Fas Duvarı, Afrika kıtasının batısında Batı Sahra bölgesinde Fas'ın kontrolü altında tuttuğu bölgeleri, Polisario ve Polisario'nun aynı bölge üzerinde ilan ettiği Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti'nden ayırmak için inşa ettiği duvardır.
1
/
15
Fas Duvarı, Afrika kıtasının batısında Batı Sahra bölgesinde Fas'ın kontrolü altında tuttuğu bölgeleri, Polisario ve Polisario'nun aynı bölge üzerinde ilan ettiği Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti'nden ayırmak için inşa ettiği duvardır.
2
/
15
İspanya'nın, İspanyol Sahrası adı ile yönettiği bölgelerden 1975 yılında geri çekilmesi ile birlikte bölge üzerinde hak iddia ederek ilhak eden Fas ile aynı bölge üzerinde bağımsızlık ilan ederek egemenlik kurmaya çalışan Sahra DAC yönetimi arasında anlaşma sağlanamaması nedeniyle, Fas kendi bölgelerine Polisario üyelerinin girmesini engellemek adına sistematik bir şekilde bölgede duvar yapımını gerçekleştirmiştir.
3
/
15
2.500 km ile 2.700 km arasında değişen uzunluğa sahip olan duvar bölgenin güneybatısında Fas-Moritanya sınırından, kuzeydoğuda ki Fas-Moritanya-Cezayir üçgen sınırına, buradan da kuzeydeki Fas-Cezayir sınırına kadar uzanmaktadır.
4
/
15
Duvarın küçük bir kısmı kuzeye doğru ilerlendiğinde Moritanya hakimiyeti altındaki topraklarda da inşa edildiği gözlemlenmektedir.
5
/
15
Duvar bölge bölge doğal kumlardan ya da bermden oluşsa da, buralarda konuşlandırılan mayınlar ve dikenli teller geçişi zorlaştırmaktadır.
6
/
15
Duvarın belli kısımları beton ile örülmüş olup, her birkaç kilometrede bir Fas askerlerinin bulunduğu gözetleme kuleleri yer almaktadır.
7
/
15
Bunun haricinde her 10–15 km'de bir büyük gözetleme merkezleri bulunan Fas Duvarı, SDAC tarafından Utanç Duvarı olarak adlandırılmakta, kendi idaresi altında bulunan bölgeler ise Özgür Bölge olarak adlandırılmaktadır.
8
/
15
Fas her ne kadar duvar inşa etmiş olsa da, duvarın diğer tarafında kalan kısımları da kendisine ait bölge olarak görmekte ve duvarı Fas içi güvenlik çizgisi olarak isimlendirmektedir.
9
/
15
Bölgeye dair günümüzde henüz bir anlaşma sağlanamamış olup, Birleşmiş Milletler arabuluculuğunda her iki tarafın anlaşması umut edilmektedir.