12 Aralık 2024 Perşembe / 11 CemaziyelAhir 1446

Başbakan Erdoğan'dan Netanyahu'ya: Hesabını iyi yap

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının 2008 seçimleri öncesinde de yaşandığını, şimdi yine seçimin yaklaştığını ve İsrail'in seçim öncesi yine aynı provayı yaptığını belirterek, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya, 'Şu anda 2008 yılında değiliz, 2012 yılındayız. Bilesin ki 2012'in şartları 2008'in şartları gibi değildir. Hesabını iyi yap' diye seslendi.

18 Kasım 2012 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Başbakan Erdoğan'dan Netanyahu'ya: Hesabını iyi yap
Türk-Mısır İş Forumu'nda işadamlarına hitap eden Erdoğan, Mısır'ın şu anda içinden geçtiği sürecin, sadece Mısır'ı değil, tüm bölgeyi, tüm İslam coğrafyasını çok yakından ilgilendirdiğini söyledi.



Eğer Mısır başarırsa bundan tüm İslam coğrafyasının büyük mutluluk duyacağını umutların çoğalacağını dile getiren Erdoğan, bazı liderlerin, bazı yönetimlerin bundan rahatız olabileceklerini ama halklar bundan memnuniyet duyacağını ifade etti.

Mısır'ın yaşadığı sancıları, Türkiye'nin de yaşadığını belirten Başbakan Erdoğan, 'Kiminle konuşuyorsam, kiminle görüşüyorsam sanki 10 yıl önceki Türkiye'yi bana anlatıyorlar. Biz de tecrübelerimizi onlara aktarıyoruz' dedi.

Türkiye'nin de bu sancıları çektiğini, her kutlu doğumun sancılı olacağını belirten Erdoğan, 'İnşallah bu sancılar, kutlu bir doğumun sancılarıdır ve o güçlü Mısır inşallah yeniden doğacaktır' dedi.




Başbakan Erdoğan, Mısır'ın büyümesinin, kalkınmasının, ilerlemesinin sadece Mısır için değil tüm bölge, tüm coğrafya için bir umut ışığı olacağını ifade etti.

-'Keşke birlikte olabilseydik'-

Gazze'ye bomba yağdırıldığını belirten ve Gazze'ye giden Mısır Başbakanı Hişam Kandil'i kutlayan Erdoğan, dün bir araya geldiği Kandil'e Gazze'yi sorduğunu dile getirerek, 'Keşke birlikte olabilseydik, inşallah o da olur' dedi.



Mısır'da yapılan tüm anlaşmalara rağmen tarihinde olduğu gibi, bu ateşkes anlaşmasını da bozmak suretiyle Gazze'ye füzeler atan İsrail'in buna karşılık Gazze'den atılan roketleri bahane ettiğini ifade eden Erdoğan, İsrail'in 3 ölüsünü 300, 3 bin, 50 Filistinliyi ise 5 gösterdiğini söyledi. 500-600 yaralıyı hiç saydığını, yerle yeksan edilen Gazze'yi görmezden geldiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

'Bu İsrail'in karakteristik yapısıdır, cibiliyetinde vardır. Her zaman bunu böyle yapmıştır. Aynını bize yapmadı mı? Uluslararası sularda Gazze'ye insani yardım taşıyan, 30'u aşkın ulustan insanın bulunduğu o gemiyi vurmadılar mı? 9 şehidimiz olmadı mı? Oldu. Sadece Furkan yavrumuzun vücudundan yakın mesafeden atılmış 5 mermi çıktı. Bu mermilerden bir tanesi, bizzat adli morg tespiti olarak gördüm, iki kaşının arasında sıkılmış bir mermiydi. Bunu yapan kim, İsrail. İsrail budur. İsrail çocuklara acımaz, işte dün İsmail Haniye kardeşimizin kucağındaki yavruyu gördünüz. Onlar 9 aylık yavruları vuracak kadar acımasızdır. Cumhurbaşkanlarına malum Davos'ta da söylemiştim, 'siz çocukları öldürmeyi gayet iyi bilirsiniz, siz orantısız güç kullanamyı gayet iyi bilirsiniz. Çünkü sizde adalet diye bir şey yok, insaf diye bir şey yok. Siz zulmederek, ezerek yükselmeyi hep kendinize ideal edinmişsinizdir'. Bunu periyodik olarak yapıyorlar. 2008 seçimleri öncesinde yaptılar. O zaman Gazze'de bin 500 şehit, 5 bin yaralı vardı. Şimdi yine seçim yaklaştı, seçim öncesi yine aynı provayı yapıyorlar. Fakat buradan Netenyahu'ya sesleniyorum, şu anda 2008 yılında değiliz, 2012 yılındayız. Bilesin ki 2012'in şartları 2008'in şartları gibi değildir. Hesabını iyi yap.'

-'BM Güvenlik Konseyi'nden bu noktada artık ben çok şey beklemiyorum'-

Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e, 'Gelin fazla vakit kaybetmeden süratle hemen şu ateşkesi ilan edelim, şu iş durdurulsun. Siz İsrail tarafını ikna edin, biz de Hamas'la görüşelim, Mısırlı kardeşlerimizle görüşelim. Bu işi bir an önce yoluna koyalım' dediğini hatırlattı. Buna rağmen İsrail'in saldırılarının dün yine devam ettiğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

'Eğer dürüstlerse, samimiyseler egemen güçlerin yapması gereken bir şey var. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden bu noktada artık ben çok şey beklemiyorum. Dünyada adaleti ihdas için özellikle barışı sağlamak için kurulmuş bir BM Güvenlik Konseyi artık 5 liderin dudakları arasına sıkışmıştır. Oradan çıkacak ifadeler, çıkacak kararlardır tüm dünyayı ilgilendiren ama şu anda bu konuda atılmış bir adım ne yazık ki hala yok. Sayın Obama'dan bunu istedik ama dün yine aynen İsrail'in bombalamaları devam ediyor. Söylenen ne, 'Hamas'a söyleyin roket atmayı durdursun'. Yahu İsrail canı bu kadar kıymetli de Gazze'de yaşayanların canı kıymetsiz mi? Biz adalet istiyoruz, biz diyoruz ki eş zamanlı olarak ateş durdurulsun. İstediğimiz bu, eş zamanlı ateş durdurulsun. İsrail durdurmayacak, Gazze durduracak. Böyle bir adaletsizlik, böyle bir anlayış, böyle bir yaklaşım olabilir mi? İşte mesele, bunun karşısında dik durmak.

Arap Ligi'ne de sesleniyorum; sizin sesiniz ne zaman çıkacak diyorum. Yani oturacağız, yemekleri yiyeceğiz, sohbetleri yapacağız, ondan sonra dağılacağız. Bunun ne anlamı var? Aynı şekilde İslam İşbirliği Teşkilatı'na sesleniyorum, siz ne yapıyorsunuz? Kendilerine bunları hep söylediğimiz için buradan söylüyorum. İlk defa burada söylemiyorum, onun için bu kurumların, kuruluşların reforme edilmesi şart. Bu iş böyle yürümez.'




Erdoğan, 'İsrail yönetimine de sesleniyorum, Gazze'ye de sesleniyorum; öncelikle ateşkes, süratle ve bunun 24 saat içerisinde sağlanması gerekir. Bunu uzatmak her iki tarafa da hiçbir şey kazandırmaz' dedi.


'Sizin ayağa kalkışınız farklıdır bunu biliniz. Bilesiniz ki insan hakları noktasında, demokrasi, özgürlükler noktasında başarılı olamazsak, ekonomi de başarılı olmayacaktır. Çünkü bunlar at başı gider. Birisi ileri, birisi geri olmaz. İkisi at başı olduğu sürece başarılı oluruz' diyen Erdoğan, Türkiye'de de bunu başardıkları için bugün bu noktaya gelindiğini ifade etti.

Erdoğan, özellikle İsrail'in kendilerini destekleyen, yüreklendiren, sırtlarını sıvazlayan devletlerden aldıkları güçle dünya kamuoyunu, küresel vicdanı hiçe sayarak insanlık dışı eylemlerine devam ettiğini söyledi.

'İşte biz bunun için güçlü olmak zorundayız' diyen Erdoğan, Filistin için, Filistin davası için, Kudüs davası için her zaman güçlü olmak zorunda olduklarını ifade etti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bu bölgede terörist faaliyetlerde bulunmak, devlet terör estirmek isteyenlere karşı güçlü olmak zorundayız. Bu bölgede karanlık senaryoları uygulamak isteyenler artık bu bölgede hamdolsun Türkiye gibi, Mısır gibi, Suud gibi, Katar gibi Körfez ülkelerinin olduğunu bilmek durumundadırlar. İnşallah artık bebek öldürmek için yola çıkanlar karşılarında güçlü iradelerin olduğunu da görecek, anlayacak ve adımlarını da ona göre atacaklardır. Biz bunu başarmak zorundayız. Bizden sadece kendi halklarımız değil, bölgenin tüm halkları bunu bekliyor, bunu arzuluyor.

Açıkçası her zaman ifade ettik, bu bölgede Filistin-İsrail sorunu çözülmedikçe, ancak buradan Filistinli kardeşlerime sesleniyorum, El Fetih'e de sesleniyorum, eğer Fetih-Hamas arasındaki bu sıkıntı giderilmediği sürece de Filistin sorunu çözülmez. Fetih-Hamas arasında bu sorunun çözülmesini engelleyenler, ne Hakka, ne halka ne de tarihe bunun hesabını veremeyeceklerdir. Neyi paylaşamıyorsunuz, neyi halledemiyorsunuz? Eğer kendinize güveniyorsanız, inanıyorsanız sandığı getirin ortaya, gidin seçime Filistin'de kim kazanıyorsa ona teslim olun. Ama bunlar hayır, yine birilerinin destekleriyle makamlarını korumanın gayreti içerisinde oluyorlar. Ne oluyor? Makamınızı koruyorsunuz da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda size 'Hadi arkanızdayız, sizi devlet olarak kabul ettik' diyorlar mı? Yine demiyorlar. Bir yıl önce 'Önümüzdeki yıl burada Filistin devletini göreceğiz' diyorlar, bir yıl sonra 'Hayır, olmaz. Biraz daha beklememiz lazım' diyorlar. Kimler? İşte o daimi üyelerden bazıları. Bu oyunu dikkatle takip etmemiz lazım. Bilesiniz ki batılı güçlerin bütün derdi, İslam dünyasını kendi içinde paramparça etmektir, parçalamaktır. İsrail keyfice saldırırken, barışı sabote ederken bu bölgede hiçbir ülkenin güvenliği de olamaz, istikrarı, huzuru da olamaz.'

-'Anlaşmalar yapboz tahtasına dönmesin'-

Erdoğan, bölgede yalnızca siyaset ve dış politika değil, ekonominin ve sosyal yaşamın gelişmesi, ilerlemesinin de İsrail-Filistin meselesi ile alakalı olduğunu vurgulayarak, 'İsrail yönetimine de sesleniyorum, Gazze'ye de sesleniyorum; öncelikle ateşkes, süratle ve bunun 24 saat içerisinde sağlanması gerekir. Bunu uzatmak her iki tarafa da hiçbir şey kazandırmaz' diye konuştu.

İkinci önemli noktanın 2012 yılında şartlardaki değişiklik olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

'Artık 2008'in şartları yok. Bugün şartlar çok farklı. Üçüncüsü diyorum ki, kademeli olarak, uygulanan bu ambargolar kaldırılmalıdır ki bölgeye bir rahatlama gelsin. Ve süratle de 90 gün içinde bu görüşmelerin başlatılmasında fayda görüyorum. Bu adımların atılması lazım. Ve bu sürecin başlatılması lazım. Tekrar, tekrar artık bu anlaşmalar yapboz tahtasına dönmesin. Artık puzzle oynamayı bırakalım. Kesin netice alalım. Bu puzzlelardan da bıktık. Bırakalım onu artık çocuklar oynamaya devam etsin ama siyaset ve liderler artık kararlı adımlar atsın.'

-'Güçlerimizi birleştireceğiz'-

Mısır kalkınacaksa güçlü bir ekonomiye sahip olacaksa bunun bölgenin istikrara kavuşması ile olacağını belirten Erdoğan, aynı şekilde Türkiye'nin belirlediği 2023 hedeflerine ulaşacaksa bunun da bölgenin istikrara kavuşmasından geçtiğini söyledi. 'Biz güçlerimizi birleştireceğiz' diyen Erdoğan, siyasi, diplomatik ve ekonomik alanda işbirliğinin artırılması gerektiğine işaret etti.

Erdoğan, Türkiye'nin son 10 yılda sağladığı istikrar ve gerçekleştirdiği ekonomik dönüşümle bölgesel ve küresel bir güç olma yolunda önemli bir mesafe kaydettiğini söyledi. Türk ekonomisinin bu yüksek performansını dünya ekonomisinin buhranlı yıllarında sürdürebiliyor olmasında özel sektörün ve girişimcilerin büyük payı olduğuna belirten Erdoğan, Türkiye'nin artık küresel ölçekte bir cazibe merkezi olduğunu kaydetti. Türkiye'nin genç ve yetişmiş bir işgücü, sıkı mali politikaları, rekabetçi yatırımcıları, güçlenen altyapısı ile Avrupa'nın 6'ıncısı, dünyanın 16'ınca büyük ekonomisi olduğunu söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

'Gayri Safi Yurtiçi Hasılamız 2010 yılında yüzde 8,9, 2011 yılında yüzde 8,5 büyüme gösterdi. İhracatımızı göreve geldiğimizde çok komiktir, 36 milyar dolar seviyesinden aldık. Bu yılın Ekim ayı itibarıyla hamdolsun 148 milyar dolara çıkartarak Cumhuriyet tarihimizin rekorunu kırdık. İnşallah yıl sonu itibarıyla 150 milyar doları yakalayacağız. Bu bir tarihi rekordur Türkiye için. Tabii burada hizmet ihracatını söylemiyorum. Hizmet ihracatına baktığımız zaman hizmette 45 milyar dolarlık bir ihracatımız var. Onu da buna ilave ettiğimizde 195 milyar dolar. Böyle bir noktaya geldik. Bu Türkiye'nin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok önemli.

-'IMF'ye biz borç vereceğiz'-

Son iki yılda ülkemize yapılan doğrudan sermaye yatırımlarının toplam değeri 25 milyar doları geçti. Daha da önemlisi göreve geldiğimizde Merkez Bankamızdaki döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Ama şimdi son döviz rezervimizi burada ifade edeyim, 117 milyar dolara çıktı.'

İktidara geldiklerinde Türkiye'nin IMF'e olan borcunun 23,5 milyar dolar olduğunu şu an ise bu rakamın 1,3 milyar dolara indiğini aktaran Erdoğan, 'Nisan ayında sıfırlıyoruz. Biz artık IMF'le falan stand-by anlaşmalarını yapmıyoruz. Şimdi teknik bazı görüşmeler yapıyoruz ve IMF'e 5 milyar dolar biz borç vereceğiz' dedi.

Bunlar olurken bazı gerçeklerin de oluştuğunu ifade eden Erdoğan, iktidara gelirken söyledikleri 'yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla' mücadele sözünü yerine getirdiklerini belirtti.