Kıdemli Vatikan muhabirleri, geçen hafta Katoliklerin ruhani liderliğine seçilen Papa 14. Leo ile başlayan yeni dönemde yeni papanın, selefi Papa Franciscus'un çizgisini biraz farklı tarzda da olsa sürdüreceği konusunda hemfikir.
Papa Franciscus'un 21 Nisan'da vefat etmesinin ardından 7-8 Mayıs'ta yapılan Konklav'da seçilen Papa 14. Leo'nun görevi döneminde nasıl bir yol izleyeceği merak konusu olmaya devam ediyor.
AA muhabiri, bu konuyu uzun süredir önemli basın yayın kuruluşları adına Vatikan ve papaları takip eden üç kıdemli Vatikan muhabirine sordu.
Uzun yıllar Reuters haber ajansının Vatikan muhabiri olarak görev yapan Philip Pullella, Amerikalı Kardinal Robert Francis Prevost'un Konklav'da papa seçilerek "Papa 14. Leo" adını almasının sürpriz olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtladı:
"Evet, bu bir sürprizdi yani her zaman olasılıklardan biri olarak görülüyordu ama önde gelen adaylardan biri gibi durmuyordu fakat bu, şu tür durumlardan biri: Önce şaşırıyorsun ama sonra düşününce diyorsun ki 'Aslında bu kadar şaşırmamalıyım.' çünkü mantıklı geliyor. Sahip olması gereken tüm özelliklere sahipti yani Papa Franciscus'tan sonra devam edebilecek niteliklere sahipti."
Pullella, Papa 14. Leo'nun, selefi Papa Franciscus'un çizgisinden gidip gitmeyeceği sorusu üzerine, "Bence Papa Franciscus'un mirasını sürdürecek ama bunu farklı bir yolla, farklı bir yöntemle yapacak. İnsan hakları, işçi hakları, göçmenlerin hakları gibi aynı temel konulara odaklanacaktır ama Franciscus çok daha spontane bir kişiydi. Bir şeyleri anlık söylerdi, bu bazen başını belaya da sokardı çünkü bazı şeyleri yanlış ifade ederdi. O böyle biriydi. Kardinal Prevost ise çok düşünen ve söylediklerini yazıya döken biri." diye konuştu.
- "HER NE KADAR ABD DOĞUMLU BİR PAPA OLSA DA KİMSEYE, ÖZELLİKLE DE AMERİKAN HÜKÜMETİNE BORÇLU DEĞİL"
"Hepimiz onun ABD doğumlu olduğunu biliyoruz." diyen Pullella, şöyle konuştu:
"Ama balkondan İngilizce hiçbir şey söylemedi ve doğduğu ülkeyi hiç anmadı. Sadece İtalya'dan bahsetti çünkü Roma Piskoposu artık. Spesifik olarak Roma şehrinden bahsetti ve Peru'daki piskoposluğundan söz etti. Sanırım bu, bir sinyaldi. Her ne kadar ABD doğumlu bir papa olsa da kimseye, özellikle de Amerikan hükümetine borçlu değil. Kendi başına bir birey olarak görülmek istiyor. Öyle görülmeyi arzuluyor."
ABD doğumlu Papa'nın ülkesi ve özellikle Başkan Donald Trump'la ilişkilerinin nasıl olacağı sorusu üzerine Pullella, şu yanıtı verdi:
"Sanırım bu ilişki daha fazla çalışılmış bir ilişki olacak. Daha önce de söylediğim gibi Franciscus, çok spontane biriydi, Trump da öyle. Bu yüzden aralarında bir tür atışma havası oluşuyordu diyebilirim. Oysa Prevost, daha çok gizli bir güce sahip gibi görünüyor, daha hesaplı davranıyor. Hesapçı değil ama ölçülü. Çok daha temkinli biri ama bu, Franciscus'la aynı kaygılara sahip olmadığı anlamına gelmiyor. Bu kaygılarını ABD Başkanı'na ve diğer dünya liderlerine farklı bir biçimde aktaracaktır. Daha ölçülü, yapılandırılmış bir yolla yani öyle ani, çok aleni çıkışlarla değil. Eğer bir şey söylemesi gerekiyorsa bunu muhtemelen sessiz, sakin ve çekingen bir biçimde ABD hükümetine ya da herhangi başka bir hükümete iletecektir."
Papa 14. Leo'nun insan hakları konusunda da bir duruş sergileyeceğini belirten Pullella, "Önceki tüm papalar gibi iyi diğer dinlerle diyalogdan yana olacaktır. Dolayısıyla dinler arası diyalog, Yahudilerle ilişkiler, Müslüman dünyasıyla ilişkiler konusunda da iyi bir çizgi izleyecektir." dedi.
- BROCAL: "BU PAPA, DİYALOĞU VE İŞBİRLİĞİNİ SAVUNMAK İSTİYOR, BU YÜZDEN ÇATIŞMA ARAMAYACAK"
İspanyol ABC gazetesi ve Rome Reports gibi çeşitli medya kuruluşlarında çalışan İspanyol gazeteci Javier Martinez-Brocal da Konklav'da Kardinal Prevost'un yeni Papa seçilmesine ilişkin, "Bence bu, çok bilgece bir seçim oldu çünkü ideolojik ayrışmaları ortadan kaldırıyor. Papalığa geçmişinde uzlaştırıcı rolü olan bir kişiyi seçtiler yani anlaşamayan insanları bir araya getirmeyi başarmış birini ve bence şu anki küresel gündem, bu jeopolitik gerilimler döneminde bu kişi, dünyaya yardımcı olabilecek bir figür. Kilisenin de bu sorunlara sürüklenme riski taşıdığı bir zamanda bu kişi, doğru bir tercih oldu." değerlendirmesinde bulundu.
Brocal, Papa 14. Leo'nun, selefinin izinden gidip gitmeyeceği sorusuna, "Kesinlikle. Balkona çıktığında yaptığı ilk konuşmada bizi etkileyen şey, Papa Franciscus'un sözlerini alıntılaması, onun ifadelerine basarak vurgular yapmasıydı: Silahsız bir barış, hayırseverlik, Peru'daki yoksulların durumu, 'Benimle dua edin' çağrısı." yanıtını verdi.
Papa 14. Leo'nun, selefi Franciscus'un ihtişamdan uzak durma amacıyla uymadığı bazı Vatikan protokollerine riayet edeceğinin sinyalini verdiğini belirten Brocal, "Sanki Papa Franciscus konuşuyordu ama bunu Vatikan protokolüne son derece uygun, çok özenli bir kıyafetle yaptı. Böylece Kilise'nin bu tarz geleneklerine bağlı kesimini de dikkate alarak normlara saygı gösterdi. Bu da önemli bir unsurdu." dedi.
Amerikalı Papa'nın, Trump yönetimiyle ilişkisinin nasıl olacağına dair görüşleri de sorulan Brocal, "Bence bu Papa, diyalogu ve işbirliğini savunmak istiyor, bu yüzden çatışma aramayacak. Onun çatışma yolunu seçeceğini düşünmüyorum. Gerçeği söyleyecektir ama çatışma aramaz, Franciscus da aramadı, 16. Benediktus de aramadı. Zaten Vatikan geleneğinde çatışma aramak yoktur. Bu tutumunu nasıl yansıtacağını çok merak ediyorum." şeklinde konuştu.
Brocal, yeni papanın diğer dinlerle ilişkileri de diyalog ve nezaket içinde yürüteceğini belirtti.
Papa 14. Leo'nun ilk dış gezisini Türkiye'ye yapabileceğine işaret eden Brocal, "Bence ilk ziyareti Türkiye'ye olacak, İznik Konsili'nin 1700. yılını anmak için. Orada Ortodoks Kilisesi'nden liderlerle, diğer Hristiyan liderlerle bir araya gelecek. Bu da Müslüman bir ülkenin gerçekliğiyle doğallık içinde karşılaşma fırsatı olacak." ifadelerini kullandı.
- GRANA: "BENCE BİRÇOK KONUDA BÜYÜK BİR DEVAMLILIK OLACAK AMA AKSANLAR FARKLI OLABİLİR"
İtalya'nın Il Fatto Quotidiano gazetesinin Vatikan muhabiri Francesco Antonio Grana da Kardinal Prevost'un papa seçilmesinin kendisi için sürpriz olmadığını, gazetesinde Konklav'dan önceki günlerde bu ihtimalin yüksek olduğunu yazdığını söyledi.
Grana, Papa 14. Leo'nun, selefi Franciscus'un benimsediği çizgiyi sürdürüp sürdürmeyeceği konusunda, "Pek çok konuda süreklilik olacak. Elbette kişi değişince üslup da değişir, yönetim tarzı da değişir. Bu yüzden papalıklar birbirinin kopyası değildir. Farklı deneyimlerden gelirler. Bazı ortak yönler, bazı ortak hassasiyetler var: Göçmen meselesi, barış meselesi gibi... Bence birçok konuda büyük bir devamlılık olacak ama aksanlar farklı olabilir. Ayrıca Papa Franciscus döneminde Katolik Kilisesi içinde hoşnutsuzluk yaratan bazı meseleleri yeniden şekillendirmeyi bilecektir." yorumunu yaptı.
Papalığın özellikle içeride dikenli tellerden oluştuğunu dile getiren Grana, şunları kaydetti:
"16. Benediktus, bunu bize birçok kez söyledi, kendisi de yaşadı ve bu dikenleri aşmakta zorlandı. Franciscus, çok büyük bir güce ve enerjiye sahipti, Kilise içinden gelen saldırılarla yüzleşti. 16. Benediktus, kendisini en çok kilise içinden gelen saldırıların yaraladığını söylemişti. Ben de umuyorum ki 14. Leo da aynı güce sahip olur, dışarıdan değil ama içeriden gelecek ve çok daha sert olacak saldırılarla başa çıkabilir."