Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, yaptıkları ortak açıklamada, 20 Temmuz 2015 tarihinde BMGK'nin 2231 sayılı kararı ile Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın (KOEP) imzalandığını hatırlattı.
ABD'nin anlaşmadan çekilmesinin ardından "İran'ın da anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmeyi bıraktığı" belirtilen açıklamada, "ABD'nin Mayıs 2018'de anlaşmadan çekilmesinin ardından İran da Mayıs 2019'da anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmeyi bırakmış olsa da Almanya, Fransa ve İngiltere (E3) anlaşmaya bağlı kalmaya devam etti." ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (UAEA) anlaşmanın uygulandığını "doğrulama ve izleme faaliyetleri yürütme yetkisini" kullanmasına izin vermediği, anlaşmanın ek protokolünü uygulamayı bıraktığı kaydedildi.
Bu eylemleri ile İran'ın anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiği vurgulanan açıklamada, 5 yıldır İran ile müzakerede ilerleme katetmek için "her türlü çabanın" gösterildiği bildirildi.
Açıklamada, "Gerilimi azaltmak ve kapsamlı ortak bir çözüme ulaşmak amacıyla İran ve ABD'yi müzakere masasına döndürmek için yoğun diplomatik çabaları yorulmadan sürdürdük." denildi.
E3 ülkelerinin anlaşmanın korunması için "iyi niyetle" hareket ettiğine işaret edilen açıklamada, İran'ın KOEP'e uymadığının "açık ve kasıtlı olduğu" yorumunda bulunuldu ve İran'da nükleer silahların yayılmasıyla ilgili başlıca tesislerin UAEA denetimi dışında olduğu ifade edildi.
İran'ın, UAEA tarafından da hesaba katılmayan yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stokuna ilişkin hiçbir sivil gerekçesinin olmadığına dikkat çekilerek, bu nedenle, İran'ın nükleer programının uluslararası barış ve güvenlik için açık tehdit olmaya devam ettiği savunuldu.
Açıklamada, İran'ın eylemlerinin sonucu olarak ve BMGK kararı uyarınca, Fransa, Almanya ve İngiltere'nin BMGK'ye, İran'ın KOEP kapsamındaki taahhütlerini önemli ölçüde yerine getirmediğine inandıklarını bildirmeye ve böylece "snapback" mekanizmasını devreye sokmaya karar verdiği kaydedildi.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Bu bildirim, 2231 sayılı kararda tanımlanan geri dönüş sürecini başlatır. Daha önce feshedilen BMGK kararlarının olası yeniden tesisinden önce 30 günlük bir süre açmaktadır. Bu kararların ve içerdikleri tedbirlerin (yaptırımlar ve diğer kısıtlayıcı tedbirlerin) yeni olmadığının altını çiziyoruz. Aksine bu kararlar daha önce BMGK tarafından kabul edilmiş ve İran'ın KOEP kapsamındaki taahhütleri ışığında kaldırılmıştır. Ancak İran bu taahhütlere uymamayı tercih etmiştir. Karar 2231'e uygun olarak, İran'ın kayda değer performans göstermemesi meselesini diplomatik yollardan çözüme kavuşturmak için çaba göstermeye devam edeceğiz. Bu 30 günlük süreyi, uzatma teklifimiz ya da İran'ın taahhütlerine uymasını sağlamaya yönelik ciddi diplomatik çabalar konusunda İran'la temas kurmaya devam etmek için kullanacağız."
Açıklamada, BMGK'nin 30 gün içerisinde İran'a yönelik BMGK kararlarının kaldırılmasına devam edilmesini öngören karar almaması halinde, yaptırımlar dahil altı BMGK kararının yeniden yürürlüğe gireceği hatırlatıldı.
2231 sayılı BMGK kararına göre, anlaşmaya katılan herhangi bir devlet, İran'ın anlaşmaya önemli ölçüde uymadığını düşünmesi halinde Güvenlik Konseyi'ne şikayette bulunabiliyor. Konu BMGK'ye ulaştığında, 30 günlük bir süreç başlayacak.
Bu sürede BMGK'nin İran'a yönelik yaptırımların kaldırılmasının devamı için yeni bir karar alması gerekecek. Bu kararın da BMGK daimi üyeleri Rusya, Çin, ABD, Fransa ve İngiltere tarafından veto edilmemesi gerekiyor.
Bu karar zamanında kabul edilmezse, 2015'teki anlaşma kapsamında kaldırılan BM yaptırımları otomatik olarak yeniden yürürlüğe girecek. Konseyde başka bir oylamaya gerek duyulmuyor.
Mekanizmanın devreye girmesiyle 2006-2010 arasında İran'a karşı çıkarılan 1696, 1737, 1747, 1803, 1835 ve 1929 sayılı kararlar yeniden geçerlilik kazanacak. Bu durumda geri getirilecek yaptırımlar arasında silah ambargosunun yeniden yürürlüğe girmesi, İran'ın nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip füze geliştirmesinin yasaklanması ve yüzlerce kişi ile kuruluşa yönelik mali ve seyahat kısıtlamaları yer alıyor.