12 Aralık 2024 Perşembe / 11 CemaziyelAhir 1446

Tunus'tan yeni ''Arap Baharı'' mı doğuyor? Bir gencin ölümüyle protestolar alevlendi

Tunus'ta bir gencin gözaltına alındıktan sonra ölümüyle başlayan protestolar bir haftayı geride bırakırken, gösterilerin güvenlik reformu talebiyle sınırlı kalıp kalmayacağı tartışılıyor.

AA16 Haziran 2021 Çarşamba 18:14 - Güncelleme:
Tunus'tan yeni ''Arap Baharı'' mı doğuyor? Bir gencin ölümüyle protestolar alevlendi

Başkent Tunus'ta bir gencin 8 Haziran'da güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra yaralı halde bulunması ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmesi gösterilerin fitilini ateşledi. Ailesi, gencin ölümünden güvenlik güçlerini sorumlu tutarken sokaklarda polis şiddetine karşı protestolar başladı.

Başkentin Sidi Hüseyin semtinde 9 Haziran'daki protestolar sırasında bir gencin çıplak vaziyette sokakta polisler tarafından darbedildiğine ilişkin görüntüler de olayların tırmanmasına sebep oldu.

Tunus İçişleri Bakanlığı, 11 Haziran'da yaptığı açıklamada, Sidi Hüseyin'deki gösteriler sırasında bir genci elbiselerini çıkardıktan sonra darbeden polislerin gözaltına alındığını duyurdu.

Gösterilerin siyasi ufku yok

Uzmanlar, başkent Tunus'ta günlerdir devam eden protestoları AA muhabirine değerlendirdi.

Yazar ve siyasi analist Bulubabe Salim, hayatını kaybeden gencin ailesinin çocuklarının başına gelenlerle ilgili gerçeği bilme hakları olduğunu ve sorumluların adalete teslim edilmesi gerektiğini belirtti.

Salim, bu bakımdan gösterilerin meşru olduğunu ve güvenlik doktrini reformunun her zaman masada durduğunu söyledi.

Bununla birlikte protestoların herhangi bir tarafın organizasyonuyla gerçekleşmediğini, siyasi bir ufku bulunmadığını ve siyaset sahnesini etkilemesini beklemediğini ifade eden Salim, benzer durumlarda farklı yerlerde bu tür gösteriler olduğunu ve ortamın kendiliğinden sakinleşeceğini öngördüğünü aktardı.

Birçok dernek ve örgütün insanların taleplerini çarpıtarak hükümeti devirmeye dönüştürme çabasına girmesinin gösterilere zarar verdiğini kaydeden Salim, bu olayların onlarca yıldır baskıcı uygulamalarla yetişen güvenlik teşkilatında reform yapılması gerekliliğini ortadan kaldırmadığını belirtti.

Salim, "Ülkede daha önce eşi görülmemiş derin ekonomik, sosyal ve siyasi krize rağmen Sidi Hüseyin bölgesindeki protestoların devam ederek hükümetin devrilmesine kadar ulaşacağını düşünmüyorum." dedi.

Yazar Salim, "Halk, hükümet ve muhalefet olmak üzere siyasi sınıfa güvenmiyor ve dolayısıyla gerçekleri ortaya çıkarma taleplerini hükümetleri devirmeye yönelik arayışlara dönüştürecek net bir desteğe veya sponsora sahip değiller." değerlendirmesinde bulundu.

Siyasete yansıma ihtimali

Gazeteci ve siyasi analist Salahaddin el-Cevreşi ise olayların Tunus'ta bir güç mücadelesinin yaşandığı sırada meydana gelmesine dikkati çekti.

Cevreşi, ülkedeki siyasi bölünmenin Cumhurbaşkanı Kays Said'i Başbakan Hişam el-Meşişi'yi görevden almaya heveslendirdiğini, ancak bu yetkiye sahip olmadığı için istifasını beklemek zorunda kaldığını belirtti.

Başbakan Meşişi'yi de destekleyenler olduğunu söyleyen Cevreşi, bu ortamda meselenin halk arasında güvenlik baskısını kınamayı aşarak bazıları için hükümeti ve cumhurbaşkanını devirmek amacıyla bir başlangıç noktası olarak kullanılması gibi tehlikeli ve çok hassas boyutlara ulaşma ihtimali bulunduğunu ifade etti.

Sidi Hüseyin bölgesindeki protestoların yoksulluk, işsizlik ve büyük sosyal sorunlar nedeniyle siyasi olarak iyi pazarlanması halinde diğer mahallelere uzanabileceğinden korkulduğunu aktaran Cevreşi, baskı ve kötü muamele suçlamasını ülkedeki tüm güvenlik teşkilatına genellememek gerektiğinin altını çizdi.

Cevreşi, "En büyük sorun, devrim sonrası siyasi güçlerin ve sivil toplumun talep ettiği reform çabasının, daha derin ve köklü reformlar gerektiren güvenlik teşkilatına yeterince yerleşememiş olmasıdır." dedi.