Tacikistan'ın Ankara Büyükelçisi Sodiq Ashurboyzoda İmomi, eskiden sonsuz gibi görünen su kaynaklarının bugün kıtlık, gerilim ve hatta rekabet konusu haline geldiğini belirterek, "Su hala akıyorken, diyaloğa imkanımız var." dedi.
Büyükelçi İmomi, ülkesinin ev sahipliğinde başkent Duşanbe'de düzenlenen "Buzulların Korunmasına İlişkin Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans"a ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
İmomi, 21. yüzyılda kaynaklar uğruna mücadelenin giderek daha medeni bir hal aldığına, artık petrol savaşlarının değil, suyun konuşulduğuna dikkati çekti.
Eskiden sonsuz gibi görünen su kaynaklarının, bugün kıtlık, gerilim ve hatta rekabet konusu haline geldiğine işaret eden İmomi, özellikle suyun sadece yaşam değil, aynı zamanda istikrarın temeli olduğu ülkelerde bunun daha da hissedildiğini söyledi.
İmomi, büyük nehirlerin kaynağı olan Tacikistan'ın suyun sadece doğal bir nimet olmadığını çok iyi bildiğine değinerek, "Su, diplomasi, sorumluluk ve misyon demektir. Tacikistan da bu misyonu yüksek sesle, istikrarlı biçimde ve en önemlisi samimiyetle üstlenmiştir." diye konuştu.
Ülkesinin yüzde 93'ünün dağlarla kaplı olduğunu ve bu dağlarda 14 binden fazla buzulun yer aldığını dile getiren İmomi, Orta Asya'daki nehir sularının yüzde 60'ından fazlasının Tacikistan'da oluştuğunu ve burada doğan suların milyonlarca hektarlık tarım alanı için kaynak olduğunu aktardı.
İmomi, buzulların erimesinin bu sistemi tehdit ettiğini, iklim değişikliği nedeniyle Tacikistan'ın, son yıllarda 1300'den fazla buzulunu kaybettiğini anlattı.
Tacikistan'ın, 20 yılı aşkın süredir küresel su gündemini istikrarlı şekilde şekillendirdiğini vurgulayan İmomi, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman'ın girişimiyle Birleşmiş Milletler'in (BM), su kaynakları konusunda bilinçlenme ve somut adımlara yönelik birçok karar aldığını anımsattı.
İmomi, bunların arasında en kapsamlısının 2018-2028'i kapsayan "Sürdürülebilir Kalkınma için Su" Uluslararası Eylem On Yılı girişimi olduğuna dikkati çekerek, bu girişimin dünya devletlerinin neredeyse tamamı tarafından desteklendiğini belirtti.
Tacikistan'ın yalnızca girişim başlatmakla kalmadığını, aynı zamanda suyla ilgili yüksek düzeyli zirvelere de düzenli olarak ev sahipliği yaptığını söyleyen İmomi, 29-31 Mayıs'ta Duşanbe'de düzenlenen "Buzulların Korunmasına ilişkin Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans"ın Tacikistan'ın bir sonraki büyük adımı olduğunu ve konferansın, buzulların küresel çapta hızla erimesi bağlamında son derece gerekli ve güncel bir çağrı olarak değerlendirildiğini kaydetti.
İmomi, Tacikistan için suyun "hem yaşam hem de kalkınma" olduğunun, elektriğin yüzde 95'inden fazlasının hidroelektrik santrallerinden sağlandığının ve bu durumun, Tacikistan'ı dünyanın en çevreci enerji sistemlerinden biri haline getirdiğinin altını çizdi.
Tacikistan'ın, zorlukların ölçeğini anlayarak uluslararası topluma "Küresel dayanışma olmadan su sorunları çözülemez." çağrısında bulunduğuna dikkati çeken İmomi, bu bağlamda Türkiye ile işbirliğinin ayrı bir öneme sahip olduğunu vurguladı.
İmomi, Türkiye'nin, entegre su kaynakları yönetimi, dijital izleme, modern altyapı geliştirme ve aktif su diplomasisi temelinde oluşturduğu sürdürülebilir su kullanım stratejisiyle bu alanda önemli bir bilgi birikimine sahip olduğunu belirterek, bu deneyimin Tacikistan için oldukça faydalı olabileceğini söyledi.
İki ülke arasında su alanındaki işbirliğinin, hem ikili düzeyde hem de çok taraflı platformlarda geliştiğini aktaran İmomi, bu süreçte, 2011'de kurulan Türk Su Enstitüsü'nün özel bir rol oynadığını ifade etti.
İmomi, Enstitünün Orta Asya ve Afrika ülkeleri dahil olmak üzere birçok ortak projeyi, kapasite geliştirme programını ve bilimsel araştırmayı hayata geçirdiğini de kaydetti.
Gerçek anlamda sürdürülebilir bir su politikası için dünyanın, BM'den bölgesel fonlara kadar uzanan küresel buzul koruma yatırımları ve tüm ilgili ülkelerin eşitlikçi diyaloğa katılabileceği sınır aşan su ortaklıklarının güçlendirilmesine ihtiyaç duyduğuna işaret eden İmomi, ayrıca okullar, medya ve sivil araçlar yoluyla yeni neslin su kültürüne ilişkin eğitilmesi gerektiğinin altını çizdi.
İmomi, devletler, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörle güçlü ortaklıkların önemine de değinerek, suyun baskı aracı değil, inşa aracı olarak kabul edilmesi ve bu ilkenin devlet politikalarında yer alması gerektiğini vurguladı.
Büyükelçi İmomi, "Su hala akıyorken, diyaloğa imkanımız var." şeklinde konuştu.