19 Ağustos 2025 Salı / 25 Safer 1447

Yer altında yatan servet! Türkiye'nin potansiyeli 3,5 trilyon dolar

Madencilik sektörünün Türkiye ekonomisi için 'lokomotif sektör' olması gerektiğini vurgulayan Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, 'Türkiye'nin yer altı potansiyeli 3,5 trilyon dolar. Türkiye, lityum, gümüş, titanyum, demir, manganez, çinko, bakır ve alüminyum gibi minerallerde stratejik bir konuma sahip.' dedi. Rafine bor ürünlerinin cam, gübre, akü ve savunma sanayi gibi kritik sektörlere satılmasıyla yaklaşık 2 milyar dolarlık ek gelir potansiyeli bulunduğunu belirten Yılmaz, mermer ihracatında da ekonomik gelirin artırılması için işlenmiş ürünlerin tercih edilmesi halinde 1,5 milyar dolarlık katkı sağlanabileceğini kaydetti.

AA19 Ağustos 2025 Salı 11:37 - Güncelleme:
Yer altında yatan servet! Türkiye'nin potansiyeli 3,5 trilyon dolar

Türkiye'nin madencilik sektörü, dış ticaret açığının azaltılması ve ekonomik katma değer yaratılması açısından kritik önem taşıyor.

AA muhabirinin Türkiye Madenciler Derneğinden (TMD) edindiği verilere göre, yılın ilk 6 ayında Türkiye'nin toplam dış ticaret açığı 49,3 milyar dolar olurken, bunun 20,82 milyar doları madencilik ve taş ocakçılığı sektöründen kaynaklandı.

Ülkenin 78,3 milyon hektarlık yüzölçümünde madencilik arama ruhsat sahaları 7,7 milyon hektarı kapsıyor. Ancak işletme ruhsatlı alanlar, toplam yüzölçümün binde 1'i seviyesinde bulunuyor ve neredeyse her 200 arama ruhsatından sadece 1'i işletmeye dönüşüyor.

Orman alanlarında madencilik faaliyetleri, Türkiye yüzölçümünün yalnızca binde 1'ini oluşturuyor. Faaliyet sonrası rehabilitasyon ve yeniden ağaçlandırma yasal zorunluluk kapsamında yürütülürken, bugüne kadar 11 bin 325 hektar alan rehabilite edildi.

"TÜRKİYE'DE ORMAN ALANLARININ SADECE BİNDE 0,38'İ MADENCİLİK AMACIYLA KULLANILIYOR"

TMD Başkanı Mehmet Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin yer altı potansiyeli 3,5 trilyon dolar. Bu potansiyeli kullanamayıp her yıl 50-60 milyar dolarlık dış ticaret açığı vermek kabul edilemez." dedi.

Yılmaz, madencilik sektörünün Türkiye ekonomisi için "lokomotif sektör" olması gerektiğini vurgulayarak, "Dünyada gelişmiş ülkelere baktığımızda ABD, Kanada, Avustralya, Rusya, Çin, Hindistan... Madencilik hep lokomotif sektör olmuş. Bizim yer altı potansiyelimize baktığımızda madenciliğin harekete geçirilmesi kaçınılmaz, çok önemli bir gerçektir." ifadelerini kullandı.

Sanayinin dışa bağımlı olmasının kabul edilemez olduğunu belirten Yılmaz, "Madenciliğin çevre ve yerel halk ile karşı karşıya getirilmesi yanlış. Sürdürülebilirlik düzlemi üzerinde insanı ve çevreyi önceleyen her türlü madencilik faaliyetine destek olunmalıdır." diye konuştu.

Yılmaz, zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerine ilişkin tartışmalara değinerek, "Zeytin ağacı kutsaldır ama dünyada olduğu gibi parametreleri ve kriterleri yerine getirilerek faaliyet yapılabilir. Sanayi tesisleri, ikinci konutlar hatta otoyollar da zeytinlik alanlarında tahribata sebep olabiliyor. Bunu optimize etmek ülkenin çıkarı için çok önemli." değerlendirmesinde bulundu.

Orman alanlarında madencilik faaliyetleriyle ilgili yanlış algıya dikkati çeken Yılmaz, "Türkiye'de orman alanlarının sadece binde 0,38'i madencilik amacıyla kullanılıyor. Bu algıların kötüye kullanılmasının önüne geçmek memleket menfaatinedir." dedi.

ALTIN, BOR VE MERMER ÖNE ÇIKIYOR

Yılmaz, Türkiye'nin bor rezervlerinin dünya toplamının yüzde 73'ünü oluşturduğunu belirterek, bordan katma değerli ürün üretiminin ise sınırlı olduğunu vurguladı.

Rafine bor ürünlerinin cam, gübre, akü ve savunma sanayi gibi kritik sektörlere satılmasıyla yaklaşık 2 milyar dolarlık ek gelir potansiyeli bulunduğunu belirten Yılmaz, mermer ihracatında da ekonomik gelirin artırılması için işlenmiş ürünlerin tercih edilmesi halinde 1,5 milyar dolarlık katkı sağlanabileceğini kaydetti.

Yılmaz, Türkiye'nin altın, bor ve doğal taşta önemli bir konuma sahip olduğunu vurgulayarak, "Yaklaşık 5 bin ton altın rezervimiz var ama güncellenirse 10 bin tona yaklaşabilir. Borda dünya şampiyonuyuz. Doğal taşta marka olmuş ürünlerimiz var." dedi.

Enerji dönüşüm sürecinde kritik minerallerin önemine işaret eden Yılmaz, "Lityum, grafit, nadir toprak elementleri gibi madenler elektrikli araç, rüzgar türbini ve güneş paneli üretiminde hayati önem taşıyor. Yeşil enerjiye dönerken 6 ila 9 kat daha fazla madencilik yapacağız. Bu potansiyeli harekete geçirmeliyiz." ifadesini kullandı.

Yılmaz, savunma, enerji dönüşümü ve yüksek teknoloji sektörlerinin kritik minerallere bağımlı olduğunu ifade ederek, "Türkiye, lityum, gümüş, titanyum, demir, manganez, çinko, bakır ve alüminyum gibi minerallerde stratejik bir konuma sahip." dedi.

Elektrikli araç bataryaları, rüzgar türbinleri ve güneş panellerinin daha fazla mineral talep ettiğinin altını çizen Yılmaz, "Bir elektrikli araç, klasik araca göre 6 kat, bir deniz üstü rüzgar türbini ise doğal gaz santraline göre 13 kat daha fazla mineral kullanıyor." bilgisini paylaştı.

Yılmaz, Türkiye'nin 2035 hedefi olan 60 gigavat ilave yenilenebilir enerji kapasitesinin madencilik girdilerine büyük talep artışını oluşturacağını da sözlerine ekledi.

ÖNERİLEN VİDEO

Pilotun sakinliği faciayı önledi: O anlar kamerada!

Kapat
Video yükleniyor...