Tüm anket sonuçları, Obama’nın çok az farkla Romney’in önünde olduğunu gösterse de, Romney tarafında çok küçük bir hareketlilik gözüküyor. Romney’in seçimin bir gün öncesinde bir kaç eyalette birden bulunup, yaptığı seçim konuşmalarında daha birleşirici tutumu ve önceki yüksek sesli agresif söylemin aksine “Valiyken eyaletimi başarılı yönettiğim gibi ülkeyi de yöneteceğim’’ ifadesiyle adeta “Bu işi bilirim’’ diyen lider görüntüsü vermeye çalıştı. Romney oldukça agresif bir seçim süreci yaşarken, Obama’da seçimi kazandığı dönemdeki mücadele ve heyecanını göremedik. Obama’nın kampanyası, Romney’in yanlışlarını otraya çıkarmak üzerine kuruldu, bunda başarılı da olundu. Ancak, son haftalara kadar yeterince, Usame bin Ladin’in öldürülmesi, Irak’tan çekilme ve Afganistan’dan da tamamen çekilme planından yeterince basedilmedi.
Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği
Obama yönetimiyle uyumlu bir dış politikaya sahip Türkiye, Beyaz Saray’daki olası iktidar değişiminde, elinde füze rampası kozu ve NATO üyeliği gibi güçlü nedenlerden dolayı, ABD’yle arasındaki ikili ilişkilerde keskin bir değişiklik beklenmiyor. Ancak Türkiye’yle ilişkilerde 1 Mart tezkeresini malzeme yapan, Dick Cheney’in danışmanlığında ve Ankara Büyükelçiliği görevinde de bulunan, Bush iktidarının en nüfuzlu diplomatı Eric Edelman’ın Romney’in A Takımı’ndan olduğunu, yardımcısı Paul Ryan’ın da Türkiye karşıtı Ermeni tasarılarının savunucusu olduğunu biliyoruz. Edelman’ın bir röportajında “mevcut konjonktürde ne yazık ki ilişkilerimizin daha ziyade ‘al-ver’ şeklinde yürütülmesinden yanayım” sözünü hatırlatmakta da yarar var. ‘Neocon’ felsefesinin de etkin ideologlarından olan Edelman bir konuşmasında, Türkiye’nin gücünün abartıldığı düşüncesinde olduğunu da açıklamıştı. ‘Ehveni şer’ gözüken Obama’nın 2. dönemi hem ABD’nin hem de dünyanın ortak faydası olacaktır. Çünkü, Bush deneyiminden sonra, yeni bir Cumhuriyetçi parti iktidarını, ne ABD’nin, ne de dünyanın kaldırması kolay olmayacaktır.