Başbakan Binyamin Netanyahu yönetimine yakın kaynaklar ve İsrail gazeteleri de bu tezi destekliyor. İsrail ile Hafter arasındaki ilişkilerin gelişmesinde ise Mısır’daki Abdulfettah es-Sisi yönetiminin etkili olduğu ve Hafter’i başkent Kahire’de İsrailli yetkililer ile bir araya getirdiği belirtiliyor.
İsrailli gazeteci Joseph Millman, Londra merkezli haber portalı Middle East Eye’daki makalesinde, bazı Mossad ajanlarının Hafter’in ileri gelen komutanlarını Mısır’da eğittiğini yazdı.
Millman makalesinde, Mossad’ın Hafter’in üst rütbeli subay kadrosuna, "Askeri taktikler, istihbarat toplama ve analizi ile komuta kontrol prosedürleri" öğrettiğini aktardı.
İsrailli gazeteci, Hafter’in Kahire’de 2017 ve 2019 yıllarındaki ziyaretlerinde de gece görüş cihazları ve keskin nişancı tüfeklerinin alımı gibi konuları Mossad ajanları ile görüştüğünü kaydetti.
Fransa’da yayımlanan Le Monde Afrique gazetesi ise 2 Temmuz’daki haberinde Hafter’in Ürdün’de Mossad ajanları ile bir araya gelerek görüşmeler yaptığını yazdı.
2015 yılında gerçekleşen bu görüşmenin ardından Hafter’in İsrail’e yakınlaştığını kaydeden gazete, İsrail Hava Kuvvetlerinin Sirte’yi bombaladığını öne sürdü. Ancak haberde bombalama tarihi hakkında bilgi verilmedi.
Ayrıca İsrail’de yayımlanan Jerusalem Post gazetesi, İsrailli subayların 2019 yılı Ağustos ve Eylül aylarında Hafter milislerini Libya’nın doğusunda sokak savaşları konusunda eğittiğini kaydetti.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Hafter’e insansız hava aracı (İHA) ve silahlı hava araçlarına (SİHA) karşı roketler temin ettiğini kaydeden gazete bu roketlerin İsrail yapımı olduğunu da belirtti.
Son dönemde ortaya çıkan tüm bu bilgilere rağmen İsrail yönetiminin, Libya’nın doğusundaki kabileler ile Sirte kentinde bulunan ve Suudi Arabistan’a yakınlıklarıyla bilinen Medhali Selefileri kamuoyu önünde zor durumda bırakmamak için Libya’da gri bir çizgide hareket ettiği izlenimini vermeye çalıştığı yorumları yapılıyor.
1973 yılında yapılan Arap-İsrail Yom Kippur savaşına katıldığını her fırsatta destekçilerine söyleyen Hafter’in, Trablus’u ele geçirebilmek için dün düşman gördüğü İsrail ile iş birliği yapmış olması dikkati çekiyor.
Ancak Hafter’in İHA ve SİHA’lara karşı İsrail’den aldığı roketlerin fayda sağlamadığı da ortada. Çünkü Hafter’in ülkenin batısındaki yenilgisinde özellikle Vatiyye Askeri Hava Üssü ve Terhune kentinin ele geçirilmesinde İHA ve SİHA’ların çok büyük katkısı oldu.
Hafter’in asıl hedefinin Amerika’daki Yahudi lobilerinden faydalanmak ve Donald Trump yönetiminin desteğini almak olduğu düşünülüyor.
Hafter’e bağlı sözde hükümetin başbakan yardımcısı Abdusselam el-Bedri, bir İsrail gazetesine verdiği demeçte, "Biz hiçbir zaman İsrail’e düşman olmadık." ifadelerini kullandı.
Daha da ileri giden Bedri Mısır, Libya, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Lübnan ile bir koalisyon kurulması ve koalisyonunun Türkiye ile Trablus hükümetinin imzaladığı gibi bir "deniz sınırları anlaşması yapması" önerisinde bulundu.
Tepkilerin artmasının ardından Bedri, İsrail Makor Rishon gazetesinde yayımlanan sözlerini yalanlamak zorunda kaldı.
Libya’yı 42 yıl yöneten Muammer Kaddafi’nin 2011 yılındaki Arap Baharı rüzgarıyla devrilmesinin ardından, bu ülkede yönetim boşluğu oluştu.
Mısır’da 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetiminin de aynı dönemde devrilmiş olması nedeniyle Mısır-Libya çöl sınırı kontrolden tamamen çıktı ve Libya’dan Gazze’ye çok sayıda silah taşındı.
2014 yılında Hafter’in darbe girişimi ve ardından Libya’nın doğusunda kontrolü ele geçirmesi, İsrail için bir güvenlik duvarı olarak algılandı. Çünkü İsrail Gazze’ye Libya’dan giden kayıt dışı silahlardan çok rahatsız olmuştu.
Kaddafi’nin ilk yılları ve 17 Şubat devriminin ardından Libya’da başlayan İsrail karşıtlığı Hafter’in güçlenmesiyle ortadan kalktı.
Ayrıca zengin petrol yataklarıyla bilinen Libya’da Hafter’in iş başına gelmesi İsrail için iyi bir silah pazarı da olacaktı.
İran yönetimi ve Arap Baharı'nın ardından iktidara gelme potansiyeli ortaya çıkan İslami siyasi akıma karşı İsrail Mısır, BAE ve Suudi Arabistan ile iş birliği yapıyor.
Öyle anlaşılıyor ki İran’a karşı "Düşmanımın düşmanı benim dostumdur" prensibinden hareket eden İsrail yönetimi Mısır, Suudi Arabistan ve BAE ile yakınlaşırken, "Dostumun dostu dostumdur” diyerek Libya'da Hafter ile de iş birliğine gitmeyi hedefledi.
Libya’da, Sisi yönetiminin de teşvikiyle Hafter’e destek veren İsrail doğru ata mı oynadı tartışılır ancak İsrail’in kaybeden tarafla fazla işinin olmayacağı da aşikâr.