15 Temmuz 2025 Salı / 20 Muharrem 1447

Nicolas Maduro kimdir?

Venezuela'da yaşanan darbe skandalıyla ilgili son dakika gelişmeler gelmeye devam ediyor. Venezuela’da muhalif siyasetçi Juan Guaido’nun biyografisi merak konusu oldu.

25 Ocak 2019 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Nicolas Maduro kimdir?

Nicolas Maduro kim olduğu ve ülkesinde neler yaşandığı sosyal medyada merak konusu oldu. ABD ve birçok ülke Guaido’yu desteklerken, Ankara yönetiminden ise Nicolas Maduro’ya destek mesajları geldi.

Venezuela’da muhalefetin elinde bulunan ancak 2017 yılında yetkileri elinden alınan Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’nun kendisini geçici devlet başkanı ilan etmesinin ardından siyasi kriz tırmanıyor.

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, kendisini fiili devlet başkanı ilan eden Guaido’yu tanıyan ABD ile tüm diplomatik ilişkileri kestiklerini açıkladı, ABD’li diplomatlara ülkeyi terk etmeleri için 72 saat verdi.

Bunun üzerine bir açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo “ABD, Maduro rejimini Venezuela hükümeti olarak tanımamaktadır. Bu nedenle ABD’ye göre eski devlet başkanı Nicolas Maduro’nun diplomatik ilişkileri kesmek için yasal yetkisi yok” ifadesini kullandı.

ABD’nin yanı sıra aralarında Brezilya, Arjantin, Kolombiya ve Kanada’nın da bulunduğu 10’dan fazla ülke de Guaido hükümetini tanıdığını açıkladı.

Meksika, Rusya, Küba ve Bolivya’nın yanı sıra Türkiye de Maduro’ya destek verenler arasında yer alıyor.

"#WeAreMADURO"

Ankara’dan yapılan ilk açıklamada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Maduro’yu aradığını belirten Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Erdoğan’ın “Maduro kardeşim! Dik dur, yanındayız” dediğini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamayla ‘darbe girişimi’nin karşısında oldukları söyledi.

Konuya ilişkin açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Nerede bir darbe girişimi varsa, biz hepsinin karşısındayız. Sandıktan gelene herkes saygı duymak zorundadır" dedi.

Kalın, Twitter’dan yaptığı paylaşımda “#WeAreMADURO” (Maduro’yuz) etiketine (hastag) de yer verdi.
 

‘Çok garip bir durum’

Mevlüt Çavuoğlu

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise “ABD’nin sürekli olarak Venezuela’nın iç işlerine karıştığını” söyledi.

“Bir ülkenin ayakta kalması lazım bu sebeple Venezuela’ya destek verdik. Cumhurbaşkanımız Maduro’yu arayıp desteğini iletti. Seçimle gelmiş bir başkan var, meclis başkanı de facto olarak başkan ilan ediyor. Bu çok garip bir durum. De Facto şeklinde başkan ilan edilmesi kaosa neden olur.”

Çavuşoğlu’nun ardından da bir açıklama yapan Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ABD’nin Guaido’yu resmen tanımasına tepki gösterdi.

Çelik, “Hiçbir ülke Venezuela’ya ya da başka ülkeye devlet başkanı atayamaz. Bu, gayrimeşru bir eylemdir” dedi ve ekledi:

“Atama yoluyla Venezuela halkına devlet başkanı tayin etmek o halka hakarettir. Bu hakaretin peşinden gidenler, Latin Amerika’nın özgürlük ışığı Simon Bolivar yaşasaydı nasıl davranırdı diye düşünsünler ve aynaya uzun uzun baksınlar.”


 

NİCOLAS MADURU KİMDİR?

Nicolás Maduro 23 Kasım 1962 yılında Venezuela'da doğdu. doğdu.

Maduro eski devlet başkanlarından Hugo Chavez'in altında Ekim 2012 tarihinden itibaren Devlet Başkan Yardımcısı olarak görev yapmış bir Venezuelalı politikacı. Chavez'in ölümünün ardından geçici başkan olarak görev yapmış, 14 Nisan 2013 günü yapılan genel seçimlerin ardından devlet başkanlığına seçilmiştir

Nicolás Maduro, Ağustos 2006 ile Ocak 2013 tarihleri arasında Dışişleri Bakanı oldu. Kendisi, milletvekili ve dışişleri bakanı olarak "Chavez'in iç çemberinin en yetenekli yönetici ve siyasetçi" olarak tarif ediliyor.

Sendikaların yasak olduğu 1970'ler ve 1980'lerde Karakas metro işçilerini temsil eden Maduro, bir otobüs şoförü olarak çalışırken siyasi kariyerine başladı. Beşinci Cumhuriyet Hareketi'nin (MVR) kurucularından biri olarak kabul edilir. Nicolás Maduro, Hugo Chavez'in 1992 yılında yaptığı başarısız darbeden sonra, 1994 yılında hapishaneden serbest kalmasındaki rolü ile biliniyor. Chavez'in 1998 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında bölgesel siyasi koordinatörlerinden biri olarak onun hizmetindeydi. 2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden 3 gün sonra, 10 Ekim 2012 tarihinde, Başkan Chavez'in Başkan Yardımcısı olarak atandı. Dışişleri Bakanı görevinden ayrılarak 12 Ekim 2012 tarihinde yeni görevine başladı.

5 Mart 2013 tarihinde Devlet Başkanı Hugo Chavez'in, tahminen kansere bağlı komplikasyonlar sonucu nedeniyle hayatını kaybetmesinin ardından Venezuela yeni devlet başkanlığı seçimlerine hazırlanana kadar Başkan Yardımcısı Nicolas Maduro, bir ay süre için geçici olarak başkanlık görevini devraldı. 14 Nisan 2013 günü yapılan seçimlerde galip gelerek devlet başkanlığına seçildi.

6 Aralık 2015'te yapılan seçimde Devlet Başkanlığını ve 17 yıllık sosyalist hükümeti kaybetmiş; muhalefetteki merkez ve sağ partilerin ittifakına yenilmiştir.

VENEZUELA NEREDEDİR?

Venezuela ülkesinin Karayıp Denizi ve Atlantik Okyanusuna kıyısı bulunmaktadır. Venezuela Ülkesi 23 eyalet, 9 bölge ve bir başkentten oluşmaktadır. Ülkenin başkenti aynı zamanda en büyük şehri olan Karakas şehridir.

Venezuela 916.445 kilometrekarelik yüz ölçümüne sahiptir. Ülkenin resmi dili İspanyolcadır. Ülkede İspanyolca dışında Portekizce, Arapça, Almanca, İngilizce ve Çince Dilleri de kullanılmaktadır.

Venezuela ülke halkının büyük bir çoğunluğu Roman Katolik kilisesine mensuptur. Ülkenin para birimi Venezuela bolivarıdır. Venezuela tropikal bir iklime sahiptir. Ülkeyi ziyaret etmek için en uygun dönem Aralık ve Nisan ayları arasıdır.

Venezuela 90 günü aşmayan ziyaretlerde vize istememektedir. Türkiye’den Venezuela’ya direk uçuş bulunmadığından Paris, Roma, Madrid ve Lizbon ülkeleri üzerinden ulaşım sağlanmaktadır.

 

Ülke profili: Venezuela

Dünyanın en geniş petrol rezervine sahip ülkeler listesinin ilk sırasında yer alan Venezuela tarihi, kötü yönetimin ve adaletsizliğin doğurduğu yoksulluk ve kargaşanın gölgesini taşıyor.

Resmi adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olan Latin Amerika ülkesi, kronik sorunlarına rağmen, zengin yeraltı kaynaklarıyla bölgenin gelişim potansiyeli yüksek devletlerinden biri kabul ediliyor. Bir yanda eşsiz bitki örtüsü ve biyolojik çeşitliliğin renklendirdiği doğası, diğer yanda suç ve şiddetin kol gezdiği, merkezin etrafındaki gecekondu mahallelerinin (las barriadas) sürekli genişlediği şehirleriyle Venezuela, ‘uçların ülkesi’ olarak nitelendiriliyor.

Güney Amerika kıtasının kuzeyindeki tropik kuşakta yer alan Venezuela, batıda And Dağları’ndan güneyde Amazon Havzası’nın yağmur ormanlarına, kuzeyde Karayip Denizi ve Atlas Okyanusu’ndan doğuda Orinoco Deltası’na kadar uzanıyor. Batısında Kolombiya ve doğusunda Guyana, güney ve güneydoğusunda ise Latin Amerika’nın en büyük ülkesi Brezilya ile komşu olan ülke, beyzbol oyuncuları ve uluslararası yarışmalarda sık sık dereceye giren güzelleriyle tanınıyor.

Venezuela, 2011 yılı itibariyle, dünyanın en zengin petrol yataklarını barındıran ülkesi konumunda.

İspanyol sömürgeciliği

Arkeolojik buluntulara göre ilk insan yerleşiminin 15 bin yıl öncesine kadar gittiğini Venezuela’nın ilk sakinleri, Carib, Arawak, Mariche, Caquetio ve Timoto-cuicas gibi yerli Kızılderili kabilelerdi. Ülkedeki İspanyol sömürge dönemi, Cenovalı denizci Kristof Kolomb’un üçüncü seyahati kapsamında, 1498’de Orinoco Deltası’na gelmesiyle başlatılır. İspanyollar, Karayip Adaları’nın ardından, Güney Amerika anakarasına ilk adımlarını burada attılar. Oronico’nun güzelliği karşısında adeta büyülenen Kolomb, seyahatlerini finanse eden İspanya’nın Katolik hükümdarları Isabella ve Ferdinand’a yazdığı mektupta bölge için ‘yeryüzündeki cennet’ ifadesini kullandı.

Ülkenin ismi olan Venezuela, 1499’da bölgeye düzenlenen yeni bir sefere komutanlık yapan İspanyol denizci Alonso de Ojeda’ya dayandırılıyor. Maracaibo Gölü kıyısındaki ahşap evlerin kendisine Venedik’i anımsatması üzerine Ojeda, bölgeyi İtalyanca ‘Küçük Venedik’ anlamına gelen Veneziola olarak adlandırmışı. Veneziola zamanla İspanyolca telaffuzda Venezuela'ya dönüştü.

Venezuela’daki ilk İspanyol yerleşimi ise Coquibacoa bölgesinin yönetiminin 1502’de Ojeda’ya verilmesiyle fiilen gerçekleşti. 1522 yılında, bugün Venezuela’nın Sucre Eyaleti’nin başkenti olan Cumana’da Güney Amerika anakarasındaki ilk kalıcı İspanyol yerleşimi kuruldu. Ardından 1525’te Margarita Adası, 1527’de Venezuela, 1532’de Trinidad, 1568’de Nueva Andalucia (Yeni Endülüs) ve Guayana’da İspanyol sömürge yönetim birimleri oluşturuldu.

Venezuela toprakları, bu tarihten itibaren bölgedeki madencilik ve tarım faaliyetleri açısından adeta bir merkez üssü işlevini kazandı. 1717’de Nueva Granada (Yeni Granada) Altkrallığı haline gelen bölgedeki İspanyol yönetimi, 1777’de Venezuela Genel Yüzbaşılığı (Capitania General) adını aldı.

Meksika'dan başlayıp Arjantin'in güneyine uzanan Latin Amerika coğrafyası, Portekiz idaresindeki Brezilya ile Fransa hakimiyetindeki Haiti (Hispaniola Adası’nın batısı) hariç, 19. yüzyıla kadar İspanya Krallığı’nın parçasıydı. ABD’nin kuruluşu, Fransız İhtilali, İspanya’nın Napolyon tarafından işgali ve sömürge yönetimlerinin merkezle bağlarının sıkılaştırılması girişimi gibi 18. yüzyıl sonlarında meydana gelen bazı gelişmeler, tüm Latin Amerika’da olduğu gibi Venezuela’daki bağımsızlık taleplerini de tetikledi.

Britanya İmparatorluğu’nun Kuzey Amerika’daki kolonilerinin bağımsızlık savaşına katılmış olan Venezuelalı komutan Francisco de Miranda, 5 Temmuz 1811’de Venezuela Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etti. Ancak 1812’de başkent Karakas’ı vuran büyük deprem ve tarım işçilerinin isyanı nedeniyle Birinci Cumhuriyet yıkıldı. 1813’te kurulan İkinci Cumhuriyet’in ömrü de yalnızca birkaç ay sürdü.

General Simon Bolivar
Venezuela'nın ulusal kahramanı General Simon Bolivar

Miranda’nın girişimi her ne kadar başarısızlıkla sonuçlansa da 5 Temmuz 1811 tarihi ülkenin kurtuluşunun başlangıcı ve Miranda da Venezuela’nın efsanevi kurtarıcısı (El Libertador) ve ulusal kahramanı Simon Bolivar’ın öncüsü sayılıyor.

Venezuela tam bağımsızlığına, Güney ve Orta Amerika’da bağımsız ve birleşik bir devlet kurmak isteyen Venezuelalı general ve siyasetçi Simon Bolivar’ın öncülüğünde ulaştı. Bolivar, komutanları Antonio Jose de Sucra, Jose Antonio Paez, Rafael Jose Urdanete ve Jose Purudencio Padilla ile birlikte 1819’da bugünkü Kolombiya, Venezuela, Ekvador ve Panama’dan ibaret Büyük Kolombiya Cumhuriyeti’ni (Gran Colombia) kurdu. Gran Colombia Devlet Başkanı seçilen Bolivar, 1830’da görevinden ayrılmak zorunda kaldı ve birkaç sonra hayatını kaybetti. Aynı yıl Gran Colombia fiilen dağıldı ve Venezuela bağımsız bir devlet oldu. Gran Colombia resmen 1831’de ortadan kalkarken, yeni Venezuela Cumhuriyeti’nin devlet başkanlığı koltuğuna Paez oturdu.

Bağımsızlık ve demokrasi

Ardı ardına diktatörler tarafından yönetilen ve sayısız siyasi kargaşa dönemi geçiren Venezuela, 1958 gibi, diğer Latin Amerika devletleriyle karşılaştırıldığında, erken sayılabilecek bir tarihte demokrasiye geçti. 1958’den 2002’de Bolivarcı sosyalist Devlet Başkanı Hugo Chavez’e yönelik sadece 48 saat süren darbeye kadar (Chavez’in başını çektiği 1992’deki başarısız girişim hariç tutulursa) hiç darbe ve cunta yönetimine maruz kalmadı.

Soğuk Savaş boyunca ‘solun güçlenmesi (ve bazı yerlerde iktidara gelmesi)- iç savaş-askeri darbe’ döngüsünün beslediği şiddet sarmalı içerisinde yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği diğer bölge ülkelerinin aksine, olumlu bir görüntü çizdi. Demokratik seçimlerle iş başına gelen kesintisiz hükümetlerin idaresindeki Venezuela 1990’lara kadar, müttefiki ABD tarafından Latin Amerika’nın model ülkesi olarak sunuldu.

Lakin bu görece politik istikrar, beraberinde ekonomik istikrarı getirmedi. Başta petrol olmak üzere, Venezuela’nın doğal kaynakları rasyonel bir şekilde kullanılıp sürdürülebilir bir büyümeye ulaşılamadı. 1973’te petrol ihraç eden Arap ülkelerinin Batı ülkelerine uyguladığı ambargonun petrol fiyatlarını hızla yükseltmesi, altyapının iyileştirilmesini sağladıysa da 1980’lerin sonunda petrol fiyatlarının yeniden gerilemesi, günümüze kadar süren siyasi kargaşa ve iktisadi sorunları tetikledi.

27 Şubat 1989’da, Karakas'ın kenar mahallelerinde yaşayan yoksulların şehrin ticaret merkezini işgal edip zengin mahallelerini yağmalamaları, kısa sürede büyük bir ayaklanma (caracazo) halini aldı. Caracazo, o dönemde orduda görev yapan ve sosyalizm getirmek için darbe yapmayı düşünen Chavez ile arkadaşlarını, planlarını hızlandırmaya yöneltti.

4 Şubat 1992’de Devlet Başkanı Carlos Andres Perez yönetimini, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) neo-liberal politikalarını uyguladıkları gerekçesiyle devirmeye kalkışan Yarbay Chavez ve arkadaşlarının girişimi akamete uğradı. Tutuklanan Chavez ve ekibi uzun bir hapis cezasına çarptırıldılar. Kongre'nin Başkan Perez’i yolsuzluk nedeniyle azletmesi üzerine yeniden seçilen sol eğilimli Rafael Caldera’nın darbeye kalkışan sosyalist subayları affetmesiyle Chavez, Mart 1994'te cezaevinden çıktı.

Chavez ve Bolivarcı sosyalizm

İlk defa 1998'deki devlet başkanlığı seçimlerini kazanarak iktidara gelen Hugo Chavez, ülkenin ekonomik ve siyasi sisteminde önemli değişikliklere imza atarken, halk desteğini konsolide etmek için ardı ardına seçimlere gitti. Nisan 1999'daki referandumda, Chavez'in 'Kurucu Meclis' toplanması fikri kabul edildi. Temmuz 1999'da Kurucu Meclis seçimleri yapıldı; seçimlere bağımsız olarak katılan Chavez yanlıları, 131 sandalyenin 125'ini elde ettiler. Kurucu Meclis'in hazırladığı anayasa, Aralık 1999'daki referandumda onaylandı.

Yeni anayasa, görev süresini beş yıldan altı yıla çıkardığı devlet başkanının yetkilerini arttırdı. Ayrıca devlet başkanına üst üste iki dönem görev yapma hakkı tanındı. Halka her konuda referanduma çağırma hakkı getirildi. Senato ve Temsilciler Meclisi'nden oluşan iki kanatlı yasama organı Kongre, tek kanatlı Millet Meclisi'ne dönüştürüldü. Ülkenin resmi adı olan Venezuela Cumhuriyeti, Chavez'in arzusuyla Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olarak değiştirildi.

Temmuz 2000'de Chavez yeniden seçilirken, Chavez taraftarları Millet Meclisi'ndeki 165 sandalyenin 101'ini kazandı. Bu sonuç, petrol ve doğalgaz kaynaklarının işletilmesini devlet şirketi PDVSA (Petroleos de Venezuela, S.A.) bünyesinde kontrol etmek isteyen Chavez'in elini güçlendirdi. Lakin Chavez’in kamulaştırma eğilimi ve sosyal devlet uygulamaları, ekonomik ayrıcalıklarını kaybetmek istemeyen ülkedeki elit kesimin tepkisini çekti.

Chavez karşıtı bir grup general, medya patronları ile iş dünyasının önemli bir kısmının desteğini alarak Chavez'i 11 Nisan 2002’de başkanlık konutu Miraflores Sarayı’ndan alarak Fort Tuina askeri üssüne götürdüler. 12 Nisan’da Chavez’in istifa ettiğini ve devlet başkanlığına işadamı Pedro Carmona’nın getirildiğini ilan ettiler. Fakat Chavez’e bağlı askerler ile halkın işbirliği sonunda devrik lider 14 Nisan 2002’de Karakas’a geri döndü.

Aralık 2006'daki başkanlık seçimlerinde koltuğunu koruyan Chavez, üçüncü döneminde birçok sektörde yoğun kamulaştırmalar gerçekleştirdi. Şubat 2009'daki referandumda, seçimle gelen tüm devlet yetkililerinin iki dönem ile sınırlandırılan görev süresini kaldıran anayasa değişikliğini halka onaylattırmayı başarıp tekrar aday olma hakkı kazandı.

Eylül 2010' genel seçimlerinde, Chavez’in 98 milletvekiline karşılık muhalefet koalisyonu 65 milletvekili çıkarıp parlamentodaki üçte ikilik Chavez ağırlığına son verdi. Muhalefetin yönelttiği otoriterlik ve kötü yönetim gibi suçlamaların Batılı çevrelerde de yankı bulması, Chavez iktidarını yıprattı. 2011’de kanser tedavisine görmeye başlayan Chavez, Küba’daki tedavisinin ardından girdiği Ekim 2012'deki başkanlık yarışını, rakibi Miranda Eyaleti Valisi Henrique Capriles karşısında 9 puanlık bir farkla önde bitirdi ama makamında fazla kalamadı. Hastalığı nükseden El Comandante lakaplı sosyalist lider, 5 Mart 2013 günü yaşamını yitirdi.

14 Nisan 2013’teki devlet başkanlığı seçimlerinde, Chavez’in sağlığında halefi ilan ettiği Devlet Başkanı Yardımcısı Nicolas Maduro ile muhalefetin adayı Henrique Capriles yarıştı. Capriles oyların yüzde 49,7’sini alırken, Maduro’nun oy oranı yüzde 50,7 olarak açıklandı. Kamuoyu yoklamalarının tam tersine, aradaki oy farkının bu kadar az çıkması ve Maduro’nun ipi kıl payı göğüslemesi, tüm dünyayı şaşırtırken Venezuela muhalefetinin kendine güvenini yükseltti. Capriles sonuçlara itiraz ederek oyların yeniden sayılmasını istedi ama bu istek kabul görmedi. Maduro, 19 Nisan 2013'te Millet Meclisi'nde yemin ederek başkanlık görevine resmen başladı.

Ekonomi, nüfus ve siyasi yapı

Temelleri sömürge döneminde atılan ve keskin sınıflaşmaya dayanan Venezuela’nın sosyo-ekonomik yapısının doğurduğu ekonomik sorunlar, 14 yıllık Chavez yönetiminde radikal yöntemlerle çözülmeye çalışıldı. Petrol gelirlerinin, nüfusun çoğunluğunu oluşturan alt ve alt-orta sınıflara ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri ile gıda yardımı için harcandığı bir sistem teşkil edildi.

Chavez’in refah devleti uygulamaları yoksul kitleleri rahatlattı. Dünya Bankası verilerine göre, ülkedeki yoksul oranı, 1995’ten 2005’e gelindiğinde yüzde 30 oranında geriledi. Açlık sınırındaki insan oranı da yüzde 32’den yüzde 19 indi. Lakin kalıcı yatırımların yetersizliği, işsizlik ve konut gibi sorunların çözümünde yeterli ilerleme kaydedilememesi, ülkenin sıçrama yapmasını engelleyerek olumlu kazanımları gölgeledi. 2008 küresel ekonomik krizinin etkisiyle enflasyonun yükselmesi, uzun süreli elektrik kesintileri ile bireysel silahlanma ve yoksulluktan kaynaklanan cinayet ve organize suç rakamlarındaki patlama da eklenince, genel tablo gitgide kötüleşti.

Venezuela’da 1998’den itibaren Chavez’in ‘21. yüzyıl sosyalizmi’ dediği plan çerçevesinde, enerji sektörü haricinde, bankacılık ve medyadan madenciliğe kadar farklı sektörlerde faaliyet gösteren özel girişimler kamulaştırıldı. Bu haliyle dünyanın en az rekabetçi ekonomilerinden biri olan Venezuela, gelirlerinin yüzde 90’ından fazlasını petrol ihracatından elde ediyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü(OPEC), dünyanın en geniş petrol rezervini barındıran ülkeler listesinde Venezuela’yı 2012'de Suudi Arabistan’ın önüne geçirerek ilk sıraya yerleştirdi. OPEC raporuna göre, dünya petrol rezervinin yüzde 24,8’i Venezuela toprakları altında yatıyor. Ülkenin diğer ihraç kalemleri ise tarım ürünleri, çelik, boksit, alüminyum ve bazı mamul maddelerden ibaret.

Soğuk Savaş döneminde büyük bir köyden kente göçe sahne olan Venezuela’da, bazı Latin Amerika ülkelerinden farklı olarak, nüfusun yüzde 93'ü şehirlerde yaşıyor. 29 milyonluk nüfusun yarıdan fazlasının melez olduğu belirtiliyor. Melezler, tüm Latin Amerika’da olduğu gibi, mestizos (yerliler ile beyazlar), mulattos (Afrikalılar ile beyazlar) ve zambos (yerliler ile Afrikalılar) adıyla anılıyor. Yerliler ile sömürgecilik döneminde Afrika’dan köle olarak getirilen Afrikalılardan diğer etnik gruplarla karışmayanların oranı da, Kolombiya ve Brezilya gibi Venezuela’nın komşularıyla kıyaslandığında çok düşük. Çoğunluğu İspanyol kökenli beyaz Avrupalılardan oluşan üst ve üst-orta sınıflar, Chavez’in ‘Bolivarcı Devrim’ine şiddetli bir muhalefet sergiliyor.

İspanyol sömürge döneminin bölgeye miras bıraktığı federal yapıya sahip olan ülkedeki temel yönetim birimi eyaletler. 23 eyalet, biri başkent olmak üzere 10 idari bölge ve 72 adadan meydana gelen Venezuela, başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Nüfusun yüzde 96'sı Katolik Hristiyan. Halkın yüzde 2'sinin çeşitli Protestan Hristiyan mezheplerine, geri kalanlar da diğer dinlere mensup. Resmi dilin İspanyolca olduğu Venezuela'da çeşitli yerli kabilelerin dilleri de konuşuluyor.

Venezuela, komşusu Kolombiya’da üretilen uyuşturucu maddelerin, bilhassa da kokainin, ABD ve Avrupa’ya taşındığı ana güzergah üzerinde yer alıyor.