11 Ekim 2025 Cumartesi / 19 RebiülAhir 1447

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: 13,8 milyar dolar ile son yılların zirvesine çıktı

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2002 öncesi yaklaşık 30 yıllık dönemde yalnızca 15 milyar dolar doğrudan yatırım çeken Türkiye'nin 2025 Temmuz itibarıyla 2003'ten bu yana toplamda 282 milyar dolarlık yatırım çektiğini belirterek, '2024 yılında uluslararası doğrudan yatırım girişi 11,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir, 2025'in 7 ayında ise 8,4 milyar dolara ulaşmış, yıllıklandırılmış girişler 13,8 milyar dolar ile son yılların zirvesine çıkmıştır.' dedi.

AA11 Ekim 2025 Cumartesi 15:36 - Güncelleme:
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: 13,8 milyar dolar ile son yılların zirvesine çıktı

Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde gerçekleştirilen Yatırım Danışma Komitesi (YDK) Toplantısı'ndaki konuşmasında, son 22 yılda Türkiye ekonomisinin üretim kapasitesi, altyapı, ihracat ve beşeri sermaye alanlarında güçlü bir ilerleme kaydettiğini söyledi.

Yılmaz, 2002'de yaklaşık 238 milyar dolar olan milli gelirin, 2024 sonunda 1,4 trilyon dolara yaklaşırken, aynı dönemde kişi başına gelirin de dört kattan fazla artarak 15 bin dolar seviyesine yaklaştığını kaydetti.

Bunun sonucunda Türkiye'nin küresel yatırım pastasındaki payını beş kat artırarak yüzde 1'e çıkardığını ve dünyanın önde gelen yatırım destinasyonlarından biri haline geldiğini ifade eden Yılmaz, ihracatın 2002'de 36 milyar dolarken 2024 yılı itibarıyla 262 milyar dolara ulaşarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdığını anımsattı.

Sanayi, ulaştırma ve enerji altyapısı, dijitalleşme kapasitesi ve insan kaynağının bu dönemde küresel ölçekte rekabet avantajı sağlayacak şekilde geliştiğini ve uluslararası doğrudan yatırımların bu dönüşümün en önemli unsurlarından biri olduğunu belirten Yılmaz, şöyle konuştu:

"Nitekim, 1973-2002 arası 30 yıllık dönemde yalnızca 15 milyar dolar doğrudan yatırım çeken Türkiye, 2025 yılı Temmuz ayı itibarıyla 2003'ten bu yana toplamda 282 milyar dolarlık yatırım çekmiştir. 2024 yılında uluslararası doğrudan yatırım girişi 11,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir, 2025'in 7 ayında ise 8,4 milyar dolara ulaşmış, yıllıklandırılmış girişler 13,8 milyar dolar ile son yılların zirvesine çıkmıştır. 2002'de uluslararası sermayeli şirket sayısı 5 bin 600'ken bugün ülkemizde bu profilde 87 bine yakın şirket bulunmaktadır. Bu şirketler sadece üretim değil Ar-Ge, tasarım, tedarik, lojistik ve bölgesel yönetim merkezleri ile Türkiye'yi entegre bir bölgesel üs haline getirmişlerdir."

Son 15 yılda ihracatın yaklaşık üçte birini uluslararası sermayeli şirketlerin gerçekleştirdiğini aktaran Yılmaz, "Bu ihracatın yüzde 60'ından fazlası orta-yüksek ve yüksek teknoloji ürünlerinden oluşmaktadır. Uluslararası şirketlerimiz özel sektör Ar-Ge harcamalarının yüzde 30'unu üstlenmiş, ayrıca 1,3 milyon kişilik istihdam oluşturarak kalkınmamıza doğrudan katkı sağlamıştır." diye konuştu.

Yılmaz, son 20 yılda yapılan reformların Türkiye'nin yatırım ortamını dünya standartlarında güvenli ve öngörülebilir bir ekosisteme dönüştürdüğünü, bu başarının siyasi istikrar ve yatırımcıyla kurulan güvene dayandığını dile getirdi.

2001'de kurulan Yatırım Ortamını İyileştirilme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) çatısı altında iş dünyasının ve ilgili tüm bakanlıkların dahil olduğu eylem planlarının oluşturulduğunu ve hayata geçirilmeye devam ettiğini aktaran Yılmaz, "Ayrıca, 2004'ten bu yana Cumhurbaşkanımızın başkanlığında toplanan Yatırım Danışma Konseyi ile dünyanın önde gelen şirket üst yöneticilerini (CEO) ve uluslararası kuruluşları Türkiye'de buluşturarak iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik reform gündemimize küresel bir vizyon kazandırıyoruz." şeklinde konuştu.

Yılmaz, bu doğrultuda, 2024'te 10'uncusu düzenlenen YDK toplantısında çok uluslu şirketlerin en üst düzey temsilcilerinden aldıkları geri bildirimler ışığında reform gündemlerini tatbik ettiklerini kaydetti.

- "ŞİRKETLERE EMİSYON AZALTIMINI DAHA DÜŞÜK MALİYETLE GERÇEKLEŞTİRME İMKANI SUNABİLECEĞİZ"

Türkiye'nin küresel tedarik zincirindeki rolünün güçlenmesine katkı sağlayacak, dijital ve yeşil dönüşüm yatırımlarını artıracak bir yatırım teşvik sistemini geçtiğimiz aylarda uygulamaya aldıklarını belirten Yılmaz, bu yeni sistemle katma değerli üretimi, yeşil ve dijital dönüşümü, bölgesel kalkınmayı önceleyen, daha seçici ve hedef odaklı bir yatırım teşvik sistemini hayata geçirdiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Temmuz 2025'te yürürlüğe giren İklim Kanunu'nun enerji verimliliği ve temiz teknoloji yatırımlarının hızlanmasına, ihracatta karbon ayak izi kriterlerine uyumu kolaylaştırarak firmaların rekabet gücünün artmasına katkıda bulunacağını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Kurulacak Emisyon Ticaret Sistemi ile şirketlere emisyon azaltımını daha düşük maliyetle gerçekleştirme imkanı sunabileceğiz. Ayrıca karbon kredisi ticaretinden doğacak yeni piyasa sayesinde ekonomimize katma değer oluşturmayı hedefliyoruz. Öte yandan 2026 yılının ilk çeyreğinde 5G ve fiber teknolojisini hayata geçiriyoruz. Bu sayede, Türkiye'nin dijital dönüşümünü hızlandırarak sanayiden tarıma, ulaşımdan sağlığa kadar tüm sektörlerde verimliliği artıracak, ekonomimizin rekabet gücünü pekiştireceğiz. Yeşil enerji yatırımlarını hızlı bir şekilde hayata geçirilebilmek amacıyla yaptığımız yeni mevzuat düzenlemeleri sayesinde rüzgar enerjisi yatırımlarında dört yıl süren yatırım sürecinin iki yıla, güneş enerjisinde ise bu sürenin iki yıldan 1,5 yıla düşürülmesini sağladık. İkiz dönüşümün insan kaynağı gereksinimlerini karşılamak amacıyla bu alanda sınıflandırılan mesleklere yönelik aktif iş gücü programları yürütüyor, mesleki eğitim kursları ve işbaşı eğitim programlar uyguluyor ve eğitim içerikleri geliştiriyoruz."

- "ENFLASYON ORANINI 42 PUAN DÜŞÜRMÜŞ BULUNUYORUZ"

Cevdet Yılmaz, ortak akıl ve katılımcı bir anlayışla hazırlanan ve Türkiye ekonomisinin gelecek üç yılına yön verecek, güncellenmiş Orta Vadeli Program'da, sıkı para ve maliye politikalarıyla enflasyonu kalıcı şekilde düşürürken, büyüme potansiyelini de yapısal dönüşüm adımlarıyla kademeli bir şekilde yukarıya çeken bir harita takip ettiklerini dile getirdi.

Yılmaz, "Haziran 2024'ten bu yana dezenflasyon süreci devam ediyor ve bu süreçte enflasyon oranını 42 puan düşürmüş bulunuyoruz. Hedefimiz kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdürmek. 2026'da yüzde 20'nin altında, 2027'de ise tek haneli enflasyon oranlarına ulaşmaktır." dedi.

- "2024'TE EKONOMİMİZ YÜZDE 3,3 BÜYÜDÜ VE 2025'TE DE AYNI ORANI KORUMAYI BEKLİYORUZ"

Ekonomik büyümeye değinen Yılmaz, şu verileri paylaştı:

"2024'te ekonomimiz yüzde 3,3 büyüdü ve 2025'te de aynı oranı korumayı bekliyoruz. Dezenflasyon süreci ilerledikçe ve yapısal dönüşümler hayata geçtikçe büyümenin kademeli olarak verimliliğe dayalı olarak güçleneceğini öngörüyoruz. Bu kapsamda, 2026'da yüzde 3,8'e, 2027'de yüzde 4,3'e ve 2028'de yüzde 5'e ulaşmayı hedefliyoruz. 2024'te cari açığın milli gelire oranı yüzde 0,8'e geriledi. Programda öngördüğümüz yüzde 1,7'ydi. Bu konuda program hedeflerinden daha iyi bir noktada olduğumuzu ifade edebilirim. Bu olumlu gelişmenin devamıyla cari açığın milli gelire oranının daha da düşerek 2028'de yüzde 1'ler seviyesinde olmasını öngörüyoruz. Böylece dış finansman ihtiyacımızın belirgin şekilde azalacağını bekliyoruz. 3 Ekim itibarıyla brüt rezervlerimiz 186,2 milyar dolara yükseldi, risk primimiz 260 baz puanın altına geriledi, Türk lirasına olan güven artarak TL mevduatın payı yüzde 60'ın üzerine çıktı."

Kamu maliyesinde disiplinli duruşlarının sürdüğünü söyleyen Yılmaz, "2024'te bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 4,7 oldu. Deprem etkisi hariç tutulduğunda açığımız yüzde 3 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2025'te bütçe açığını yüzde 3,6'ya, 2028'de ise yüzde 2,8'e düşürerek Maastricht kriterlerinin altına indirmeyi öngörüyoruz." diye konuştu.

Yılmaz, program döneminde sıkı mali duruşlarıyla bütçe açığını azaltırken, faiz dışı fazla vermeyi hedeflediklerine belirterek, şunları aktardı:

"2025 yılı sonunda milli gelirimizin ilk kez 1,5 trilyon doları aşmasını, kişi başına düşen gelirimizin 17 bin doların üzerine çıkmasını ve ülkemizin Dünya Bankası sınıflamasına göre ilk kez yüksek gelirli ülkeler grubuna dahil olmasını bekliyoruz. 2028'de ise milli gelirimizin 1,9 trilyon dolara yaklaşmasını, kişi başına gelirin 21 bin dolar seviyesine yükselmesini bekliyoruz. 2028 sonunda ihracatımızın 300 milyar doların üzerinde olmasını, hizmet ihracatımızın ise 150 milyar doları aşmasını bekliyoruz. Program döneminde yine yaklaşık 2,5 milyon ilave istihdam oluşturulmasını ve dönem sonunda ilk defa yüzde 8'in altında bir işsizlik oranına ulaşmayı hedefliyoruz."

- "TÜRKİYE SON 10 YILDA KÜRESEL TEDARİK ZİNCİRLERİYLE DOĞRUDAN BAĞLANTILI 539 YATIRIM PROJESİ ÇEKTİ"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, toplantıda ele alacaları küresel tedarik zincirleri ve dijital yatırımların, yalnızca ülkelerin rekabet gücünü değil, aynı zamanda dayanıklılığını ve sürdürülebilir kalkınma vizyonunu da belirleyen başlıca unsurlar haline geldiğini belirtti.

Küresel ekonomide yaşanan jeopolitik riskler, iklim değişikliği ve dijitalleşmenin, şirketlerin üretim ve tedarik stratejilerini kökten değiştirdiğine, yakın coğrafyadan tedarik, dost ülkelerden tedarik ve çeşitlendirmenin artık yatırım kararlarının merkezinde olduğuna dikkati çeken Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye, Avrupa'nın üretim koridoruna bitişik stratejik konumu, güçlü sanayi altyapısı, nitelikli iş gücü ve gelişmiş lojistik ağlarıyla bu dönüşümün doğal merkezlerinden biri konumundadır. Bu doğrultuda Ticaret Bakanlığımızın yürüttüğü Küresel Tedarik Zinciri Programı, kritik sektörlerde yerli tedarikçi havuzunu genişletmekte, gümrük ve lojistik süreçleri daha hızlı ve öngörülebilir hale getirilmektedir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın HIT-30 Programı ile yapay zeka, yarı iletken, batarya ve yenilenebilir enerji gibi tedarik zincirleri için kritik sektörlerde yatırım yapan şirketlere vergisel muafiyetler, hızlandırılmış izinler ve finansman kolaylıkları sunuyoruz. 2030 Sanayi Stratejisi ise imalat sanayimizi daha fazla teknoloji, Ar-Ge ve tasarım odaklı bir yapıya taşıyarak, Türkiye'nin küresel değer zincirinde daha üst bir konuma yükselmesini hedeflemektedir."

Uluslararası Doğrudan Yatırım Stratejisi'nin de özel bir yere sahip olduğunu belirten Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi koordinasyonunda hazırlanan stratejinin, yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve küresel tedarik zincirlerine entegrasyon gibi öncelikleri ve uluslararası doğrudan yatırım bakımından "nitelikli UDY" tanımı altında açıkça ortaya koyduğunu ifade etti.

Yılmaz, bu çerçevede küresel tedarik zincirlerine entegrasyonu güçlendiren yatırımların, nitelikli UDY'nin en kritik bileşenlerinden biri olduğuna işaret ederek, "Dolayısıyla Türkiye, sadece sermaye çekmeyi değil, bilgi, teknoloji transferi, nitelikli istihdam, ihracat kapasitesi kazandıran yatırımları ülkemize yönlendirmeyi hedeflemektedir. Nitekim, 2024 yılında duyurulan 383 UDY projesinin yüzde 72'si nitelikli UDY kriteriyle örtüşmüş, toplam sermaye harcamasının da yüzde 71'ini bu nitelikli yatırımlar oluşturmuştur. Bu projeler arasında küresel tedarik zincirlerine entegrasyonu artıran üretim, Ar-Ge, lojistik ve satın alma merkezi yatırımları özellikle öne çıkmaktadır. Dahası, Türkiye son 10 yılda küresel tedarik zincirleriyle doğrudan bağlantılı 539 yatırım projesi çekerek, benzer konumdaki ülkelerle kıyaslandığında öne çıkmış, küresel şirketler için güvenilir, sürdürülebilir ve yenilikçi bir tedarik ortağı olduğunu açıkça göstermiştir." ifadelerini kullandı.

- "YATIRIMCILAR TÜRKİYE'NİN DİJİTAL POTANSİYELİNE GÜVEN DUYUYOR"

Dünyada rekabetin en kritik alanının dijitalleşme olduğunun altını çizen Yılmaz, Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusu, güçlü mühendislik kapasitesi ve hızla gelişen teknoloji ekosistemiyle yeni nesil dijital yatırımlar için cazip bir teknoloji üssü olma konumunda bulunduğunu söyledi.

Yılmaz, bu kapsamda 2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi'nin, ülkenin dijital ekonomide liderliğini pekiştirmek için yapay zeka, yarı iletkenler, batarya teknolojileri, biyoteknoloji ve yeşil enerji gibi kritik alanlarda somut hedefler ortaya koyduğunu, HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı ile bu alanlara yatırım yapan şirketlere, vergisel avantajlar, hızlandırılmış izin süreçleri, istihdam ve enerji destekleri sunulduğunu anlattı.

Ulusal Yapay Zeka Stratejisi kapsamında geliştirilen Türkçe büyük dil modelleri, süper-bilgisayarlar ve kamu veri yönetişimi ile 5G ve ileri iletişim teknolojilerindeki ilerlemelerin, Türkiye'yi akıllı üretim ve otonom sistemler için bölgesel bir çekim merkezi haline getirdiğini belirten Yılmaz, şunları dile getirdi:

"2024 yılı UDY yatırımlarının niteliğine baktığımızda, sıfırdan projeler daha çok sanayi altyapısını güçlendiren, yeşil dönüşümü ve bölgesel kalkınmayı destekleyen projelerden oluşmuştur. Buna karşılık, birleşme ve satın alma yatırımları hizmet sektörlerine, finansal alanlara ve özellikle de dijital dönüşüme yoğunlaşmıştır. Bu eğilim, yatırımcıların, Türkiye'nin dijital potansiyeline duyduğu güveni de göstermektedir.

Bu çerçevede, dijital yatırımlar 35 birleşme ve satın alma işlemi ile bu kategoride yüzde 37'lik payla öne çıkmıştır. Yazılım, bilgi teknolojileri ve elektronik bileşenlerdeki güçlü performans, uluslararası yatırımcıların Türkiye'nin dijital dönüşümüne olan ilgisini ortaya koymuştur. Son 10 yılda 214 dijital yatırım projesine ev sahipliği yapmamız ve ülkemizdeki uluslararası sermayeli şirketlerin 1000'den fazlasının Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin olması, Türkiye'nin bu alanda bölgesel merkez olma konumunu pekiştirmektedir."

Yatırım Danışma Komitesi'nin, Türkiye'nin yatırım ortamının geliştirilmesine uluslararası bir bakış açısı kazandırmayı, kamu ile özel sektör arasında güçlü bir istişare zemini oluşturmayı hedeflediğini dile getiren Yılmaz, burada yapılacak görüşmelerin Türkiye'nin yatırımcılar açısından güvenilir, öngörülebilir ve rekabetçi bir merkez olma konumunu pekiştirirken, geleceğe dair vizyonlarını da şekillendireceğini sözlerine ekledi.

  • Cevdet Yılmaz
  • Yatırım Danışma Komitesi Toplantısı
  • yatırım

ÖNERİLEN VİDEO

Kargu hedefi tam isabetle vurdu! Zırh delici mühimmatla havalandı

Kapat
Video yükleniyor...