş kadını ve işinde çok yükseldi. Kendi ayakları üzerinde duran, mutlu ve torununun seven bir kadın. Hatta şimdi Suriye’de oğlunun yanında ve torunuyla birlikte.

-İkinci kitabı okudu mu?

Kitap ona ulaştı. Geçenlerde de konuştuk ve ben de sordum okuyup okumadığını. Bana ‘Bilmiyorum. Okuyacağımı sanmıyorum’ dedi.

-Neden?

Çünkü şu an o kadar mutlu ki... Dolayısıyla da mutluluğa giden yolda yaşadıklarını, çektiği sıkıntıları, ödediği bedelleri belki de yeniden yaşamak istemiyor.

Romanlarım için ‘Bir erkek yazamaz’ diyorlar

-Erkek yazar olarak aşk romanı yazmanın ne gibi avantaj ve dezavantajları var?

Bir kere yıllardır yazdığım kitapların bana ait olduğuna inanmadı okurlar. ‘Bir erkek yazamaz’ diye düşündüler. Nedeni de şu: ‘Bir kadın ruhunu bu şekilde bir erkek nasıl anlatır?’ Ben gazeteci kökenliyim. Gazetecilik yaptığım dönemde de araştırmayı ve gözlemlemeyi severdim. Ayrıca uzun yıllar kadınlarla birlikte çalıştım. Bu, yazarlığımda çok işime yaradı.

Oğluyla 21 yıl sonra kavuştuğu ilk gün beni çok ağlattı

-Piruze Hanım size hikayeyi anlattığında sizi en çok ne etkiledi?

Büyük oğlu Amer her akşam sırtı kaşınarak uyuyor. Bu annesinden kalma bir alışkanlık.

21 yıl sonra oğluyla otelde buluştuklarında Amer annesinden sırtını kaşımasını istemiş.

Piruze ‘Dokunamadım. Çünkü ben beş yaşında bir oğlumun sırtını kaşıyordum ve o ufacıktı. Şimdi ise 26 yaşında genç bir adam yatakta yatıyordu. Elimi attığımda çocuk bedenini bulamadım. Parmaklarım titriyordu dokunup dokunamama konusunda. Ama daha sonra yaşı önemli olmadı benim için. O benim oğlumdu ve onu beş yaşında gibi hayal ederek sırtını kaşıdım’ dedi.

Dinlediğimde çok ağlamıştım. İkisi de hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyordu ve bana bunu anlattığında çok ağlamıştım.