Harezmşahlar, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler gibi birçok devlete başkentlik yapan Tebriz, Kaçarlar döneminde de İran'ın ikinci başkentiydi.
Aynı zamanda ticaret merkezi olarak öne çıkan şehir, geçmişte İran'ın Avrupa ve Kafkasya'ya açılan kapısıydı.
Dünyanın en büyük kapalı çarşılarından Tebriz Çarşısı, şehrin geçmişten günümüze mal ve yolcu taşımacılığındaki önemini gösteriyor.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) 2010'da Dünya Mirası Listesi'ne aldığı Tebriz Çarşısı'nın adını Evliya Çelebi, Marco Polo, İbn-i Batuta gibi birçok seyyahın eserlerinde de görmek mümkün.
- Kentin en önemli kapısı
'Seyahatname'sinde Tebriz'i 1647'de ziyaret ettiğini aktaran Evliya Çelebi, şehirde o dönem 6 kapı bulunduğundan bahseder.
Ayrıca 14. yüzyılda Hamdullah Mustofi'nin kaleme aldığı 'Nuzhetu'l Kulub' ile Şerefuddin Abdullah Şirazi'nin 'Tarihu'l Vesaf' kitabında da Tebriz'in kapılarına vurgu yapılır.
Kentin en önemli kapısı Bizans, Anadolu, Osmanlı İmparatorluğu ve tabii ki İstanbul yolunda olduğu için uzun yıllar boyunca bölgenin 'dünyaya açılan penceresi' olarak görülen İstanbul Kapısı'dır.
Tebriz'deki diğer tarihi kapılar bulundukları yere göre isimlendirilirken İstanbul Kapısı bu usulün dışında kalır.
Tebriz'de İstanbul Kapısı dışında Gecil, Deveçi, Bağmişe, Nuber, Hiyavan, Miyar Miyar, ve Surhab adında 7 tarihi kapı bulunuyor. Tebriz Belediyesi söz konusu tarihi kapılardan bazılarını restore etmiş. İstanbul Kapısı'nın üzerindeki levhada da Tebriz'de 1782'de meydana gelen büyük depremden sonra dönemin yöneticisi Necef Kalihan Bigler tarafından yeniden imar ettirildiği yazıyor.