31 Mayıs 2025 Cumartesi / 3 Zilkade 1446

Türkiye'nin gücünü kabul ettiler: Rekabete girme lüksleri bitti

Uzmanlar, Avrupa Birliği'nin (AB) yeni savunma finansmanı aracı Avrupa Güvenlik Eylemi'ne (SAFE) Yunanistan'ın aksi yöndeki çabalarına rağmen Türkiye'nin de dahil edilmesi gerektiğini vurguladı. ABD'li Güvenlik, Savunma ve Transatlantik İlişkiler Uzmanı Profesör Andrew Latham, 'Avrupa'nın çevresi alevler içinde ve küçük rekabetlere girme lüksü çoktan bitti.' ifadelerini kullandı.

AA30 Mayıs 2025 Cuma 11:50 - Güncelleme:
Türkiye'nin gücünü kabul ettiler: Rekabete girme lüksleri bitti

Uzmanlara göre, Avrupa Birliği'nin (AB) yeni savunma finansmanı aracı Avrupa Güvenlik Eylemi'ne (SAFE) Yunanistan'ın aksi yöndeki çabalarına rağmen Türkiye'nin de dahil edilmesi, birçok üye ülkenin Baykar-Leonardo örneğindeki gibi Türkiye ile bu alanda daha yakın işbirliği istediğini gösterdi.

Savunma ve güvenlik alanlarında NATO ve ABD'den bağımsız hareket edemeyen AB, Donald Trump yönetiminden yönelen baskıyla bu alanlarda özerklik elde etme mecburiyetiyle karşı karşıya kaldı.

Son aylarda Avrupa'nın savunma sanayisini güçlendirmek için yoğunlaştırılan çabalar sonucunda AB Komisyonu 19 Mart'ta, 2030'a kadar askeri harcamalarını ve üretimini artırma, ortak savunma projelerine kaynak ayırma gibi unsurları içeren Beyaz Bülten (White Paper) adı verilen yeni bir strateji açıkladı.

AB Komisyonu, Beyaz Bülten'de bir araya getirdiği 2023 hedeflerini kolaylaştırmak için "SAFE" isimli 150 milyar avroluk bir finansman paketi hazırladı.

SAFE paketinin 17. maddesinde yer alan, sadece üye ülkelerin değil, aday ülkelerin de programın parçası olabileceği unsuru, Türkiye'nin de katılımını Avrupa'nın gündeme getirdi.

27 Mayıs'ta AB Konseyinde nitelikli çoğunlukla kabul edilen SAFE, dün yürürlüğe girdi.

Buna göre AB ülkeleri, Ukrayna, (Avrupa Ekonomik Bölgesi'ne dahil) Norveç, Lihtenştayn ile İzlanda, 150 milyar avroya kadar kredi kullanarak ortak tedariklere katılabilecek. Bu ülkeler aynı zamanda birbirlerinin endüstrilerinden de ortak satın alımlar yapabilecek.

AB'ye aday ülkeler ve İngiltere gibi AB ile anlaşma imzalayan ülkeler de ortak tedariklere katılabilecek. Ancak imal edilecek bir savunma ürününün bileşenlerinin toplam değerinin yüzde 65'i "Avrupa içinden" (AB ülkeleri, Ukrayna, Norveç, Lihtenştayn ve İzlanda) gelmek zorunda olacak.

Kalan yüzde 35'i ise Türkiye ve İngiltere'nin de aralarında olduğu kategoriden gelebilecek.

- YUNANİSTAN'IN RAHATSIZLIĞI

19 Mart'tan bu yana geçen 2 ayı aşkın süre içerisinde ise Yunanistan'ın Türkiye'nin paketin dışında bırakılması için yaptığı lobi faaliyetleri, Brüksel kulislerinde yankılandı.

SAFE'in aday ülke olarak Türkiye'yi de içererek kabul edilmesinin Atina'da uyandırdığı öfke, Avrupa Parlamentosunun (AP) Güvenlik ve Savunma Komitesi üyesi Yunan milletvekili Nikolas Farantouris'in sosyal medya paylaşımlarına yansıdı.

"Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in talebi üzerine, oybirliği (veto hakkı) öngören Anlaşmanın 218. maddesi SAFE Tüzüğünden kaldırıldı. Kasıtlı olarak kaldırıldı." ifadelerini kullanan Farantouris, AP'de bir mücadele başlatacağını, konuyu AB Adalet Divanına taşımayı düşündüğünü kaydetti.

Almanya Başbakanı Merz görevi devralmasının ardından Brüksel'e ilk ziyaretinde AA muhabirinin sorusu üzerine, "Türkiye'nin son derece değerli bir ortak olduğunu, savunmada alanındaki bu ortaklığı genişletmek için elinden gelen her şeyi yapacağını" söylemişti.

- TÜRKİYE İLE İTALYA ARASINDAKİ DEVAM EDEN İŞBİRLİĞİ EMSAL TEŞKİL EDİYOR

AA muhabiri, Yunanistan'ın çabalarına rağmen Türkiye'nin SAFE'e katılması ve Ankara'nın kıtanın savunmasına yapabileceği katkılarla ilgili uzmanların görüşlerini aldı.

Merkezi AB'nin Dönem Başkanlığını üstlenen Polonya'da bulunan düşünce kuruluşu Türkiye Araştırmaları Enstitüsünün Kurucu Başkanı Karolina Wanda Olszowska, "Yunanistan'ın Türkiye'nin dışlanmasına olanak sağlayacak şekilde kabul edilen çerçeveyi değiştirmek için lobi faaliyetlerinde bulunduğuna dair haberler okudum. Başlangıçta, AB üye devletleri ile üçüncü ülkeler arasındaki savunma ortaklığı anlaşmalarına ilişkin kararların oybirliği gerektireceği yönünde öneriler vardı." dedi.

Olszowska, bunun yerine nitelikli çoğunluk oylamasının yeterli bulunmasını, "Bu, AB üye ülkelerinin Yunanistan gibi bir ülkenin Türkiye ile işbirliğini engelleyebileceği bir senaryodan kaçınmayı amaçladığını gösteriyor." sözleriyle değerlendirdi.

"Polonya da dahil olmak üzere birçok AB ülkesi, Türk savunma sanayisi ile daha yakın işbirliği bekliyor." diyen Olszowska, Leonardo ile Baykar'ın İtalya'da Türk yapımı insansız hava araçlarının (İHA) üretiminde anlaşmasının bir emsal olduğunu vurguladı.

Olszowska, "Türkiye'nin ortak tedarik mekanizmasının bir parçası olması gerektiğine inanıyorum çünkü bu, ülkenin Avrupa savunma pazarına daha fazla entegre olmasını ve savunma sektöründeki ilerlemeleri göstermesini sağlayacaktır. Türkiye gibi aday ülkelerin katılımına izin vermenin, özellikle Polonya'nın AB Konseyi Başkanlığını üstlendiği şu anda AB, Türkiye ve Polonya'ya fayda sağlayabilecek ileriye dönük bir karar olduğuna inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

- AVRUPA İÇİN BİR "SINAMA"

ABD'li Güvenlik, Savunma ve Transatlantik İlişkiler Uzmanı Profesör Andrew Latham da Türkiye'nin Avrupa'nın savunma planlarının dışında tutulmasına dair herhangi bir çabanın "stratejik açıdan bakıldığında, dar görüşlülük" olacağını aktardı.

Latham, "Türkiye, ciddi savunma-endüstriyel kapasitesi olan büyük bir bölgesel güçtür. Türkiye gibi bir ülkeyi sürekli bir yabancı olarak görürken Avrupa savunma özerkliğinden ciddi bir şekilde bahsedemezsiniz. Bu strateji değil, politika kisvesi altında iç politikadır." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin savunma planlarına bir üye ülke gibi tümüyle dahil edilmesinin dahi "Ankara'ya bir açık çek vermek değil, Türkiye'nin rolünü kabul etmek ve ona Avrupa'nın savunma geleceğinde bir pay vermek" anlamına geleceğini vurgulayan Latham, Yunan tarafının görüşüyle ilgili şunları kaydetti:

"Avrupa'nın çevresi alevler içinde ve küçük rekabetlere girme lüksü çoktan bitti. SAFE, eski bölünmeleri derinleştirmek yerine stratejik derinlik oluşturmak için kullanılırsa gerçek bir ileri adım olabilir. Türkiye'ye yönelik muamele, Avrupa'nın özerklik söylemlerinin gerçek mi, yoksa sadece boş beyanlar mı olduğunun bir sınaması olacak."