TAÇ TARTIŞMALARINA CEVAP VERDİ
Oyunun tamamını bir taca bağlamak çok yanlış. Penaltı yok, kırmızı kart yok, bir tane taç! Ne önemliymiş ya bir taç! Geçen hafta Larin'in attığı gol konuşulmadı. Liverpool - West Bromwich maçını seyredin, West Bromwich'in attığı golü görün, faulün babası! Bizim golümüz o golün 10'da biriydi. Bizim atılan oyuncularımız oldu, kaç tane kırmızı gördük, o kadar konuşmadınız. Bir tane taç, taç olup olmadığı da belli değil! Top dışarıda görünüyor ama izdüşümü var, çizgiye denk gelebilir.
Antep maçında 1 metre dışarıda bir pozisyon var, onu bu kadar konuştunuz mu? Bir tane taç, ne kadar meraklıymış millet bir tacı konuşmaya! O topta Ghezzal orta yaptı, gol oldu. Gol olmasa konuşacak mıydınız? Nedir yanı? Taç olmuş, çıkmış, çıkmamış... Çıksa ne olur, çıkmasa ne olur. Biraz aleyhimize verilenleri konuşun. Onlarda da aynı dikliği bekliyoruz. Bir taç bu kadar konuşulmaz. Penaltı, kırmızı kart değil, bunları geçin, bunlar boş laf. Bağlamak istersen, 20 maç sonrasına da bağlarsın.
Kırmızı kartla bizim bir alakamız var mı? Bir tane gol yedin, biz de ne goller yedik. Bir tane taçta yanlış verildi ya da verilmedi, 3 tane atar yenersin. Denizli'de 10 kişi oynamadık mı, Fenerbahçe maçında kaç dakika 10 kişi oynamadı mı? Aleyhimize neler verildi, hiç böyle tepki görmedim. Taç da taç, taç da taç, ne taçmış ya, taş düşsün başınıza.
Seyir zevki olan futbol oynatmaya çalışıyorum. Tribünde 40 bin kişi olsa, çok daha farklı oyun oynatacağım belki. Futbol bir tiyatro, burada sanatçılar var. Oyuncular birer sanatçıdır, sanatını icra eder. Tribüne gelen insanlar izlerler, memnun olurlarsa sürekli gelirler. Taraftarımıza iyi oyun izletmek zorundayız ki gelsinler, izlesinler. Şu anda böyle bir durum yok, şu anda rutin bir oyun oynanıyor. Daha kontrollü, saha sabırlı, daha kazanmaya odaklı oynamak zorundayız şu anda.
Oyuncuların psikolojisini siz bilmiyorsunuz, motivasyonları nasıl, antrenman nasıl, sakatlık var mı, Kovid var mı, bunları bilmiyorsunuz ve bunun açıklamasını çok yapamıyoruz. O niye oynamıyor, bu niye oynamıyor? Bu oyun böyle bir oyun değil. Her zaman herkes oynayabilir, her zaman herkes oturabilir. Dengeyi sağlamaya çalışıyoruz, kurguyu oturtmaya çalışıyoruz. Bu takımda bir şey olmaz dendi, her takımdan bir şey olur, doğru kurguyu bulursak ve istatistiği yakalarsak olur. Camiamız kenetlendi, taraftarımız arkamızda, biz de elimizden gelenin en iyisini vermeye çalışıyoruz.
Son Fenerbahçe maçı var, bir sürü hikayesi olan, çok stresli olduğumuz bir maçtı. Benim de kenarda sınırları aştığım, maksimuma geldiğim bir maçtı. Yaşananlardan, penaltılardan, kartlardan biz de bazen kenarda bunu yaşıyoruz. Biz de insanız, bazen kendimizi kontrol edemeyiz, bazen kontrolden çıkabiliriz ama asla saygısızlık olmaz. Ne bir camiaya, ne bir rakip hocaya, ne bir rakip oyuncuya asla saygısızlık yapmam. Bazen sınırları aşıyoruz ama herkes aşıyor, zaman zaman atılıyoruz kenarda. Hiçbir camiaya, hiçbir hocaya, bize yapılmadığı sürece, saygısızlık yapma ihtimalimiz olmaz.
Futbolu bıraktıktan sonra televizyonculuk yaptım, dizide oynadım, Yetenek Sizsiniz yaptım, birçok şey yaptım. Antrenörlük bölümünü düşünmüyordum. Futboldan sonra biraz daha dışarıda kalayım, futbolculuğumdan kopayım istedim. Ama sonuçta bildiğimiz iş bu. Ben futbolla doğmuşum, mecburen bir yerde döneceğiz. Yorumculuk güzel ama bir yere kadar, futbol oynamış insan için zor. Sahada olman lazım. Tatmin etmiyor, her hafta aynı şeyi konuşuyorsun.
Eleştiri yapabilirsin, beni eleştir, oyunumu eleştir, takım hazır değil de, kadro yanlış de, hamleleri yanlış de ama bel altına girme. Abuk sabuk yerlere geçme, gerek yok. Hepimiz aynı ortamın içindeyiz. Ben burada işimi yapmaya, sakin kalmaya çalışıyorum ve kimseye cevap vermiyorum. İşi gücü bir kenara koyarım, o zaman bire bir de muhatap oluruz. Benim konuşacaklarım, sizin konuştuklarınızın da yüz kat üzerinde olur. Ben sizin gibi de konuşmam, falanlı filanlı cartlu curtlu konuşmam. Ne konuşacağımı görürsünüz konuşursam. Direkt isim vererek, çok ağır cevap veririm. Girmiyorum, işim zor çünkü. Ben de eleştirdim ama bel altına girme, kulvarın dışına çıkma. Kulvarın dışına çıkarsan, ben de çıkarım ve işler değişir. Canım cicimli de konuşmam sizin gibi.
Atiba, Beşiktaş'ın demirbaşı. Necip, Beşiktaş'ın demirbaşı. Mevzu beni aşıyor ama biraz yüksekten, yönetimsel cevap vereyim. Atiba da, Necip de Beşiktaş'ta istediği her görevi yapabilir. Camiamız bunu açmalı. Atiba hocalık yapmak istiyorsa, menajerlik yapmak istiyorsa, sportif direktörlük yapmak istiyorsa yapmalı. Necip de öyle. Problem burada, kendi oyuncularımızı bırakıyoruz. Futbolun içinden gelmiş, futbolu bilen insanlarımız, Necip, Atiba, herkesin saygı duyduğu insanlar, kulüpte tabii ki kullanacaksın. Bunları kullanmak kadar güzel şey var mı! Ekipte mi olur, idarede mi olur, sportif direktörlükte mi olur, bir yerde kullanacaksın. Atiba böyle giderse 10 yıl daha oynayabilir gerçi.
Geçmiş futbol hayatımla konuşmayı sevmiyorum çünkü bırakalı çok oldu. Ben olsaydım öyle olurdu falan... Geriye dönüp bakmayı seven biri değilim. Dün Sivas oynandı, yarına bakalım. Arkaya dönüp bakmanın kimseye faydası olmaz.
Frikik atmak çok öğrenilecek bir şey değil, çalışarak da geliştirilecek bir şey değil. Ben gözlerimi kapatsam yine atarım. Bakmayla falan alakası yok, onlar hikaye. Hayal dünyasıyla ilgili, yetenekle ilgili. Ben attığım golleri maçtan önce kafamda çizerdim, ertesi gün de atardım. Atacağım gollerin birçoğunu arkadaşlarıma söylemişimdir.
Küçükken hayalimde olan tek insan Maradona'ydı, onu örnek alırdım.
18 yaşındaki Sergen Yalçın'a, futbolun hayatındaki öneminden bahsederdim, hayatının sadece futbol olması gerektiğini söylerdim, bu yetenekle kendini geliştirdiğinde Avrupa'da her yere gelebileceğini söylerdim. Çok büyük hatalar yaptık tabi gençlikte, gençliğin verdiği enerjiyle ama hatalarla yaşamasını da bildim, kendimi geliştirmeye çalıştım. Çok daha farklı yerlerde bir Sergen olabilirdim ama kısmet böyleymiş, yaşayacağımız hayat buymuş.
Avrupa başlı başına farklı bir konu, aramızdaki makas o kadar açıldı ki... Bu makası şu anda kapatmak mümkün değil. Oyuncu kalitesi ve oynanan oyunlar çok yukarı çıktı. Şampiyonlar Ligi'nde Türkiye'den bir takım son 8'e kalabilir mi? Bence mümkün değil. Bu sezon başında çok başarısız olduk mesela, ben merak etmeyin, bir gün oralarda da oynayacağız dedim, o gün, bugün değil. Gereksiz kampanyalara girmeye gerek yok. Şu anda başka bir dönemdeyiz. Şu anda düzeltilmesi gereken kulübün ekonomik durumu, kulüplerin en az 5 sene kendi içlerine kapanması gerekiyor. Bunlar çok uzun projeler, bu projeleri biz göremeyiz. Türkiye'de 2 maç kaybedince başına gelenlere bak, nerede göreceksin? Türkiye'de böyle bir sistem yok, 3 maç sonrası belli değil.
Benim buraya gelmemin en büyük nedeni taraftar. İnanın taraftarın beni bu kadar sevdiğini beklemiyordum. İmza töreni dediler, ne gerek var dedim. İnanamadım, şoka girdim o kadar insanı görünce. Üzerimizdeki sorumluluğu da bize hissettirdiler. Ben kaç tane şampiyonluk maçı oynadım, 100. yılda şampiyonluk golü attım Galatasaray'a, bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum. İnanamadık orada. Plansız, programsız bir imza töreni bir de, hafta sonu yapsak demek inanılmaz bir ortam oluşacaktı. Ben hayatımda ilk kez orada heyecanlandım.
Gol atmanın mutluluğunu anlatamazsın, kimse anlatamaz. O anda ne yapacağın doğal olarak aklına gelir, o duygu ifade edilemez. Şampiyonluk golünü attım, zaten 1 senedir onun planını, programını yapıyorum, 1 senedir hayalini kuruyorum, atacağım zaten, yapacağım. O hayali kurmuşum, çizmişim zaten. Orada topu aldığımda zaten pozisyonu kafamda çizmiştim. Top bana geldiğinde final şablonu kafamda hazırdı.